Michael Rider’ın, Celine’de Phoebe Philo ve Hedi Slimane’in ardından gelmenin baskısını hissettiği söylenemezdi. Geçtiğimiz hafta Jonathan Anderson’un Dior defilesinde onunla konuştuğumda oldukça rahattı. Pazar günü ise Anderson, Raf Simons, Dev Hynes, Alanis Morissette ve Kristin Wiig, Celine’in rue Vivienne’deki ofisinde yerlerini alırken, Rider’ın yakın arkadaşı oyuncu Dan Levy bana onun başından beri tamamen sakin olduğunu söyledi. “Son birkaç gecedir onunlaydım ve bu tür bir şeye hazır olduğunda, gerçekten hazırsındır,” dedi Levy.
Levy haklıydı. Rider, Celine’ini ve kendisini preppy bir özgüvenle tanıttı. Ve bolca taytla.
Rider, Slimane’in dar siluetinden kaçınmadı ama bu mirası kendi uç noktasına taşıdı: Koşucu taytları, kemikli binici pantolonları ve esnek beyaz jegging’ler (jean görünümlü taytlar). Pantolonlar ne kadar dar olsa da, kombinler Slimane’in sert keskinliğinden oldukça uzak ve rahat görünüyordu. Parlak, neşeli ana renkler gri gökyüzünü delip geçerken, Rider’ın dokuz yıl çalıştığı Philo’nun Céline’inin (o dönemdeki yazımıyla) yankıları da hissediliyordu. Özellikle dolgulu omuzlarıyla bedeni yumuşakça saran uzun paltolarda ve Philo’nun ikonik Luggage çantasının Rider tarafından uzatılarak yan fermuarla adeta gülen bir ifadeye kavuşturulmuş versiyonunda bunu gördük.
Kulis arkasında Rider, taytları Philo ve Slimane’in (ve bir diğer Amerikalı Michael Kors’un) inşa ettiği yapıyı yıkmadan üzerine nasıl zarifçe bir şey inşa ettiğini göstermek için örnek olarak gösterdi. Bu dar pantolonlar, “marka tarihinde hem kadınlar hem erkekler için farklı dönemlerde zaten vardı,” dedi. Erkek giyimi yeniden dar kesimlere yönelirken, neredeyse deriye yapışan bu görünüm tuhaf biçimde çekici geliyordu. Rider aynı zamanda daha kullanışlı bir alternatif de sundu: bol ve pileli pantolonlar.
Hedi Boys da Philofile’lar da bu koleksiyonda sevecek çok şey buldu. Ancak modeller Celine’in 2. arrondissement’daki genel merkezinin yağmurlu avlusunda yumuşak deri loafer’larla yürürken, aklım hep Ralph Lauren’e gitti. Rider 2018’den geçen yıla kadar Lauren’in kadın koleksiyonlarının kreatif direktörlüğünü yapmıştı. (Very Ralph belgeselinde, henüz sahne arkasından çıkmamışken, patronun etrafında enerjik ve kıvırcık saçlı haliyle görülebilir.)
Ralph ünlüdür, Amerikan arketiplerine göre tasarlar: Yönetim Kurulu Başkanı, Kovboy gibi. Rider da bu yaklaşımı kendi preppy karakter kadrosuna ustalıkla uyarlamış. Bu sezon podyumlarda preppy çoktu ama son sözü Rider söyledi. Cesur kırmızı blazer ve bilekten toplanmış yıkanmış jean’lerle okul çocuğu teması öne çıktı. Uzatılarak elbise boyuna gelen birkaç harika triko rugby tişörtü de vardı. Slimane döneminde Celine, ultra lüks deri motorcu ceketleriyle neredeyse özdeşleşmişti. Rider bu ceketleri büyük, yuvarlatılmış omuzlarla ve daha rahat bir anlayışla yeniden tasarladı. Onun toplantı odası karakteri, başında saç kurdelesi ve ayağında beyaz bale ayakkabılarıyla tam anlamıyla modern bir dandy görünümündeydi.
Rider yaklaşımını bana anlatırken kullandığı kelimeler tesadüf değil: Preppy dünyasının temel diliydi. “Celine’in değerleriyle benim değerlerim arasında örtüşen şeyleri düşünüyordum,” dedi. “Kalite, zamansızlık — ki çok kullanılan ama yakalanması zor bir şey olduğunu düşünüyorum — ve stil. Yani bir tavır. Ki bana kalırsa moda dünyasında bazen eksik olan şey de bu.” Stil seçimleri biraz eksantrik olarak eleştirilebilir ama örneğin 32. look’a detaylı baktığınızda: hacimli kollara sahip ağır bir sweatshirt, şık beyaz bir polo, yumuşacık bir motorcu ceketi ve havalı kısa pantolonlar. Tüm parçalar hem birlikte harika görünüyordu hem de Philo, Hedi (ve Ralph)’in ustalıkla yaptığı şekilde bir gardırobun yapı taşları olarak tek başına işe yarıyordu.
Ancak en güçlü görünümler, Rider’ın kendi imzasını en fazla taşıyanlardı. Onu tanımak kolay değildi. Rider geçen Ekim’de Slimane’in yerine geçtiğinde adeta görünmezdi ve bu algıyı değiştirmek için de pek çaba göstermedi. Sosyal medyada yok, dar bir çevresi var, defile öncesi önizleme ya da basınla buluşma yapmadı. Fakat bazı arkadaşları ünlü olduğundan — bakıyoruz sana, Dan — dijital dünyada silik ama stil sahibi bir izi var. (Ya da vardı, pazar günkü görsel selinin ardından neredeyse tamamen silindi.)
Bulabildiğim şeyler, Rider’ı plaj ruhlu bir Amerikalı göçebe gibi gösteriyor. Haider Ackermann’ın bohemliğine sahip ve Polo dolu bir gardırobu var. Bol dökümlü asker parkalarına (look 45), paçaları tutturulmuş jean’lere (look 21) ve yumuşak, terlik benzeri ayakkabılara (tüm koleksiyon boyunca) zaafı olduğu açık. Kulis arkasında bana şunları söyledi: “Erkek giyimi tasarlamayı en az kadın giyimi kadar seviyorum. Nicolas Ghesquière’in Balenciaga’sında yetiştiğimden beri ilk kez erkek kıyafetleri tasarlama şansım oldu ve bundan çok keyif aldım.”
Slimane tutkunları biraz geri çekilsin. Belki de Rider’ın kendi moda tarikatı çok da uzakta değildir.
BU İÇERİK İLK OLARAK GQ US WEB SİTESİNDE YAYINLANMIŞTIR.