Bu fikir benim tam anlamıyla çocukluk hayalimdi diyebilirim. Küçüklükten beri hayatımda sanat hep vardı ve bir şekilde bunu kariyer haline getirip bilinir ve başarılı bir iş sahibi olmanın hayallerini kurardım. Modaya olan ilgim ve bilgim de çok küçük yaşlardan geliyor dolayısıyla eğitimimi bu yönde tamamladıktan sonra hep bu sektörün etrafında işlerde çalıştım. En büyük motivasyon ise çalıştığım birçok işten kazandığım deneyim sonrası hayatımı nasıl devam ettirmek istediğime tam anlamıyla emin olduğum dakikaydı. Ayrıca kendimi ve fikirlerimi, tasarımlarım aracılığıyla insanlara anlatabilmek, özgürce ve yargılanmadan kendime bir yol oluşturmak en büyük motivasyonum.
Aslında bu slogan bir metafor niteliğinde. Parti kıyafetleri tasarlamıyorum ama hayatı pozitif, yüksek enerjiyle, yüksek motivasyonla ve eğlenceli bir biçimde yaşamayı seven insanlara ithafen tasarımlar yapıyorum. Markanın DNA’sında olan renkler ve desenler ise bunları destekliyor. Amacım müşterilerin bizden bir parça giydiğinde kendilerini özgüvenli, toplum içinde öne çıkan, farklı, özenli ve enerjik hissetmeleri, bu yüzden bu felsefeden ilerliyoruz.
Bu sektörde hiç durmayan bir çarkın içindesiniz dolayısıyla bir tasarımcı olarak kafanızın içi de sürekli çalışıyor. Sezonlar arası çok fazla kafanızı dinlendirebileceğiniz bir vakit olmuyor, ancak benim düşünce gücümü bu tarz bir çalışma sistemi daha çok kamçılıyor. Öncelikli olarak bir araştırma süreci ve konsept oluşturma süreci oluyor, bunun ardından çizim, numune üretme gibi herkesin uyguladığı süreçler takip ediyor. Artık oturmuş bir çizgim ve modellerim olduğu için fikirlerimi gerçeğe çevirmek bir nebze de olsa kolaylaştı. Kendi arşivlerimden referans alır hale geldim, bu da bana büyük bir haz veriyor.
Üretim ve üreticilere fikrimi kabul ettirme süreçleri en büyük zorluklardı diyebilirim. Ben hiçbir zaman küçük düşünen ya da azla yetinen bir insan olmadım, dolayısıyla hayallerim ve kıyaslarım da hep büyük. Henüz küçük bir marka olunca da başlarda tasarımlarınızı karşı tarafa uygulatma süreci gerçekten zordu. Ama üreticilerim de zamanla benim ne kadar işimi ciddiye aldığımı, inatçı olduğumu ve vizyonumu benimsediler ve bu yaşanan zorluklar ortadan kalkmaya başladı. Elde ettiğim en büyük başarı ise oluşturduğum ve her geçen gün büyüyen kitlem bence. Bu işte insan ilişkileri çok önemli ve ben gerçekten kendim gibi, aynı hayat görüşüne sahip, aynı zamanda arkadaşlık da kurabildiğim ve bana destek olan marka dostları biriktirebildiğim için kendimi şanslı hissediyorum.
Aslında çok önemli bir proje var ancak henüz açıklayamıyorum, global bir markayla bir iş birliğimiz olacak. Yakın zamanda detayları paylaşıyor olacağız. Benim tasarım dilimle markanın çizgisini birleştiren özgün bir iş çıkacak ortaya.
Benim her zaman üzerine basarak söylediğim şey eğer bu mesleğe her şeyinizi vermeyecekseniz bu mesleğe girmemeniz. Moda ve tekstil dışarıdan eğlenceli ve ışıltılı duran ancak içine girince son derece stresli ve problem çözmek üzerine kurulu bir sektör. Mental olarak her yönüyle sizi test eden süreçler yaşanabiliyor ancak motivasyonunuzu kaybetmeden hayallerinizin peşinden koşarak ilerlemeniz en önemli unsur. Gecesi gündüzü de olmayan bir iş, özellikle kendi markanız varsa 7/24 ulaşılabilir olmanız lazım. Dolayısıyla gençlere her zaman verdiğim tavsiye bunun bir hobi olmadığının bilincinde olup ona göre sektöre atılmaları.
Teknolojinin, AI’ın daha çok kullanıldığı bir sürece geçtik tabii ki ama ben drastik bir evrim yaşanmasını beklemiyorum. Aksine bu teknolojik ortamda zanaatkarlığın, el işçiliğinin, insan eforunun önemine farkındalık kazanılacağına inanıyorum. Couture week’ler daha çok dikkat çekmeye başladı, Schiaparelli gibi el işçiliğiyle üretilen markalar ön plana çıktı. Mugler, Coperni gibi markaların show’ları da tabii ki çok dikkat çekici ve yenilikçi ancak unutulmaması gereken bir faktör var ki bu kıyafetleri insanlar giyiyor ve müşteri kendini her zaman özel hissetmek istiyor. İleri teknolojinin kullanımı üretim açısından çok büyük rahatlık sağlayacaktır, ancak moda, günün sonunda kendi geçmişini referans alarak ilerler, tasarımcı geçmişe dönüp siluetlerinin ilhamını alır. Gelecek yıllarda da bu kaidenin bozulmadan yalnızca daha iyileşerek ilerleyeceğine inanıyorum.
Bahsettiğim kitleyi kurmak burada etkili bir hale geliyor. Gerçekleştirdiğim etkinlikler vizyonumu ve zevkimi ortaya koyduğum alanlar, bunların yine hedef kitle üzerinde etkili olduğunu düşünüyorum. Hem şahsi hem de markanın sosyal medyasına çok önem veriyorum, o mecralar da yine kimliğimizi sergilediğimiz en önemli platform. Ben hayata genelde olumlu yaklaşan, her konuya eğlenceyle yaklaşabilen biriyim bunu da tasarımlarıma yansıtarak insanların bu tasarımları giydiğinde aynı böyle hissetmelerinin hayalini kuruyorum. Mesajım; herkesin hayatı özgürce, özgüvenli ve yüksek yaşamaları.