Bilim insanları "sex, drugs and rock 'n' roll" ilişkisini değerlendirmeye aldı.
Hollanda'da yapılan bir araştırmaya göre hangi dozda veya başka bir deyimle ne kadar müzik dinlediğiniz sizin hakkınızda önemli mesajlar veriyor. Araştırmacılar bu sonuca varmadan önce 15 - 25 yaş grubunda 944 genci içeren bir deney yapıyorlar. Onlara müzik dinlerken sesi ne kadar açtıklarını, günde kaç saat aralıksız müzik dinlediklerini ve konserlere ya da gece klüplerine hangi sıklıkta gittiklerini soruyorlar. Deneyde ortalama bir gencin günde bir saatten fazla ve 89 desibelden daha yüksek - bu seviyedeki ses düzeyi bir çim biçme makinesiyle yaklaşık olarak aynı - ses seviyesinde müzik dinliyor olması onun uyuşturucu kullanması, korunmasız seks yapması ve alkolle ilgili sorunlar yaşaması ihtimalini artırıyor. Yani bir anlamda müziğin sesi açıldıkça tavşan deliğine giden yol daha da karanlık bir hal alıyor.
Araştırma sonunda elde ettikleri veriler ise şaşırtıcı. 944 gençten 314'ü, yani yaklaşık üçte biri, araştırmacıların riskli kabul ettikleri davranış biçimini benimsemiş görünüyor. Yaklaşık 472 kişinin de gittikleri konser ve gece klüplerinde tehlikeli düzeyde ses seviyesine maruz kaldıkları ortaya çıkıyor. Bu grubun daha fazla alkol tüketme ve korunmasız seks yapma olasılığı ise gitmeyenlere kıyasla altı kez daha fazla.
Fakat bu noktada şu sorular akla geliyor: Belli bir müzik tarzı mı onları daha fazlasına yöneltiyor yoksa genel olarak müzik dediğimiz olgu ruh halinin tamamen değişmesine mi neden oluyor? Ya da tıp dünyası artık dinlenen müzik türünü ve ses seviyesini mental hastalıklarla ilişkilendirmeli mi? Kimilerine göre bu araştırma genel bir yargıya varmak için yeterli değil. Öte yandan bir grup bilim insanı bunun belli bir davranış kalıbını tanımladığını ve daha fazla araştrmada etken olarak kullanılması gerektiğini savunuyor.