Karaoke geceleri, çoğunlukla, utanç vericidir. Balon köpüğü popların altyazısını okuyup iki yana sallanmakla başlayan eğlence, gecenin ilerleyen saatlerinde yerini en yokuşlu damarlarda soluksuz kalmaya bırakır. Misal, Kudrettin Göksel Lisesi korosunun 1995-1999 sezonu yıldızı Süheyla ile iki duble içince Ahmet Kaya’ya bağlayan Emre’yi artık kimse tutamaz! Karaoke geceleri, çoğunlukla, utanç vericidir.
Edis, karşımda, “Karaokede keşfedildim” deyince inanmaz gözlerle bakıyorum o yüzden. Hiç kimse karaokede keşfedilemez ki. Nasıl yani?
“Menajerim de dinleyiciler arasındaymış. Beni oyuncu olarak tanıyormuş ama sesimin iyi olduğunu bilmiyormuş. Sahneden inince konuştuk. Sonrasında zaten hızlıca gelişti olaylar” diyor.
Olaylar hakikaten de gelişiyor. Çıkış şarkısı “Benim Ol”, çok kısa sürede dillere yapışıyor. Edis geçen yılı, yürüdüğü yola mantar olan ödülleri toplamakla geçiriyor.
Şarkıyı yapışı da pek ilginç. Neredeyse acil doğum hikayesi... Edis, Galatasaray Üniversitesi’nde okuyor. Bir gün derste, Çamlıca sırtlarına, Kanlıca açıklarına dalmışken mırıldanmaya başlıyor: Hadi yine gel benim ol, benim olmazsan kime giderim... “Kendimi dışarı attım. Bahçeye çıkıp mırıldanmaya başladım. Şarkı zaten içimdeymiş de o anda dışarı çıkma vakti gelmiş gibiydi. Hemen not ettim. Büyülü bir andı” diye anlatıyor. Bir de ekliyor: “Ne güzel şarkıymış bu böyle dedim. Çok beğendim.”
Sanki kendisi yapmamış, şarkıyı birisi yazıp ona göndermiş gibi konuşuyor. Ama Edis, sanıyorum, hep öyle konuşuyor. Onda hiç yaptım, bitti, oldu yok. Hep şükran, hep temkin, hep umut var.
“Popüler biri olduğumu daha yeni yeni anlıyorum. Artık sokağa çıktığımda insanların beni tanıdığını hissediyorum. Ama hâlâ, popüler biri nasıl davranır, bilmiyorum. Sanırım bilmek de istemiyorum. O başka bir durum. İnsanlara nasıl davranacağınızı önceden planlamak filan... Birisi benden telefon numaramı istediğinde veriyorum, halbuki vermemem gerekiyor. Ama dediğim gibi, bu tür şeyleri öğrendiğiniz gün, artık biraz mutsuzsunuz demektir. Müzik dünyasındaki bazı insanların çok başarılı ama çok mutsuz olduğunu düşünüyorum” diyor.
Edis, İzmirli. Aslında Londra doğumlu ama ailesi o henüz bebekken İzmir’e taşınıyor. “Londra’da kalsaydık, belki çok iyi bir müzik eğitimi alabilirdim. Çünkü orada müzik eğitimi Türkiye’de olduğundan çok farklı. Daha geniş bir perspektiften bakılıyor sanat eğitimine. Burada eğer müzik okursanız sadece enstrümanınıza ya da alanınıza yoğunlaşabiliyorsunuz. Halbuki insan hem caz, hem pop hem de Türk sanat müziği öğrenmek isteyebilir, bunların hepsine birden ilgisi ve yeteneği olabilir. Ama tabii bilemiyorum, belki de orada kalsam bambaşka bir hayatım olacaktı. İzmir’de yaşamış olmaktan memnunum.”
Edis, İzmir’de yaşamış olmaktan da, buralardan bunaldığında oraya kaçmaktan da mutlu. “İstanbul’da yaşadıktan sonra İzmir biraz küçük geliyor tabii ama orası benim için hâlâ kafamı dinlemek için gideceğim, dinginliğini sevdiğim bir yer. İstanbul’un kaosu insanı besliyor ama İzmir’in sakinliği de dinlendiriyor” diyor.
Bu arada, ne nüfus memurunda ne de bende hata var. Edis’in ismi “s” ile yazılıyor. Manası ise yaygın kullanım olan Ediz’le bir: Ulu.
Edis bu durumdan mutlu. “Telaffuzu daha kolay, bir de yurtdışında daha rahat ediyorsunuz. İlk söylediğimde anlaşılıyor, uluslararası bir isim çünkü Edis. Başka milletlerden ismi Edis olan çok kişiyle tanıştım” diyor. Haklı, insanın isminin “nonfat latte”sine doğru yazılması az şey değil.
“Benim Ol”un bu kadar popüler olması, gelecekte yapacağı şarkılarla ilgili baskı yaratmış üzerinde tabii. “Babam bile, oğlum yeni şarkı ne zaman diye soruyor. Haliyle ben de geriliyorum ama bir yandan da çok çalışıyorum. Yeni ve her zaman daha iyi şeyler yapmak için. Şimdi bir ev tuttum şehir merkezinin dışında. Arada oraya kaçıp sadece şarkı yazıyorum” diyor.
Çok genç, çok yetenekli, çok çalışkan ve belli ki çok da iyi kalpli biri Edis. Ha bir de, insanın içinde birlikte karaokeye gitme isteği uyandıran biri...