Bir yemek filmi kadar “iştah açıcı” çok az sinematik lezzet vardır. Beyaz perdeyi süsleyen bu filmler adeta mükemmel bir lokmanın tam duyusal deneyimini, pratik olarak damak zevkinizde hissedebileceğiniz şekilde hayata geçirmeye odaklanır. Doğru lezzetleri bir araya getirdiğinizde ortaya çıkan sihri size en iyi Ratatouille’u örnek göstererek anlatabiliriz.
Bir yemek filmi düşündüğünüzde aklınıza görkemli yemeklerin ağır çekim çekimlerinden sıkılacağınız görüntüler gelmemeli. Onlar bundan çok daha fazlası. Yemek masasında ve mutfakta yemeğin insanları nasıl bir araya getirdiğini gösteriyorlar. Bir yemeğin hazırlanmasında sevgi ve özenin (hatta kötü niyet ve daha da kötü niyetlerin) nasıl aşılanabileceğini anlatıyorlar. Karnınız bir filme “açsa”, iştahınızı tatmin etmek için en iyi mutfak klasiklerinin bir listesini hazırladık.
Ratatouille (2007)
Pandemi onu bir TikTok müzikaline dönüştürecek kadar sevilen Ratatouille, tüm zamanların en iyi yemek filmi olmasa da belki de evrensel olarak bu şekilde kabul ediliyor. Pixar'ın Paris'teki kemirgen bir şefle ilgili modern klasiği, bir nesil çocuğa (ve muhtemelen bazı yetişkinlere de), Ratatouille'in farenin adı değil, bir Fransız yemeği olduğunu öğretti.
Tampopo (1985)
Bu Japon "ramen western"inde, küçük bir kasabada Noodle dükkan sahibi, en büyük rakibi Rocky’yi alt etmek için ramen yapmayı ustalarından öğreniyor. Ancak bundan çok daha fazlası. Bir çiftin yatak odasında yemek yemek istemesiyle gelişen olayların yer aldığı bu filmde bir yumurta sarısını asla bu şekilde göremeyeceğinizi iddia ediyoruz.
Spirited Away (2001)
Studio Ghibli'nin en ikonik özelliği teknik olarak bir yemek olmayabilir, ancak filmde doyumsuz bir iştahla yemek yiyen ifadesiz bir iblis ve hamam patronu olan No Face gibi karakterler olması gastronomiyi büyük ölçüde işin içine katıyor. Bu animasyonun en unutulmaz görüntülerinden biri, No Face'in devasa bir ziyafetin tadını çıkaran canavar figürü.
Jiro Dreams of Sushi (2011)
Birinci sınıf bir suşi şefini konu alan bu belgeselde; Şef Jiro Ono "Tek yapmak istediğim daha iyi suşi yapmak," diyor. İlk bakışta, Jiro Dreams of Sushi büyük bir mutfak ustasının öyküsü - ve bunu kanıtlar nitelikte ağzınızı sulandıracak suşi görüntülerine de sahip - ama aynı zamanda ömrü boyunca bir insanın mükemmellik arayışında olması ve tabii bunun getirdiği bedelle de ilgili.
Pig (2021)
Filmi izlerken Nicolas Cage'i John Wick domuz riff pişirirken hayal ediyordum. Böyle bir beklentim vardı filmi ilk duyduğumda… Ancak bunun yerine Cage’in bugüne kadarki en iyi performansını sergilediği dostluk ve kayıp hakkında bir film çıktı karşıma. Çok sevdiği trüf mantarını elinden alan domuzu avlamak isteyen emekli bir şefin intikamını; şiddetle değil, lezzetli bir yemeğin ne demek olduğunu ele alarak anlatıyor.
Waitress (2007)
Keri Russell bu komedi filmde evde yaşadığı sıkıntılarından esinlenerek nefis turtalar yapmaya başlayan bir restoran garsonunu canlandırıyor. Ama turtalar gerçekten iştah açıcı. (Film sonrası bir turta sipariş edeceğinize eminim.) Profesyonel bir pastacı bu filmi şu sözlerle özetliyor; “Filmdeki turtalar tam anlamıyla uzman işi. Her bir lezzet bir kitap bölümü gibi tek tek açılıyor.” Kim bunu tatmak istemez ki?
Big Night (1998)
Stanley Tucci’nin bu filmi Jerseyli iki kardeşi ve birlikte işlettikleri restoranı kurtarma çabalarını konu alıyor. Tabii filme muhteşem İtalyan klasikleri de eşlik ediyor. Bir müşterinin cinayetle tehdit ettiği kadar inanılmaz, hantal, çökmekte olan bir makarna çeşidi Timpano'nun ortaya çıkmasıyla sona eriyor. (İyi bir şekilde!).
Eat Drink Man Woman (1994)
Ang Lee'nin aile draması, yeni kariyeri ve evliliği için evden ayrılan ünlü bir şefin üç kızının hayatlarını konu alıyor. Çin yemeklerinin incelikleri, Şef Chu'nun aile yemeği için bir balığın içini çıkardığı, sebzeleri dilimlediği ve domuz eti kızarttığı filmin açılış sahnesinde kendini gösteriyor.
The Lunchbox (2013)
Bu Hint filminde yemek, yemeğin sadece tatla ilgili olmadığını anlatıyor - bu hayatta yapılabilecek en nazik eylemin sevdiğiniz biri için sevgiyle yemek hazırlamak olduğunu gösteriyor. Bir öğle yemeği taşırken yaşanan teslimat kazası, Mumbai’de iki insanın birbirine mektupla bağlanmasını sağlıyor. Sadece bunun için bile Lunchbox, You've Got Mail'in yemeği konu alan eşdeğeri gibi.
Phantom Thread (2017)
Paul Thomas Anderson'ın romantik dramasında, Reynolds Woodcock (Daniel Day-Lewis) ve Alma Elson (Vicky Krieps) arasındaki en hareketli etkileşimlerin tümü, yemek lokmaları arasında gerçekleşiyor. İlişkilerinin evrimi, Reynolds'un muazzam kahvaltı siparişi üzerine tatlı buluşmalarından, yanlış kullanılan kuşkonmaz tarafından tetiklenen kavgalarına kadar, paylaştıkları ve birbirlerine sundukları yemeklerden takip edilebiliyor. Ve elbette, menüde zehirli mantarlar ortaya çıktığında arka perdede bir güç oyunu olduğuna da şahitlik ediyorsunuz!