İrem ile biraz daha konuştuğumuzda, kariyerindeki çıkışın detaylarını, farklı türlerdeki rollerde bulduğu tatmini, uluslararası başarının kendisine hissettirdiklerini ve henüz keşfetmek istediği yeni karakter türlerini paylaşıyor.
İlk oyunculuk deneyiminizden "Sen Anlat Karadeniz"deki büyük çıkışınıza kadar olan yolculuğunuzu nasıl tanımlarsınız? Kendi içinizdeki dönüm noktaları neler oldu?
Bir keşif ve gelişim süreci olarak tanımlarım bu yolculuğu; adeta yavaş yavaş uzun bir merdiveni tırmanmak gibi. "Sen Anlat Karadeniz"deki rolüm ise, kariyerimdeki önemli bir dönüm noktası oldu ve bu merdivenler daha da uzunmuş gibi hissettirdi; ancak aynı zamanda, zirveye ulaşmış gibi durup derin bir nefes alma fırsatıydı. Bu süreçte sabır, çalışma azmi ve öğrenme arzusu hayati önem taşıdı.
"Sen Anlat Karadeniz" güçlü bir hayatta kalma ve adalet hikayesi anlatıyor. Nefes Zorlu Kaleli karakterini canlandırmak sizi kişisel ve profesyonel olarak nasıl etkiledi?
Ferda (Eryılmaz) ve Sedef (Nehir Erdem) çok güzel bir şekilde karakter analizi yazmışlar ve bu beni rahatlattı. Nefes'in geçmişini çok iyi biliyordum, uzun uzun sohbet ettik, kafamda hiç soru işareti yoktu. Osman Sınav ve Emre Kabakuşak'la birlikte neyi nasıl yapacağımızı konuştuk. O kadar emin ellerdeydim ki, birbirimize güvendik, bu daha da rahatlamamı sağladı. Aklımdan ne geçiyorsa sorup yaptım, olmadıysa bir daha denedik. Danışmandan yardım aldım. Senaryoyu ve karakter analizini okuyup, çözümledik. Nefes'in insanlarla ilişkilerini, korkularını, tepkilerini, neye nasıl cevap vereceğini, bu tarz şiddete maruz kalmış çocuk ruhlu bir kadının nasıl oynanabileceğine dair uzun bir konuşma yaptık.
Nefes karakterinin izleyenlerde yarattığı etki sonrası sizi şaşırtan bir geri dönüş, bir hayran sohbeti, karşılaşması, tepkisini paylaşabilir misiniz?
Tahir'in bizi tekneye bindirdiği ve Vedat'ın bizi yakaladığı bir sahne vardı. Vedat'ın saçımdan tutup tokat atması ve yere düşürmesi gerekiyordu. Bir sahnenin çekilmesi saatler sürüyor, artık başım zonkluyordu. “Bunu gerçekten yaşayan kadınlar var” diye düşünüp üç saat boyunca ağladım. Çünkü o sırada çok fazla mektup ve mail alıyordum hatta sete bazen kadınlar geldiğinde ben de bunları yaşadım diyordu. Bunu duymak bana ağır bir yük oldu, tüm bunları bilerek oynamak gerçekten kolay değil.
Tarihi dramalardan romantik komedilere kadar farklı türlerde rol aldınız. Bu türler arasında en çok hangisinin setine oyunculuk tatmini yaşayarak gidiyorsunuz?
“Muhteşem Yüzyıl” her zaman benim için çok özel olacak çok şey öğrendim. “Sen Anlat Karadeniz” benim için efsane, onu anlatmaya kelimeler yetmez… ve tabii ki “Baş Belası” da aşırı keyif alarak, eğlenerek gittiğim bir set ortamıydı.
"Sen Anlat Karadeniz" uluslararası alanda büyük beğeni topladı ve birçok ülkede yayınlandı. Küresel başarısı karşısındaki değerlendirmeniz nedir?
Tüm dünyada yaşanan evrensel bir hikayeyi anlatıyor maalesef. Maalesef diyorum çünkü kadına şiddeti evrensel bir yara olarak anlatmak ne kadar güzel olabilir ki… Tek güzel yanı bir kadının kendi ayakları üstünde güçlü durabilme çabası. Yani hep dediğim gibi tüm dünyadaki Nefes’lerin hikayesi.
Yoğun duygusal yaklaşım gerektiren rollere nasıl hazırlanıyorsunuz?
Hikayeyi iyi anlayıp ne anlattığını nereye gitmesi gerektiğini karakterin senaryodaki yerini yönetmenle birlikte konuşup düşüncelerimizi paylaşarak doğru bir karakter yolu çizeriz, bazı karakterler için de mutlaka danışmandan fikir alırım. Tek bir soru işareti bile kalmayana kadar derinlemesine bir yaratım aşaması olmalı.
Festival filmi "Eflatun"da başrol oynadınız. Film projelerinde çalışmak, televizyon dizilerindeki deneyimlerinizle nasıl karşılaştırılır?
Aslında, film projelerinde çalışmak başka bir dil konuşmaya benzer; bir hikayenin başlangıçta belirlenen yolu olsa da, bu yolculuk beklenmedik değişikliklerle uzayabilir. Öte yandan, televizyon dizilerindeki deneyimler, kısa gibi görünen ancak aslında derinlik ve zenginlik barındıran bir yolculuğa benzetilebilir.
Endüstride on yıldan fazla bir süredir olduğunuza göre, özellikle hikaye anlatımı ve uluslararası ulaşım açısından Türk televizyonunun nasıl evrildiğini düşünüyorsunuz?
Hikaye anlatımı açısından, son on yılda Türk televizyonunun daha çeşitli hale geldiğini düşünüyorum .Artık daha karmaşık karakterler, derinlikli senaryolar ve daha zengin hikaye dokusuyla karşılaşıyoruz. Ayrıca, uluslararası ulaşım açısından da, Türk dizileri dünya genelinde büyük bir izleyici kitlesine sahip oldu. Dizilerin dijital platformlarda ve uluslararası yayın ağlarında popüler hale gelmesi, Türk televizyonunun küresel bir marka haline gelmesine katkıda bulundu. Benim de yer aldığım "Sen Anlat Karadeniz" gibi yapımlar, Türk televizyonunun bu evriminde önemli bir rol oynadı ve uluslararası izleyicilere Türk kültürünü ve hikayelerini tanıtmak için önemli bir platform sağladı.
Henüz canlandırmadığınız ama keşfetmek istediğiniz bir rol veya karakter türü var mı?
O kadar çok var ki aralarından seçemiyorum… ama ayakları yere sağlam basan kadın karakterleri beni çok etkiliyor.
Doha’da çekim yaptığınız mekanlarda nasıl hissettiniz?
Mekanın dokusunun, görselinin, renklerinin havayla harika bir uyumu vardı, her çektiğimiz fotoğrafta başka bir güzellik bulunuyordu, bayıldım.
Doha’yı ve burada geçirdiğiniz 3 günü nasıl özetlersiniz? Bu çekim dışında hangi hatıralarla dönüyorsunuz?
Doha'ya ikinci kez geldiğimde COVID-19 vardı ve hem setin yoğunluğu hem de virüs nedeniyle endişelerim sebebiyle bu seferki kadar keyif alamamıştım. Çöl inanılmaz eğlenceliydi, çekim yaptığımız mekanın dokusu, havası, otel, MotoGP etkinliği... 3 güne çok fazla şey sığdırarak harika zaman geçirdim. Umarım yeniden gelme fırsatı bulurum