Hakan Kurtaş GQ Gömlek: Eleventy
Hype

Aşkın Algoritması

Dizideki rolüyle de normal hayattaki duruşuyla da gerçek bir centilmen olan Hakan Kurtaş’a soruyoruz Aşk’ı hangi tanıma sığdırabileceğini, oynadığı tek kişilik oyunu ‘Ben Çoktan Gidersiniz Sanmıştım’daki Thom Pain’i örnek veriyor. Şöyle bahsediyor kendi aşkından; “hiç duymadığınız fısıltılar gibiydik” diyor. Sonra, Cemal Süreya’nın “an ki fıskiyesi sonsuzluğun” dizesindeki kabına sığmazlık, ölümsüzlük hissi de var aşkın içinde diyor.

Extreme’in baş gitaristi Nuno Bettencourt’un bir gün Gary F. Cherone ile bir araya gelip sözlerini yazdığı “More Than Words” şarkısını dinliyorum şu anda. İlişkiler üzerine düşünüyorum ve aşkı kelimelerin ötesinde yaşamanın ne harika bir şey olduğunu hayal ediyorum. Bu şarkının, Hot 100 listesinde 1 numaraya yükselmesinin ve Bostonlu rock grubunu herkesin tanıdığı bir isme dönüştürmesinin üzerinden 30 seneden fazla geçmiş. O zamandan beri her şey ne kadar da çok değişti değil mi? Kuşak kuşak ayrıştık mesela, teoride de pratikte de. En başta kavramsal olarak ayrıştık. 

Aşkın AlgoritmasıHakan Kurtaş GQ HYPE - Tüm Kıyafetler: Eleventy

Netflix’in yeni dizisi “Kimler Geldi Kimler Geçti”de fazlasıyla duyduğunuz benching, ghosting, gaslighting, submarining, gibi yeni kavramlar, yakıştırmalar girdi hayatımıza. Hatta bakınız Google’dan, zombieing, breadcrumbing, cuffing, haunting, orbiting ve çok daha fazlası çıkacak karşınıza. İlk anda yabancısı olduğunuz bu tanımlamaların anlamlarını öğrendikçe “ah ben bunu yaşadım!” diyeceksiniz belki de.

Dizideki rolüyle de normal hayattaki duruşuyla da gerçek bir centilmen olan Hakan Kurtaş’a soruyorum Aşk’ı hangi tanıma sığdırabileceğini, oynadığı tek kişilik oyunu ‘Ben Çoktan Gidersiniz Sanmıştım’daki Thom Pain’i örnek veriyor. Şöyle bahsediyor kendi aşkından; “hiç duymadığınız fısıltılar gibiydik” diyor. Sonra, Cemal Süreya’nın “an ki fıskiyesi sonsuzluğun” dizesindeki kabına sığmazlık, ölümsüzlük hissi de var aşkın içinde diyor. Resim olarak aşkı Gustav Klimt’in “The Kiss”ine benzetiyor. Filmlerden aklına ilk gelen “Duvara Karşı”daki imkansız imkanlara rağmen, “Alev Almış Bir Genç Kızın Portresi”ndeki zaman zaman kendine zaman zaman dünyaya meydan okuyan ikili bir hikaye oluyor. 

İlişkiler ve aşk üzerine konuştuk. Uzun zamandır bu denli ruhuma dokunan bir sohbet olmamıştı kimseyle. Birazdan okuyunca Hakan’ın etkisi altına gireceksiniz baştan söyleyeyim. 

Aşkın Algoritması

Ama öncesinde Z kuşağıyla ilgili kendi fikrimi yazmadan geçemeyeceğim. Günümüz ilişkileri ve aşkları, sosyal medya algoritmasının etkisinde kalmışa benziyor. Göze hitap etmeli, eğlenceli olmalı, belli sürenin üzerine çıkmamalı. Mümkünse yazısı olmayan ve düşünmeye gerek bırakmayan, okumadan hatta dinlenmeden sadece görülüp, izlenip, biraz eğlenilip tüketilen ve sırasını savan reels’lar gibi değiştirilen partnerler de. Bu durum Z kuşağının kurgusu ve eseri mi? Bence asla değil. Bana kalırsa en büyük mağdurları olabilirler, suçlusu ise geçmiş travmalarını onlara yükleyen alfabenin diğer kuşakları. Kullanıcıların davranışlarını analiz ederek devamlı kendilerine içerik önerilerinde bulunan bir sistemin içinde büyüdüler. Yine de onlar yeni düzenin kurguladığı tüm algoritmalara rağmen gerçek aşkı keşfedecekler, çok yakında. Ve aşklar eskisinden de güzel yaşanacak. Şimdi Hakan’a soruyorum:

Aşkın AlgoritmasıGömlek: Sandro

Z kuşağının değerlerinin ve önceliklerinin ilişkilere yaklaşımlarını nasıl etkilediğini düşünüyorsun?

Ben buna kuşak kuşak bakmıyorum. Karakter ve ruh meselesi. Hepimiz aynı çağda yaşıyoruz ve zihnen boomer’laşmadığımız sürece aynı şeylere maruz kalıyoruz.

Teknoloji ve sosyal medya, Z kuşağının ilişkileri oluşturma ve sürdürme biçimini ne şekilde etkiliyor?

Teknoloji ve sosyal medya sadece Z kuşağının değil hepimizin samimiyetiyle ilgili başka bir soru işareti açtı kafamızda elbette. Çoğu insanın olduğu kişiyle, olmak istediği kişi ve görünmek istediği kişi farklı. Bunların kendiniz olmayan hangisini bir ilişkide kullanırsanız elbette gerçek sonuçlar elde edemezsiniz. Tamamen iletişim kuran ve flört eden kişilere göre değişir. Şu kuşak şöyleydi bu kuşak böyle gibi analizler benim de boomer bulduğum kıyaslar. Elma ile elmalı tartı ya da bir elma şekerini sırf ortak yanları elma diye kıyaslamak yanlış olur. Sadece dijital dünyadaki değişkenleri kendi hayatınıza nasıl kattığınızla ilgili.

Aşkın AlgoritmasıTüm Kıyafetler: Sandro

Çocukluğun nasıl geçti, çocukken hiç aşık oldun mu?

Çocukluğum anların, günlerin, gecelerin, oyunların, kavgaların, sevmenin ve sevilmenin, gerektiğinde kavga etmenin, kokuların, korkuların, seslerin, sessizliklerin ve tatların tadını çıkaracak kadar şanslı geçti diyebilirim. Elbette çocukluk aşkı denebilecek şeyler yaşadım. Onların evinin zilini çalıp kaçamadığımda aşık olduğumu anladım sanırım :)

Sağlıklı ve mutlu ilişkinin temel bileşenleri nedir?

Bence tutku, empati, özgürlük, eğlence ve güven. 

İletişim ve güven zarar görürse yine de o ilişkinin kurtulma şansı var mıdır?

İletişim ve güven sadece aşk değil tüm ilişkilerin temel taşı zaten. İkisi de birlikte, kişilere has inşa edilen kavramlar. Bu nedenle zarar görünce de birlikte tamir edilebilir ancak. Ya da edilemez. Bunu yine taraflar bilir.

Aşk ve kalıcı bir ilişki kurmak nasıl bir uyum içinde?

Aşk ve kalıcı bir ilişki kurmak ayrı şeyler aslında. Kalıcı bir ilişkide aşk yaşamak köpük köpük yüksek dalgalarda sörf yapmaya benziyor. Herkes istiyor ama çoğunluk yapabilenleri izliyor. Yapabilmek cesaret, özgürlük, esneklik, uyum gibi bir sürü şey istiyor. Ve yapabiliyorsanız dünyanın en mutlu sörfçüsü oluyorsunuz :)

İlişkilerinde sınırları nasıl belirliyorsun ve koruyorsun? 

Gerçek sevgi sınır, kural, kısıt tanımaz kanımca.

Aşkın AlgoritmasıTüm Kıyafetler: Eleventy

Seni hiç tanımayan birine kendini nasıl anlatırsın?

Değişken, akışta, tutkulu ve bağımsız olarak tanımlayabilirim kendimi.

Geçmişteki oyunculuk deneyimlerinden öğrendiğin en değerli derslerden bazıları nelerdi ve bunlar oyuncu olarak gelişimini nasıl etkiledi? 

Geçmişteki oyunculuk tecrübelerimde öncelikle birçok usta isimle oynamak var. Onlarla birlikte çeşitli anlar yaratmak, o anlara inanmak, onların nasıl inandığına tanık olmak var. Hesapta olmayan anları da oyunuma dahil etmek, canlı seyircinin tepkilerini nefes alıp vermesinden anlamaya çalışmak da sahnede hep deneyimlediğim ve hep deneyimlemek istediğim şeylerden. Onun dışında sabretmeyi öğrenmek, doğru zamana inanmak, azmetmek ve hep kendimi geliştirmek var tecrübelerim arasında. Bitmeyen bir öğrencilik hali. Yarışmak değil, eğlenmek için oynamak.

Çalışmaktan çok keyif aldığın isimler kimler?

Çalışmaktan çok keyif aldığım isimler ne şanslıyım ki çok. Haluk Bilginer, Zerrin Tekindor, Serkan Keskin, Çetin Tekindor, Hatice Aslan gibi daha birçok değerli isim. Bu aralar ikinci sezonunu çekmeye başladığımız “Kimler Geldi Kimler Geçti”nin tüm ekibiyle çalışmak çok eğlenceli.

Aşkın Algoritması

Beraber çalışmayı çok isterdim dediğin kimler var?

Beraber çalışmayı çok isterdim dediğim dünya kadar isim var: Yönetmen olarak; Fatih Akın, Ruben Östlund, Sean Baker, Emin Alper, Jim Jarmusch, David Fincher... Elbette hayallerin kotası yok.

Özellikle heyecanlandığın ve bizimle paylaşabileceğin yeni projeler veya roller var mı?

Heyecanlandığım yeni projeler arasında müzik var. Kendi bestelediğim şarkıları Can Kazaz düzenlemeleriyle aydan aya yayınlıyorum. Sonunda da doğru zamanda hepsiyle ilgili güzel konser haberleri kulağınıza gelir. Onun dışında elimde oynamak istediğim kendi yazdığım bitmiş bir senaryom var. Ve elbette; ikinci sezonda da devam edecek tiyatro oyunum. Sürprizler çok. Ve hepsi yolda.

Müzikle ne zamandır profesyonel anlamda ilgileniyorsun, müziğin hayatındaki anlamı ve hikayesi nedir?

Müzikle kendimi bildiğimden beri ilgileniyorum. Çocukken çok farklı genre’ların dinlendiği Ege kıyılarında uzun araba yolculuklarımız oldu ailece. Yoldaydık hep. Sanırım kıyı şeridinin kıvrımları gibi epey değişken benim de müzik zevkim.

Gelecekte kariyerinin nasıl gelişeceğini öngörüyorsun ve bir oyuncu olarak en büyük hayalin nedir?

Oyuncu olarak anlattığım hikayelerin dünyanın bambaşka yerlerinde de yankılanmasını, dinlenmesini ve anlatılmasını istiyorum. Ya da dünyaya anlatılan hikayelerin içinde yer almak istiyorum.

Aşkın Algoritması

En sevdiğin üç yönetmen, en sevdiğin üç kitap ve üç film sayabilir misin?

Yönetmen: David Fincher, Fatih Akın, Jean-Luc Godard.

Kitap: Mihaly Csikszentmihalyi; Akış. Tom Robbins; Ağaçkakan. Marlon Brando; Annemin Öğrettiği Şarkılar

Film: Dövüş Kulübü, Duvara Karşı, American Honey

Yine sevdiğin alıntılar mutlaka vardır; birkaç örnek verir misin?

Oyunculuk konusunda Stella Adler’in Marlon Brando’ya söylediği bir şey aklımdadır hep: “You have a right to be who you are, where you are and how you are”.

“An ki fıskiyesi sonsuzluğun” kendi yazdığım kitapta bile geçen, hep ruhumda taşıdığım bir cümle.

Son olarak oynadığım oyundan bir şey alıntılayayım: “Bazı şeylere gerçekten siz karar veremiyorsunuz. Yüzünüzün şekline mesela ya da affedilip affedilmediğinize ya da boyunuzun uzunluğuna. Ne zaman öleceğinize ve nerede öleceğinize.”

Müzikte sevdiğin tarz nedir ve isimler kimler?

Müzikte dediğim gibi tek bir tarz yok sevdiğim. Ama ilk üç sanırım rock, soul ve rap. Favorisöylemeyi sevmem pek, sürekli değişirler çünkü.

Modayla aran nasıl, takip eder misin? Nasıl giyinmeyi seversin?

Modayı takip ederim dersem yalan söylemiş olurum. Hissettiğim gibi giyinmeyi seviyorum. Sıkıcı giyinmem ama onu söyleyeyim. Tekdüzelikten ve uslu bir tarzdan sıkılırım. Daha çok tavrımı ortaya koyan parçalar seçiyorum. Az ama öz parçalar. “Benlik” dediğim şeyleri seviyorum. Ya da beni iyi tanıyanların “senlik” dediği şeyleri.

Sporun hangi türünü yaparsın ve ne sıklıkta?

Bu aralar düzenli bir şekilde kardiyovasküler antrenmanlar yapıyorum. Sıklığım iki günde bir diyebilirim. Beni daha dinamik ve zinde hissettiriyor. Geçmişte üç sene boks yaptım, geçmişten bugüne basket oynuyorum. Ve yeni kürek yapmaya başladım.

 

İZLE
Spot Işıkları Kuliste: Chris Appleton
İLGİLİ İÇERİKLER Hakan Kurtaş HYPE
İlgili Başlıklar
Daha Fazlası