Uzun süre boyunca iş ve eğlence tamamen ayrı dünyalardı. Ancak bugün “business” ve “leisure” kelimelerinin birleşimi olan Bleisure kavramı, iş seyahatlerinde yeni standart olarak konumlanıyor. Tokyo’daki bir seminerden ya da New York’taki bir konferanstan sonra doğrudan eve dönmek yerine, şehri gezmek, gastronomisini tatmak ve atmosferine karışmak için seyahati neden uzatmayasınız? Bu hibrit seyahat biçimi hem çalışanların hem şirketlerin ilgisini çekiyor ve yükselişi daha yeni başlıyor.
Eskiden üst düzey yöneticilere özgü bir ayrıcalık olan Bleisure, uzaktan çalışmanın yaygınlaşması ve değişen iş kültürü sayesinde demokratikleşti. American Hotel and Lodging Association tarafından yapılan bir araştırmaya göre çalışanların yüzde 89’u iş seyahatlerini gittikleri destinasyonu keşfetmek için kullanmak istiyor. Bu oran güçlü bir eğilimi gösteriyor: daha iyi bir iş yaşamı dengesi arayışı.
Şirketler için mesele artık yalnızca seyahati verimli kılmak değil, çalışan deneyimini en üst düzeye çıkarmak. Hatta bazı şirketler Bleisure’ı teşvik etmek için iç politika bile oluşturuyor. AMEX Global Business Travel raporuna göre şirketlerin yüzde 57’si çalışanların iş seyahatlerini izin günleriyle uzatmasına izin veriyor. Bu esneklik, özellikle işi ve keyfi kesin çizgilerle ayırmak istemeyen Z kuşağı için önemli bir işe alım argümanına dönüşüyor.
Bleisure’ın faydaları yalnızca konforla sınırlı değil. Zihinsel açıdan bu trend stresin azalmasına ve motivasyonun artmasına doğrudan katkıda bulunuyor. Haftayı Amalfi kıyılarında bir kaçamakla ya da Kyoto’da bir hafta sonuyla kapatabilmek, yalnızca morale değil çalışan bağlılığına da güçlü bir destek sağlıyor.
Okko Hotels Genel Müdürü Solenne Ojea Devys, Les Echos için gözlemini şöyle aktarıyor: “Perşembe gününün, rezervasyon artışlarıyla birlikte, artık neredeyse eski cuma günü etkisi yarattığını görüyoruz. Birçok müşterimiz iş seyahatlerini bir hafta sonu kaçamağıyla tamamlıyor.” Bu yaklaşım hem çalışanlara hem şirketlere fayda sağlıyor çünkü daha dinlenmiş ve daha bağlı bir ekip elde ediliyor.
Bleisure yalnızca geçici bir moda değil. Allied Market Research’e göre iş eğlence seyahati pazarı 2022’de zaten 315 milyar dolar değerindeydi ve 2032’de 731 milyar dolara ulaşabilir. Yıllık büyüme oranı yüzde 8,9 olarak öngörülüyor.
Bu dönüşümde uzaktan çalışmanın yükselişi kilit bir role sahip. Günümüzde bir bilgisayar ve internet bağlantısı bir oteli kolaylıkla geçici bir ofise dönüştürebiliyor. Bu trend, yabancı bir destinasyondan çalışmayı ifade eden workation konseptinin giderek daha popüler hale gelmesiyle daha da güçleniyor.
Bleisure birçok avantaj sunmasına rağmen bazı gereklilikler de doğuruyor. İş ve kişisel harcamaların ayrıştırılması, vize ve sigorta yönetimi, seyahat sırasında siber güvenliğin sağlanması gibi konular şirketlerin seyahat politikalarına entegre etmesi gereken başlıklar arasında.
SAP Concur’un bir araştırmasına göre şirketlerin yüzde 31’i çalışanların seyahatlerini uzattıkları ek günleri risk yönetimi kapsamına dahil etmiyor. Bu nedenle çalışanların dönüş uçuşlarını ayarlamadan önce koşulları netleştirmesi gerekiyor.
İş ve eğlence arasındaki sınırlar bulanıklaştıkça Bleisure modern iş seyahatinin temel unsurlarından biri haline geliyor. Oteller uygun altyapılar sunmak için kendini uyarlıyor, şirketler İK politikalarını gözden geçiriyor ve çalışanlar da seyahatlerini en verimli şekilde değerlendirmeye alışıyor.
Bleisure, iş ve keyfin artık birbiriyle çatışmadığı, aksine birbirini tamamladığı yeni bir dönemi temsil ediyor. İş seyahatinin geleceğini yeniden tanımlayabilecek bir felsefe. Sonuçta stratejik bir toplantının ardından deniz üzerinde hafif bir gün doğumundan neden mahrum kalasınız?
BU İÇERİK İLK OLARAK GQ FRANCE WEB SİTESİNDE YAYINLANMIŞTIR.
