Netflix
Stranger Things 5 Volume 2, kesin final öncesinde gelen “birkaç bölüm daha”dan ibaret değil. Netflix’in efsane dizisinin duygusal, anlatısal ve mitolojik satranç tahtasını tamamen yeniden düzenleyen kilit parça olma işlevi görüyor. Bu bölümlerde Hawkins’in hikâyesi, bir grup gencin doğaüstü yaratıklarla mücadelesi olmaktan çıkıp daha büyük, daha karanlık ve her şeyden önemlisi daha nihai bir boyuta taşınıyor. İlk kez tehlikede olan yalnızca kasaba değil, bildiğimiz dünyanın dokusu.
Stranger Things 5 Volume 2, baştan sona bir ifşalar zinciri gibi ilerliyor. Her bölüm, yıllardır ima edilen katmanları açıyor ve sonunda cevaplıyor. Upside Down’un gerçekte ne olduğu, Henry Creel’in ne istediği, boyutlar arasındaki bu bağlantının kökeni, Eleven’ın rolünün tam olarak neyi ifade ettiği ve belki de en önemlisi, karakterlerin yıllar süren travmaların ardından duygusal olarak nasıl evrildiği netlik kazanıyor.
Dizi boyunca Upside Down’un ne olduğunu bildiğimizi sandık. Başka bir dünya, paralel bir boyut, bizimkine ait karanlık bir yansıma. Ancak Volume 2 bu fikri tamamen parçalıyor. Dustin Henderson hayati bir gerçeği keşfediyor: Upside Down bir dünya değil, bir köprü. Bir geçit. Gerçekliğimizle çok daha korkunç bir yer arasında işleyen ara bir alan. Bu yerin adı Abyss.
Bu keşif, bugüne kadar bildiğimiz her şeyi yeniden tanımlıyor. Üstelik yalnızca teorik düzeyde değil, duygusal düzeyde de. Çünkü Volume 2, sorunun kökeninin doğrudan Eleven’la bağlantılı olduğunu ortaya koyuyor. Abyss, Eleven’ın Henry Creel’i gönderdiği yer. Duyusal yoksunluk tankıyla onu bulmaya çalıştığında ise, farkında olmadan bu köprüyü yaratıyor. Yani Vecna’yı durdurma çabası, Hawkins’i yıllardır parçalayan dehşetin temelini istemeden atmasına yol açıyor. Dizi bunu çocukça bir suçluluk duygusu olarak değil, tüm ağırlığıyla geri dönen acı ve trajik bir sorumluluk olarak ele alıyor.
Upside Down bize korkunç görünmüştü. Abyss çok daha kötüsü. Henry’nin gönderildiği ve şimdi gücünü kullandığı nihai karanlık alan burası. Sadece bilinmeyen bir bölge değil, tehdidin gerçek kaynağı. Gerçek dünyanın bir kopyası gibi işlemiyor. Acı, yozlaşma ve manipülasyonla yönetilen, bağımsız bir karanlık varlık gibi hareket ediyor.
En rahatsız edici olan ise artık bunun yalnızca teoride kalmaması. Vecna’nın planı, Upside Down’u bir kapı olarak kullanıp Abyss’i doğrudan bizim dünyamıza taşımak.
Stranger Things 5 Volume 2, Henry Creel’in nihai amacını açığa çıkarıyor: gerçek dünyayı Abyss ile birleştirmek. Bunu yok oluş olarak değil, mutlak bir dönüşüm olarak sunuyor. Ancak bunun için muazzam bir enerjiye ihtiyacı var. İşte en sapkın planı burada devreye giriyor. Aralarında Holly Wheeler’ın da bulunduğu, kaçırılmış on iki çocuk, “mükemmel kaplar” olarak kullanılıyor.
Vecna çocukları yalnızca rehine olarak değil, güç çarpanları olarak görüyor. Düşüncelerini onların üzerinden kanalize ederek gücünü katlamak ve iki gerçekliği bir araya getirmek istiyor. Daha da ürkütücü olan, kendini bir kötü olarak görmemesi. Dünyayı daha büyük bir karanlıktan kurtardığından söz ediyor, hatta A Wrinkle in Time’a göndermeler yapıyor. Söylemi neredeyse felsefi bir ton taşısa da yöntemleri değişmiyor. Kaçırma, manipülasyon ve çocuklara yaşatılan acı.
Kısacası Henry kendini bir kurtarıcı olarak görüyor. Dizi ise onu olduğu gibi gösteriyor: kendi düzen anlayışını dayatmak için her türlü dehşeti meşrulaştırmaya hazır biri.
Boyutlar arası bir tehditle karşı karşıya kalan grup için cesaret yeterli olmuyor. Strateji gerekiyor. Bu noktada dizinin en ikonik yüzlerinden biri yeniden öne çıkıyor: Steve Harrington. Masum bir isim taşıyan ama fiziksel gerilim, mutlak risk ve son bir şans barındıran Operation Beanstalk planını o ortaya atıyor.
Abyss’e yalnızca Upside Down’un gökyüzü üzerinden ulaşılabildiği için, dünyaların birleşmeye başladığı anı beklemeye karar veriyorlar. Radyo kulesi yarığı geçtiğinde, bu onların girişi olacak. Eleven, Vecna’nın zihnine girerek onu içeriden vuracak. Grubun geri kalanı ise kuleye, adeta dev bir fasulye sırığına tırmanır gibi tırmanacak. Her zaman ileriye bakan mühendis Dustin ise, dünyalar arasındaki köprüyü ayakta tutan egzotik maddeyi yok etmek için bir bomba yerleştirmeyi planlıyor. Eğer işe yararsa, Upside Down yok olacak. İçeriden çıkamayan herkesle birlikte.
Bu, grubun ilk kez nihai fedakârlık ihtimaliyle gerçek anlamda yüzleştiği an oluyor.
Volume 2’nin duygusal zirvelerinden biri Max Mayfield’a ait. İki yıl süren komadan sonra uyanıyor. Ancak bu dönüş, basit bir mucize ya da kolay bir ödül değil. Camazotz adlı bir yerde, karanlık anılarla, en derin korkularla ve dehşet verici bir zihinsel deneyimle yüzleştikten sonra gerçekleşiyor. Lucas için büyük bir rahatlama olsa da, yaşanan travmanın ne kadar derinlere indiğini de hatırlatıyor.
Holly’nin deneyimi ise çok daha karanlık. Kısa bir süreliğine Abyss’te mahsur kalıyor. Orada sezonun en sarsıcı görüntüsüne tanık oluyor. Mind Flayer parçacıklarıyla beslenen, bir “Pain Tree”nin parçası haline getirilmiş çocuklar. Bu bir metafor değil, ima da değil. Doğrudan, çıplak bir dehşet. Vecna onu orada tutmaya çalışıyor, ancak Holly kaçmayı başarıyor ve Volume 2’nin bir diğer kilit zihinsel alanı olan Camazotz’a ulaşıyor.
Hawkins sarsılırken, kişisel ilişkiler de sınırlarına dayanıyor. Nancy ve Jonathan, uzun süredir kaçındıkları gerçekle sonunda yüzleşiyor. Kelimenin tam anlamıyla çamurla dolan bir odada sıkışıp kalmışken, Jonathan acı ama dürüst bir şeyi dile getiriyor. Evlilik her şeyi daha da kötüleştirecek. Nancy bunu kabul ediyor. Büyük bir dramatik patlama yaşanmıyor. Sadece hüzünlü bir kabulleniş var.
Duygusal açıdan diğer uçta ise Dustin ve Steve, Eddie Munson’la açılan yarayı nihayet kapatıyor. Fiziksel bir kavganın ve biriken duyguların ardından gelen dürüstlük her şeyi çözüyor. Steve kızgın olmadığını, sadece kırıldığını ve onu özlediğini söylüyor. Sarılıyorlar. Barışıyorlar. Üstelik hayatlarının en tehlikeli anından hemen önce.
Volume 2’de belirleyici bir an var. Will gerçeği açıklıyor. Kendini açıyor. Arkadaşlarına ve ailesine kim olduğunu kabul ettiriyor. Bu yalnızca kişisel bir hikâye değil. Hikâye açısından da temel bir hamle. Çünkü Vecna, grubun sırlarını ve korkularını kullanarak onları izliyordu. Will bunu dile getirerek ve saklamayı bırakarak bu gücü elinden alıyor.
Ailesi ve arkadaşları, dizinin başından beri savunduğu şeyi sunuyor: sevgi, kucaklama ve topluluk. Bu kez sahne sembolik değil, belirleyici. Ross Duffer’a göre bu dürüstlük, Will’i daha güçlü, daha olgun ve finale daha hazır hale getiriyor. Bu güç, son yüzleşmede kilit rol oynayacak.
Volume 2, her şeyi Yılbaşı gecesindeki son savaşa hazır halde bırakarak sona eriyor. Artık şüphe yok. Teori yok. Çocukluk yok. Eleven, en uç fedakârlık ihtimaliyle yüzleşiyor. Vecna hedefini gerçekleştirmeye her zamankinden daha yakın. Grup nadiren bu kadar birlik içinde, ama duygusal olarak da tamamen tükenmiş durumda.
Ve izleyici temel bir gerçeği kavrıyor. En büyük savaş yalnızca canavarlara karşı değil. Korkuya, kayba, suçluluğa ve gerçeğe karşı. Nihai son yalnızca bir adım uzakta. Önemli olan her şey çoktan masaya konmuş durumda.
BU İÇERİK İLK OLARAK GQ ESPANA WEB SİTESİNDE YAYINLANMIŞTIR.