İş bilenin kılıç kuşanması
Teknoloji

İş bilenin kılıç kuşanması

Takıntılı bilimkurgu yazarı Neal Stephenson yemedi içmedi, meraklısı için Guitar Hero’nun kılıçlısını tasarladı.

Umberto Eco sadece iyi bir yazar değil, takıntılı da bir insan. Ya da takıntılı bir insan olduğu için iyi bir yazar. Gülün Adı’nı yazmak için bir Ortaçağ manastırının planını ezberine almış, bütün romanı onlara uygun kurmuştu. Hiçbir roman kahramanı Gülün Adı’ndakiler kadar baskı hissetmemiştir. İki keşiş yemekhaneden kütüphaneye kadar şöyle bir yürüyelim, yolda da konuşuruz diyorsa, bu işi attıkları adım sayısına uydurmak zorundaydı. Öyle kafalarına göre sohbet edemiyorlardı, yol bitince konuşma da bitiyordu. Eco öyle tasarlamıştı yani. Gerçeği neyse o!

Şu dünyanın görüp göreceği en tuhaf insanlardan biri olan ABD’li Neal Stephenson, Eco’yla aynı “takıntı soyu”dan geliyor. Tutkulu, hevesli ve feci kafalı bir adam. Takıntılarına gelmeden evvel, Türkiye’de halen ıskalanan Stephenson’a dair bir-iki bilgi notu verelim: Bir defa matematik delisi, aileden bilim adamı. Bilimkurgu da yazıyor, 17. yüzyılda geçen tarihi romanlar da. Diamond Age, Snow Crash, System of the World gibi romanları ödüllere boğuldu. Geek kardeşlerimizce cyberpunk, post cyberpunk, hatta barok diye nitelenen bir perspektifi var! Fanları ki, sayıları hiç az değil, romanlarının ve makalelerinin geleceğe sadece ışık tuttuğunu değil yön de verdiğini söylüyor. Kendisi “Ben kahin falan değilim, sadece hikaye anlatıyorum” dese de, bir dönem hepimizin üzerine konuştuğu Second Life oyununun onun bir romanından türediğini söyleyelim, yeter.

Gelelim Eco’yla ortak noktalarına... Öncelikle şu: Stephenson, hali tavrı ve görüntüsüyle Gülün Adı’nın film versiyonunda rahatlıkla bir Fransisken keşişi rolü kapabilirdi. Gerçi daha çok “Matrix’ten az önce geldim, bir arkadaşa bakıp çıkacağım” diyecek gibi dururdu ama olsun, bir şekilde manastıra kapağı atabilirdi. İkinci ortaklık ise bu yazının esas konusu:Takıntı. Stephenson, kılıç dövüşlerini filmlerde seyrederken, kitaplarda okurken, video oyunlarında oynarken ve bilfiil kendisi yazarken çok sıkılıyordu. Kılıçlar en çok nerede şakırdıyor, gözünüzün önüne getirin. Yıldız Savaşları? Yalan. Karayip Korsanları? Uyduruk. Gladyatör? Beş para etmez. Spartacus? Geçelim! En azından Stephenson’un dediği bu: “İzlediğimiz kılıç dövüşlerinin gerçek olanla uzaktan yakından bir alakası yok.”

Subutay’dan dersler

Belki birçokları için ufak şeyler bunlar; tuhaf, önemsiz ayrıntılar ama bazı insanlar da hayatlarını bu minval üzere yaşıyor. Stephenson da baktı, kendisi ses etmezse kimsenin meseleyi ipleyeceği yok, iş bilenin kılıç kuşananın diye mevzuya daldı. Bu sanatı “Kılıçla yaşayıp kılıçla öldüler” diye tanımladığı eski ustaların metotlarına uygun şekilde düzenleyip geleceğe bırakmayı hedefledi. İşte bundan sonrası, sözünü dinleten bir yazarın neler yapabileceğini göstermesi bakımından tam bir modern zamanlar hadisesi. Bir fikir nasıl hayata geçirilmeli, sorusuna şık bir cevap.

Stephenson önce Subutai (Ortaokul tarih kitaplarından bildiğiniz Subutay, Cengiz Han’ın askeri ve stratejik deha kabul edilen komutanı) ismiyle bir şirket kurdu. Sonra ekibi topladı, şirket bünyesinde dövüş sanatlarını inceleyen insanları bir araya getirdi. Onların fikirlerinden Clang diye bir video oyunu türetti. Guitar Hero’nun kılıçlısı diye tarif ettiği bu oyun, bu türün ilgilisine, PC ortamında gerçek bir kılıç eğitimi veriyor. Eğitime daha sonra hikayeler de eklenecek, kılıcını kuşanmış savaşa hazır bir ordu yetiştirilebilecek, oyun portalında kılıca benzer bir aparatla dövüşülecek.

Bütün bu işler masraflı, elbette finansman da gerekiyordu. Stephenson da zengin bir yazar olmadığından, Clang’i üretebilmek için halka gitti. Yeni girişimleri tanıtan internet sitesi Kickstarter üzerinde projesini detaylandırıp işin heveslilerine sundu. Profesyonel ekiplerle çalışarak, elinde 13. yüzyıldan kalma kılıcı, kendisinin başrol oynadığı kısa filmler üretti (muhakkak görmelisiniz), hikayeler yazdı, grafikler çizdirdi. Projeyi hayata geçirmek için bir ay içinde 500 bin dolar toplanmasını istiyordu. Sonuç: 9 bin 23 kişi bu parayı toplayıp gönderdi.

“Ben kılıç eğitmeni değil sadece meraklısıyım” diyor Stephenson. Girişken de... O merak etti, biri yazdı, biri çizdi, biri bilgisayar ortamında geliştirdi, biz finanse edeceğiz. Kendisi paraları sayacak. İyi matematik bildiğini de söylemiş miydim?

Karayip Korsanları’yla olmaz!

“Bir defa kılıç savaşları hiç de ekranlardaki gibi cool değil; uzun uzadıya sürmez, hemen bitiverir” diyor Stephenson. Boş konuştuğunu söyleyemeyiz çünkü adam sonuçta kendini bu ilme vermiş, kaynakları incelemiş, uzmanlarla konuşmuş. Orta Asya’daki Türklere de bakmış, Haçlı Seferi’ndeki şövalyelere de... Anlayacağınız kılıcı Johnny Depp’in elindeki haliyle düşünmeyin; kürdanla dişinizi karıştırıyor laubaliliğiyle asla kullanılmıyor. Daha çok William Wallace’ın İngiliz çayırlarında saf tutmuş düşmanlarının üzerine inip, kafa göz dinlemeden iki darbeyle iş bitirdiği versiyonu aklınıza getirin. Onda da tutuş yanlış.

Mükemmel kılıç oyununun peşinde GQ Ağustos sayısında

İZLE
G.O.G.U.: S1 B5: Serhat Kılıç’ın Kulisinden Filtresiz Sohbet
İlgili Başlıklar
Daha Fazlası