Kariyer yolculuğunda 'Benim için bir dönüm noktasıydı' diyebileceğin bir dönem oldu mu?
Şu son iki yılım kesinlikle en çok çalıştığım, en çok emek verdiğim yıllarım. Bursa Bülbülü’yle dönem hikayesi anlatmak ve Arzu Neşe gibi ışıl ışıl bir kadını canlandırmak, ondan sonra tam aksi, ters köşe bir karakterle Kızılcık Şerbeti’nde Görkem’le izleyici karşısına çıkmak kıymetli deneyimlerdi. Bu sırada bir yandan, Cannes & Venedik Film festivalleri, reklam kampanyaları… 2023 ve 2024 kesinlikle durmaksızın çalışıp, kendime inancımı kuvvetlendirdiğim “dönemeç yıllarım” oldu ve olmaya devam ediyor diyebilirim.
Kendini en güçlü ve özgür hissettiğin yer neresi?
En güzel özgürlük, olduğunuz halinizle sevilip, kabul görüp, sevgiyle kucaklanmak. Kimi günler zaferlerle, kimi günler yenilgilerimle dönüyorum evime. Hayat herkese iniş ve çıkışlarını kendi ritminde sunuyor. İyi ve kötü demeyi bırakıp, bu yaşananlar birer deneyim dediğim anlarda, en güçlü hissettiğim yer sevdiklerimin yanı oluyor. Onlar her neredeyse. Ailem, sevgilim, dostlarım. Paylaştığımız bir yemek sofrası, telefonda geçen saatlerce süren sohbetler, mesafelerin ve yerlerin anlamını yitirdiği kalpten gelen gerçek destekler... Bundan büyük güç yok.
Özellikle sinema açısından “Kesinlikle bu dönemde yaşamalıydım” dediğin yıllar var mı?
Bursa Bülbülü’nde Türkiye’nin 80’lerini yarattığımız bir dünya içindeydik. Kostümlerle, sanat tasarımıyla o dönemlere gitmek çok keyifliydi. Bir yandan da Türkan Şoray’ın çok büyük hayranıyım. Otobiyografi kitabında kendi sinema yıllarını, film çekim şartlarını, imkan ve imkansızlıklarını çok detaylı paylaşıp o dönemleri anlatıyor. Her ne kadar nostaljiyi sevsem de bulunduğumuz çağı, kadınların sinemada daha orijinal karakterler canlandırabildiği ve daha saygılı çalışma koşullarına sahip olduğu bir dönem olarak görüyorum. Bu yüzden tercihimi geçmişe dönmek yerine, oyuncuların daha da adil haklara sahip olduğu bir geleceğe ilerlemekten yana kullanmak isterim.
Beraber oynamayı en çok hayal ettiğin, aynı projede yer almaktan heyecan duyacağın yerli ya da yabancı, efsane bir isim var mı?
Halit Ergenç’le birlikte bir hikaye anlatmak çok çok istiyorum. İşine saygısı, her oynadığı rolde devleşmesi çok büyük ilham veriyor bana. Kendisinin yıllar evvel verdiği bir röportajda Amerika’da cast için uygun olmasa dahi seçmelere gidişini anlattığı hikayesini dinlemiştim. İşine duyduğu tutku ve azimden çok etkilenmiştim. Halit Bey’le karşılaştığımızda da bu anısındaki bakış açısının beni genç bir oyuncu olarak ne kadar etkilediğini kendisiyle de paylaşmıştım. Dilerim ki bir gün kısmet olur ve Halit Bey’le birlikte evrensel bir hikayede birlikte üretebilme fırsatını yakalarım.
Şu an olduğun aşamada, bugün olduğun kişi, yıllar önce sektöre ilk adımlarını atan Özge’ye ne söylerdi?
Kimsenin, hedeflerine giden yolda hevesini kırmasına izin verme. Neleri başarabileceğine dair hedefi sen belirlersin. Sen hep içindeki çocuk Özge’yi; onun meraklarını, neşesini, heyecanını, azmini ve inancını koru. Kalıpları reddedip daha da kendin oldukça, hayat seni destekleyecek ve seni çok mutlu edecek başarılara koşacaksın.
Yapay zekanın film ve dizi senaryolarında kullanımı hakkında ne düşünüyorsun? Bu tür bir kullanım, hikaye anlatımını nasıl dönüştürebilir?
ChatGPT, Gemini gibi kullanıcısına muazzam kolaylık sağlayan yapay zeka aygıtları her gün kendini inanılmaz bir hızda geliştiriyor. Bunu hem bireysel gündelik kullanımımda hem de oyuncu olarak mesleğim için heyecan verici buluyorum. Karakterlerimle ilgili bir analiz çalışması yapmak istediğimde bana çok kıymetli datalar sağlıyor. Bu sene WTech, Google gibi konuşmacıları olduğum konferanslarda da hep aynı yerlerin altını çizdim. Yapay zekanın yapıcı veya yıkıcı olmasını kullanıcının motivasyonu belirleyecek. Ben kendi adıma sanatımı evrensel kılabilecek, kolaylık sağlayan bir aracı olarak görüyorum. Senaryo üretimi için kullanıyorsak, Prompt Engineering dediğimiz kullanıcının yazdığı detaylı girdiler yapay zekayı üretimde yönlendiriyor. Kişi dilini iyi kullanabilen ve kendini iyi ifade edebilen bir özgünlüğe erişirse, aracısı yapay zeka dahi olsa kendine has benzersiz bir ürün ortaya çıkacak. Ara Güler’in “En iyi makina en iyi fotoğrafı çekseydi, en iyi daktiloya sahip olan en iyi romanı yazardı sözü geliyor hatırıma.” Teknolojiden korkmak ve kaygılanmak yerine, onu en yapıcı üretimler için kullanacak, yaşama adaptasyon yeteneği kuvvetli bireyler olmak gerektiğini düşünüyorum.
Lexus RZ tamamen elektrikli bir model ve sıfır emisyonla çevreye duyarlı bir yaklaşım sunuyor. Elektrikli sürüş deneyimi senin için nasıl bir anlam ifade ediyor?
Elektrikli bir araç kullanmak bu dünyaya karşı olan sorumluluğumuzu temsil ederken aynı zamanda teknolojiyle uyum içerisinde olan yaşam tarzımı da yansıtıyor. Lexus RZ’in tamamen sessiz sürüşü ve yüksek performansı beni gerçekten etkiledi. Hem şehir içerisinde hem de uzun yolda çok keyifli bir sürüşe sahip. Doğaya zarar vermeden bu kadar konforlu ve özel bir sürüş deneyimi yaşamak tarif edilemez bir his.
Lexus RZ’in tasarımı hem şıklığı hem de minimalizmi bir araya getiriyor. Bu tasarım anlayışını nasıl buluyorsun?
Benim için tasarım bir şeyin sadece nasıl göründüğü değil, aynı zamanda nasıl hissettirdiğiyle de ilgili. Lexus RZ’in yalın ama bir o kadar çarpıcı hatları, içine oturduğunuzda hissedilen ferahlık ve zarafet beni gerçekten büyüledi. Kendi tarzımı yansıtacak bir otomobil arıyorsam, bu kesinlikle böyle bir araç olurdu.
Lexus, “sessiz lüks” kavramıyla farkını ortaya koyan bir marka. Bu tanımı deneyimledikten sonra senin için ne ifade ediyor?
Benim için lüks, gösteriş değil, detaylarda gizli bir zarafettir. Lexus RZ ile “sessiz lüks” tanımını tam anlamıyla yaşadım. Kabindeki huzur, kullanılan malzemelerin kalitesi ve her şeyin düşünülmüş olması, insanın kendisini özel hissetmesini sağlıyor. Lüksü bu kadar sade ve içten bir şekilde sunabilmek bence gerçek ustalık. Bu, hem kişisel bir alan hem de bir yaşam tarzı yaratmak gibi.