SAHNE AYDINLANIR
Genç bir adam uzun deri pardösüsüyle kasvetli balo salonunda ilerlemektedir. Altında, kruvaze gri bir takım elbise, çizgili bir gömlek ve boğazında sıkıca düğümlenmiş koyu kırmızı bir kravat vardır. “You Want It Darker “ın gümbür gümbür çalan bassline'ını dinliyordur. Gözler, uyluk hizasında deri çizmeler giymiş olan bacaklarına takılıyor. Elleri ceplerinde, tehlikeli bir karşılaşmanın peşindeki adam gecenin içinde kayboluyor.
Bu, Salı akşamı Bourse de Commerce'ün yükselen cam kubbesi altında akıllardan çıkmayacak derecede ters köşe bir erkek moda anının prömiyerini yapan Anthony Vaccarello'nun ustalıkla hazırladığı Saint Laurent Winter 2025 defilesinin açılış sahnesiydi. Sadece Vaccarello'nun kostümlerine bakarak, filmi Gaspar Noé'nin (kendisi ön sırada oturuyordu ve koyu renk güneş gözlükleri takıyordu) yönettiği bir American Psycho-meets-Cruising misali ateşli bir rüya olarak hayal edebilirsiniz.
Bu çok da uç bir fikir değil. Yves Saint Laurent'in kendisi Belle de Jour gibi filmler için kıyafetler tasarladı, ancak Vaccarello, modaevinin 2023 yılında favori auteur'lerinin filmlerini üretmek üzere kurulan yeni bir bölümü olan Saint Laurent Productions ile masion'un sinema efsanesini çok daha ileriye taşıdı. Vaccarello artık Hollywood'da yükselen bir figür; Saint Laurent Productions Mayıs ayında Cannes'da David Cronenberg'in The Shrouds, Paolo Sorrentino'nun Parthenope ve Jacques Audiard'ın festivalin Jüri Ödülü'nü kazanan ve yılın sürpriz çıkış yapan filmi haline gelen Emilia Pérez filmlerinin prömiyerini yaptı. Geçtiğimiz hafta, çağdaş opera, en iyi film, yönetmenlik ve başroldeki kadın oyuncu dahil olmak üzere 13 dalda Akademi Ödülü adaylığı elde etti - yabancı dilde bir film için tarihteki en fazla Oscar adaylığı. “Anthony Vaccarello for Saint Laurent” yapımcı ve kostüm sanat yönetmeni olarak listeleniyor.
İronik bir şekilde, Emilia Pérez kostüm tasarımı dalında aday gösterilmedi, ancak Vaccarello'nun defile koleksiyonlarında o kadar güçlü bir karakter duygusu var ki, üzerinde adı yazılı küçük bir altın adamı eve götürmesi an meselesi gibi görünüyor. Bourse de Commerce'de, ön sırada bir şampanya kadehi tutan her yıldız adayı dramatik bir anlatının içine adım atmış gibiydi: Steve Lacey bir mafya babasının koyu renk paltosuyla, Lennon Gallagher Londralı bir özel dedektifin boz takım elbisesiyle. Vaccarello, YSL'de güçlü omuzlar alanını ele geçirmiş durumda ancak tasarımları zarif bir şekilde şekillendirilmiş, ağır olmaktan çok heyecan yaratıyor. Birini daha az değil daha çok giydirerek seksapel yaratma konusunda bir usta (gerçi bunda da iyi).
Bu sezon Vaccarello'nun senaryosu, 1980'lerin başında Yves Saint Laurent ve Robert Mapplethorpe arasında gerçekleşen ve modacının titiz üniforması ile New York'lu sanatçının fetiş ve sapkınlık zevki arasında yoğun bir buluşmaya sahne olan fantastik bir karşılaşmadan ortaya çıktı.
Belden yukarısı, Vaccarello'nun “burjuva cephesi” olarak adlandırdığı şeyin bir versiyonuydu: toplantı odası ince çizgilerinden Saint Laurent'in 80'lerin başındaki Rive Gauche koleksiyonlarından ödünç alınan sağlam Savile Row ekoselerine kadar değişen ağır yünlerden uzun, gösterişli takım ceketler. Gabardin trençkotlar ve deri motosiklet ceketleri kaslı silueti güçlendirirken, bazıları podyuma yerleştirilen avizelerin ışığında parıldayan narin tüylerden oluşan yelelerle (evin couture arşivine bir selam) patlayan sağlam paltolar da bu silueti tamamlıyordu.
Ancak alt kısımda garip bir olay örgüsü vardı: yerden kalça kemiğine kadar uzanan sert siyah deri korseler. Kalın kare burunları ve sağlam topuklarıyla bunlar nehir kenarında serinleyen Johnny Cash'ten çok BDSM zindan ustası gibiydi. Bir ön gösterimde Vaccarello, “üstte saygın ve aşağı inerken biraz edepsiz” diyerek gülümsedi.
Bunlar kesinlikle sonbaharda YSL butiklerinde göreceğiniz günlük botlar değil. Ancak Vaccarello'nun cüretkâr yan yana gelişi, bir yığın güzel terzilik gördüğüm bir haftada en ilgi çekici yaratıcı ifadeydi. Paris Moda Haftası defilelerinin çoğuna baktığınızda günün trendlerine ilişkin bir yorum görürsünüz. Öte yandan Vaccarello, en etkileyici auteur'lerin yaptığı gibi zamanımıza sesleniyor. Bıçak sırtı anımız için moda yapıyor. Belirsiz bir gelecekle yüzleşirken, riskli ve pervasız davranışlar sadece daha baştan çıkarıcı hale geliyor.
Vaccarello bu gerilimi 80'lerin başında Saint Laurent ve Mapplethorpe'un altın çağında buldu. Tasarımcı, “Sanırım o zamanlar, şu anda yaşadığımız anla ilişkilendirebileceğim bir tehlike, bir tür endişe vardı” dedi. Vaccarello'ya göre Mapplethorpe 1983 yılında bir YSL erkek kataloğunun fotoğraflarını çekmiş, ancak New York'un sanat yıldızı ile Paris'in ünlü modacısının tanıştıkları bilinmiyor. Ortak noktaları, kendi şehirlerinin gece hayatı yeraltı dünyasına olan düşkünlükleriydi.
Vaccarello, “Yves Saint Laurent'in hayatının daha karanlık olduğu ve bağımlılıkla uğraştığı o dönem fikrini seviyorum” dedi. (Tasarımcının düşüşe geçtiği dönem 2014 yapımı Saint Laurent filminde unutulmaz bir şekilde tasvir edilmişti). “82, 83 yıllarındaki gece hayatını düşündüğünüzde, her sabah işe geri dönmek zorunda olduğunu görebilirsiniz,” diye ekledi Vaccarello. “Yani Mösyö Saint Laurent'in kravatlı burjuva görünümünde her zaman o saygınlık vardı. Ama ben bunu Paris'teki o kötü yerlere gitmenin akşam tarafıyla karıştırmak istedim.” Mapplethorpe, Saint Laurent'ın gece keşiflerine bir tür ruhani rehber olarak giriyor. Fotoğrafçının eserlerini toplayan Vaccarello, “Robert Mapplethorpe çok şık, çok klasikti ama tavrında bir sertlik hissedebilirsiniz,” diyor. “Bu iki insanın o dönemde birbirlerine ne söyleyeceklerini düşündüm.”
Önümüzdeki ay, Hollywood Vaccarello'yu ilk kez Akademi Ödülleri'ne katıldığında doğru bir şekilde ölçecek. “Çocukken televizyonda izlediğimden beri hep bu töreni hayal ederdim” dedi. (Nike AirMax'ler ve siyah tişörtlerden oluşan bir üniforma giyen tasarımcı, kırmızı halıya deri eldivenlerle çıkmayacağının garantisini verdi).
Vaccarello'nun günümüz modasının cesur yeteneklerinden biri olduğu artık çok açık. Başrollerini Zoe Saldaña, Karla Sofía Gascón ve Selena Gomez'in paylaştığı, Meksikalı bir kartel liderinin kadına dönüşümünü anlatan müzikal Emilia Peréz, filmin 13 adaylığından bir kısmını bile kazanırsa, Vaccarello sinemanın yeni yaratıcı üreticilerinden biri olarak da onaylanabilir. Kuliste kendisine Emilia Peréz gibi bir Oscar favorisinin yapımcılığını üstleneceğini hiç hayal edip etmediğini sordum. “Hayır, o filmin senaryosunu gördüğümde çok tuhaftı,” diye yanıtladı. “Yani, hiçbir şey birbirine uymuyordu ama tuhaf bir şey yapma fikri hoşuma gitti. Ve sonuçta insanların hoşuna giden de bu oldu.”
BU İÇERİK İLK OLARAK GQ US WEB SİTESİNDE YAYINLANMIŞTIR.