Günümüzde eski kafalı terimlerinden birini de sadece bir şeye odaklan lafında bulurum. 21. yüzyılın getirdiği en önemli özelliklerden biri de hızlı hareket edebilme gücümüzün olması. Bir yerden bir yere giderken veya bir iletişim aracına verdiğimiz mesajlar, saatler günler alırken artık bu saliselere kadar indi.
Geçen sene dünyanın en önemli festivallerden biri olan SXSW’de katıldığımda, konuşulan başlıca konulardan biri de “25th hour” terimiydi. Artık günlük hayatta bize zaman kaybettiren çoğu aktivitelerin ciddi anlamda kısalmasıyla birlikte insanlar, bu boş zamanlarını daha çok değerlendirme ihtiyacını hissetmeye başladı.
Bunu sadece sayılarının hızla artan festivaller gibi daha fazla eğlenmek, partilemek veya tam zıttı dinlenmek olarak düşünmeyin, yeni iş kolları için ayrılabilecek bir zaman olarak da düşünebilirsiniz.
Yeni neslin yıktığı en büyük tabulardan biri de “aman tek bir işim olsun evladım, ona odaklan” lafı oldu. Günümüzde sadece bir ise odaklanmamıza gerek yok, gelişen bu yeni dijital dünya ile birlikte artık #multitasking çok daha rahat ve uygulanabilir boyutta.
Örneklerden gidelim,
Kurumsal bir firmada pazarlama alanında çalışıyorum. Yarı zamanlı ofise gidiyorum ve kalan yarı zamanda herhangi bir lokasyondan online olarak devam ediyorum. Bu sayede ortaya aslında ikinci şapkam olan içerik editörlüğü ortaya çıkıyor. Çok seyahat eden birisi olarak yerli ve yabancı markalara çeşitli yazı / fotoğraf / video üretiyorum, bununda bir kolu olarak instagramda ‘influencer’ şapkam beliriyor. Ve son olarak da halen bunu kendime konduramasam da, Eylül ayında çıkacak olan kitabım üzerine çalışıyorum.
Sadece ben değil, Z kusagi bu konuda bir hayli başarılı. Bizzat tanıdığım ve çok farklı alanlarda işler yapmasına rağmen kendini önlere çıkaran birkaç kişiyi sizinle paylaşmak istedim. Mesela, Sıla Eser (25), kendisi hem bir tasarımcı ama aynı zamanda mekan ve deneyim üzerine akademik olarak da ilerliyor. Bunun yanında da mimari editörlük yapiyor.
Yine aynı şekilde, sosyal medyadan arkadaşım Sude Alkış (22)’ta sadece Youtube’da video üreticiliğe ile kalmayıp kendi kıyafet markasını çıkardı ve stokları bitiren bir satış rakamına ulaştı.
Tuygun Oruç (26) bir üniversitede sanayi iş birliği uzmanı olarak çalışmasına rağmen aynı zamanda aktif bir şekilde yoga eğitmenliği de yapiyor.
Ya da Mustafa Tandoğan (29), çoğumuzun bildiği bir firmada satış alanında çalışmasına rağmen, kendini kanıtlamış ve globalde de başarılı olabilecek Türk girişimlerini Amerika’ya gönderen bir oluşumunun da kurucusu.
GQ yazarlarından Cam Remzi Ergen (28) da dergicilik şapkası dışında UNICEF’de iletişim sorumlusu ve aynı zamanda tiyatro oyuncusu.
Peki bunlar bize neyi ifade ediyor? Özellikle Z kuşağında ne istediğini bilme konusu oldukça sıkıntılı. Üniversiteli gençlere bile sorduğunuzda halen hangi mesleği yapmak istediklerine emin değiller. Kariyer değişikliği kararları günümüzde oldukça artmış durumda ve bu geçişleri her alanda görebiliyoruz. Avukat bir arkadaşımın, üç aylık kod kampından sonra yazılımcı olarak başlamasına bizzat kendim şahit oldum. Z kuşağının çalışma hayatında işe olan arzusunun önemi paradan çok daha baskın ve bu konuda büyüklerine göre çok daha cesur adımlar atıyorlar. Özgürlüklerine düşkünler ve bunun öneminin farkındalar. Çok farklı alanlarda çalışmak aynı zamanda beyni normalden daha çok çalıştırıyor ve farklı disiplinleri bir arada çalışmanızdan dolayı da farklı insanlarla tanışıyorsunuz. Bu çok yönlülük de size diğerlerinden ayırt edilebilecek sentez bir bakış açısı kazandırıyor. Bazı durumlarda işleri birine yıkmak yerine kendi kendine yetebilme gücünü de kazandırıyor ama şunu da söylemem gerekir ki asla göründüğü gibi kolay değil. Öncelikle ciddi bir öz disiplin ve müzakere yeteneği gerektiriyor. En büyük pozitif yanlarından biri de size esneklik kazandırması ve ekonomik kriz dönemi gibi kritik zamanlarda gidişatlara göre kendinizi daha farklı yerlere konumlandırmanız.
