Giorgio Armani en çok 1980’ler ve 1990’larda erkek giyimini yeniden şekillendirmesiyle bilinir. Ancak onun çağdaş erkek giyimi üzerindeki etkisi belki de hiç olmadığı kadar somut.
Onu Saint Laurent’in 2025 sonbahar erkek giyim defilesinde geniş pileli pantolonların üzerine atılmış salaş kruvaze ceketlerin geçit töreninde görebilirsiniz. Onu Fear of God’ın koza benzeri silüetlerinin gösterişli havasında, The Row’un ihtişamlı minimalizminde, Lemaire’in yükseltilmiş gündelik üniformasında, Stoffa’nın tek renkli modüler gardırobunda, hatta Balenciaga’da Demna’nın devasa terziliğinde bile görebilirsiniz. Bütün bunlar Bay Armani’nin ektiği tohumlardan büyüdü. Daha dün Japon tasarımcı Soshi Otsuki kendi adını taşıyan, yumuşak hatlı ve zarif bir umursamazlık yayan takım elbise koleksiyonuyla prestijli LVMH Ödülü’nü kazandı. Bu koleksiyon Armani’nin 40 yıl önceki öncü vizyonuna büyük bir borç taşıyor.
Son zamanlarda ise sanki tasarımcılar Bay Armani’ye geç olmadan saygılarını sunmaları gerektiğini anlamış gibi onun etkisini açıkça onurlandıran daha fazla işaret görüyoruz. Önde gelen erkek giyim markaları Kith ve Our Legacy, Armani ile iş birlikleri yaparak yeni kuşağın ustaya saygısını sundu. Bu arada onun kıyafetlerinin ikinci el piyasası da büyük bir hızla canlandı. 2025’te herkes 1990’ların Armani’si gibi giyinmek istiyor.
Artık biliyoruz ki 1975’te sahneye çıktığında Giorgio Armani’nin bir devrim başlattığını söylemek abartı değildir. Eski bir tıp öğrencisi olan Armani, takım elbiseyi bedeni gizlemek yerine vurgulayacak şekilde yeniden tasarladı. Onun tasarımları 1950’ler ve 60’lardaki erkek giyiminin tam tersiydi. O dönemde takım elbiseler katıydı, erkeğin bedenini bastırmak ve düzleştirmek için yapılmıştı. Armani tersine giderek astarı söktü, yapıyı yeniden düzenledi ve giysilerin zarifçe sarkmasına izin verdi. Böylece erkek silüetini daha geniş ve hatta romantik bir şeye dönüştürdü. Sonuç duyusallığın zaferiydi. Kumaşları dokunulmak için adeta yalvarıyordu. Takım elbiseleri yumuşak, akışkan, neredeyse erotikti. Erkekleri arzu nesnesine, takım elbiseleri ise daha önce hiç olmadıkları bir şeye dönüştürdü. Moda dünyası bir daha asla aynı olmadı.
Victor VIRGILE/Getty Images - Saint Laurent'in 2025 sonbahar erkek giyim defilesi (sol) // Momodu Mansaray/Getty Images Zendaya, Fear of God, Nisan 2022 (sağ)
Bunun ötesinde erkeklere takım elbiseleri yeni şekillerde giymeyi gösterdi. Kaşmir bir tişörtle ya da hafif bir örgü kazakla, aynı sakin paletin incelikle ayarlanmış tonlarında gri, bej, haki, lacivert. Spor ayakkabılarla ya da sandaletlerle, boş zamanlarda, gece dışarı çıkarken ya da hafta sonu giyilebilirdi. Bu takım elbiseler uyum sağlamak için değil, bireyselliği yansıtmak için vardı.
Bay Armani vizyonunda ödün vermezdi ve neredeyse hiç sapmadı. Trendler gelip geçti ama o dimdik durdu. Onun erkeklik anlayışı belliydi ve tüketicilerinki de öyle. Bir şeye inanıyordu ve onun arkasında duruyordu. Bu gelip geçici bir heves değildi, ona aitti, gerçeğin ta kendisiydi. Başka tasarımcılar modanın değişken dalgalarını izleyedursun, Armani erkeğini bir bakışta tanıyabilirdiniz.
Ondan sonra gelen her tasarımcı kaçınılmaz olarak Armani ile karşılaştırıldı. Thom Browne’un daraltılmış terziliği, Hedi Slimane’in ince silüetleri, Band of Outsiders’ın şirin preppy tarzı, tüm bunlar orijinalin karşısında yer aldıkları için daha da dikkat çekiciydi. 2010’larda dünya sokak modasının cazibesiyle takım elbiseden soğudu, pandemi de onların sözde sonunu hızlandırdı. Ama işte buradayız, yeni bir kuşak tasarımcı ve tüketici tekrar onların etkisi altında. Ve hepsi ilham kaynağı olarak kimi işaret ediyor? Elbette Armani’yi.
Önümüzdeki günlerde Bay Armani’nin kalıcı etkisine dair birçok hak edilmiş övgü ve anma göreceğiz. O gerçekten vizyonerdi, birçok açıdan önceden sezinleyen biriydi. Athleisure bir etiket haline gelmeden önce Emporio hattıyla performans giyimini kucaklamıştı. Yüksek düşük iş birlikleri olağan hale gelmeden önce Armani Exchange ile demokratik tasarımı benimsedi. Kurumsal satın almalara uymayı reddetti, bağımsız kalmayı seçti ve adını taşıyan milyarlarca dolarlık bir iş kurdu. Armani dendiğinde akla anında bir imge gelir. Şık, pürüzsüz, tartışmasız seksi.
Ve yine de anmaya ihtiyaç yok. Tek yapmanız gereken etrafınıza bakmak. Kırmızı halılarda, sosyal medyada, şehirdeki en havalı mağazaların raflarında, kozmopolit kentlerin sokaklarında onun etkisi hâlâ orada. Belki de hiç olmadığı kadar güçlü bir şekilde.
BU İÇERİK İLK OLARAK GQ US WEB SİTESİNDE YAYINLANMIŞTIR.