Nasıl Daha Fazla Kitap Okunur
DAHASI+

Nasıl Daha Fazla Kitap Okunur (ve Gerçekten Keyif Alınır) ?

Uzman tüyolarıyla içinizdeki kitap meraklısını yeniden ortaya çıkarın.

Geçen yıl 48 kitap okudum. Çoğu ölçüte göre bu biraz garip bir durum: YouGov’a göre, Britanyalı yetişkinlerin yalnızca yaklaşık %7’si bu sayıya ulaşıyor ya da geçiyor. Bence de biraz tuhaftı, çünkü genelde ortalama 30 civarında okuyorum. Bu kadar zamanı başka neye harcayabileceğimi düşünmek bile istemiyorum – belki ehliyet almayı öğrenebilirdim, geçen ay, tam da on yıl önce aldığım geçici sürücü belgemin süresi dolmadan önce. Bir okuyucuyu sadece okuduğu kitap sayısıyla değerlendirmek anlamsız: Bu sayı, kitapların ne kadar uzun olduğunu ya da onlarla nasıl bir etkileşimin olduğunu söylemez. Yine de daha fazla kitap okumanın yolunu bulmak, kendini fazla zorlayan benim gibilerden kitap okumayı bırakmış ve başucundaki boş sehpa yüzünden utanç duyanlara kadar pek çok kişi için bitmek bilmeyen bir hedef.

Bu konu aynı zamanda oldukça yüklü bir mesele. Akıllı telefonların beyinlerimizi lapa haline getirdiği düşünülürken ve “beyin çürümesi” Oxford Sözlüğü’nün 2024 kelimesi seçilmişken, kitap okumak bir tür panzehir gibi görülüyor. Özellikle klasik edebiyat ve derinlikli kurgu dışı kitaplar gibi “iyi” kitapları daha çok okumanın, dikkat süremizi sihirli bir şekilde yeniden inşa edeceğine inanılıyor. Öyle mi gerçekten? Pek sayılmaz. Ama hem daha fazla (ve dikkatli) okumanın hem de kalın, yoğun metinlere dair o kaygıyı aşmanın etkili yolları var.

Gürültü, önemli bir dikkat dağıtıcı olabilir diyor The Common Reader isimli kitap Substack’inin yazarı Henry Oliver. Ölü zamanları okumaya çevirmek için gürültü engelleyici kulaklıkları vazgeçilmezi olarak görüyor. “Geçen hafta Edinburgh’a gittim,” diyor, “ve havaalanlarında geçirdiğim zamanlarda Savaş ve Barış’ın 200-300 sayfasını okudum.” Oliver, yılda kaç kitap okuduğunu takip etmiyor ama geçen yıl “kesinlikle düzinelerce ve düzinelerce” okuduğunu, hatta 100’ü geçtiğini söylüyor – bu da pek şaşırtıcı değil.

Philadelphia’da bir kütüphanede çalışan ve kitaplarla ilgili Instagram hesabı olan Oscar Almonte-Espinal ise bir okuma durgunluğundan çıkmaya çalışıyor. Gerçi onun “okuma durgunluğu” tanımı, 2023’te okuduğu 130 kitaba kıyasla 2024’te 60 kitap okumak anlamına geliyor. Yine de iş değiştirmek rutininin bozulmasına neden olmuş. Eski düzenine geri dönmek için çantasına sürekli birkaç kitap koyarak kendine okumayı hatırlatıyor – ayrıca sabah insanı olduğu için sabahları bir-iki saat erken kalkıp birkaç sayfa okuyor. “Ortamı hazırlarım,” diyor. “Battaniyemi alırım ve sürekli yeniden doldurduğum bir bardak su olur yanımda.”

Birçoğumuz (ben dahil) sabah insanı değiliz ya da böyle bir alışkanlığı imkânsız kılan sorumluluklarımız var – aile, iş ve diğer her şey. Buradaki mesele, tıpkı spor salonuna gitmek gibi, gününün ya da haftanın en uygun zamanına okumayı tartışılmaz bir alışkanlık olarak yerleştirmek. Pazar öğleden sonralarını genelde Instagram’ı sinirle yenileyerek ve Pazartesi’nin çöküşünü bekleyerek mi geçiriyorsun? Eğer öyleyse, birkaç saatini eline bir kitap ve tercih ettiğin sıcak ya da alkollü bir içecekle geçirmek muhtemelen daha iyi bir fikir. Ya da öğle aranda oku, işe giderken ya da eve dönerken. Örneğin, iş çıkışında kitap okumak, benim için artık ekranlara bakma zorunluluğumun bittiğini gösteren hoş bir sinyale dönüştü.

Bununla bağlantılı olarak: Eğer bir kitap yerine telefonuna bakıyorsan, o kitabı asla okuyamayacaksın. İkisi de önündeyken elin hep telefona gidiyorsa, o zaman telefonun önünde olmamasını sağla – bir çekmeceye koy ya da başka bir odaya bırak. Instagram yoksunluğu semptomların özellikle şiddetliyse, bir ev arkadaşından ya da aile bireyinden telefonu saklamasını bile isteyebilirsin.

Bir başka fikir de, kitap YouTuber’ı Eric Karl Anderson’a göre (2024 kitap sayısı: 110), özellikle hikâyesi anlatımı kadar güçlü olan kitaplarda sesli kitaplara geçmek. Artık yürüyüşlerinde ya da çamaşır ayıklamak gibi sıradan işlerde sesli kitaplar ona eşlik ediyor; özellikle uzun bir kitabı okurken fiziksel ve sesli kitap versiyonlarını birleştirmekten “iyi bir motivasyon” aldığını söylüyor – dışarıdayken koca cildi taşımak yerine sesli kitaba geçiyor.

İstekli okuyucular – ya da o kadar da istekli olmayanlar – bazen varoluşsal bir endişeyle karşı karşıya kalabilir: Ne anlamı var ki? Zaten hepsini unutacağım. Bu hissi ben de yaşadım. Bu yüzden 2023’ün başında, yıllar önce ailemin bana aldığı o güzel mavi kapaklı Smythson deftere nihayet yazmaya başladım. Okuduğum her kitap için birkaç not alıyorum (mesela bir romanın tarzı hakkında ya da biyografilerden akılda kalan anekdotlar).

Anderson da aynısını yapıyor ve bunu daha aktif, dikkatli bir okuma yöntemi olarak öneriyor. “Aslında kitap blogu yazmaya böyle başladım,” diyor. “Sadece ne okuduğumu hatırlamak istiyordum.” Bu notların mutlaka çok derinlikli olması gerekmiyor. Benimkilerin çoğu soru işaretiyle bitiyor, çünkü yazarken bunun saçma olabileceğinin farkındayım. Ama en asgarisini bile yapsan – örneğin o yıl içinde okuduğun kitapların bir listesini telefonunda tutsan – tüm o kelimelerin beyninden uçup gitmesini engellersin (ya da en azından yavaşlatırsın).

Karşı bir bakış açısı: Ne büyük bir Viktorya dönemi romanında ne de karmaşık bir kurgu dışı eserde her şeyi tam anlamıyla kavramaya saplantılı hale gelmek istemezsin; bu seni zor bölümlerde takılıp kalmaya mahkûm edebilir. Çözüm ne mi? Oliver’a göre çocuk gibi okumak. “Kitabın %20’sini tam anlayamıyor olabilirler, bazı şeyler onlara belirsiz gelir, ama okumaya devam ederler. Ve genel olarak kitabı kavrarlar.” The Great Gatsby’yi eline alırsan, diyor, “Bazı cümleler diğerlerinden daha az anlamlı gelecektir. Ama bu bir mesele değil.” Sadece baştan sona oku ve romanın o meşhur “yeşil ışığı” ne anlama geliyor diye endişelenmeyi sona bırak.

Ne okuyacağını bilememek de bir başka mesele olabilir. Anderson’a göre “yeniden kitap okumaya başlamak isteyen” biriysen, geçmişte gerçekten keyif aldığın bir kitabı düşün, sonra internete gir ve o kitabın başka hangi eserlerle birlikte anıldığını araştır. Daha eski kitapları okumak istiyorsan, Oliver’a göre en sevdiğin modern yazarları kimlerin etkilediğini bul. Sonra onları etkileyenleri bul, sonra onları… Bu süreç seni yavaş yavaş “eski yazım tarzlarına” alıştıracaktır. Edebiyat içerikleri paylaşan influencer’ları takip edebilirsin; belli bir tarihe kadar kitap bitirme baskısı yaratan sosyal bir deneyim için kitap kulüplerine katılabilirsin. İyi haber şu: İşler giderek kolaylaşıyor. Ne kadar çok okursan, nelerden hoşlandığını o kadar iyi anlıyorsun. Ve bir kitabı sevmezsen? Bırak gitsin.

Çünkü kitap okumanın en etkili yolu, bundan keyif almak. Bu kulağa son derece açık geliyor olabilir – ama okumayı “iyi” bir içerik tüketim biçimi olarak, TikTok gibi zihni boşaltan kaydırmalara karşı konumlandırdığımızda, beraberinde bir tür erdemlilik havası da yüklüyoruz. Oliver, “okunan kitapları” insanı “daha iyi biri” yapacak bir araç gibi sunan o ahlâkçı, ukala tavırdan nefret ediyor. “Okulda değilsin,” diyor. “Kalp önce haz ister. Eğer ona bunu vermezsen, geri kalan hiçbir faydayı da alamazsın.”

Klasik edebiyat eserlerini ödev gibi yüceltmek, onları olduklarından çok daha ulaşılmaz göstermekle kalıyor. “Jane Austen ve Charles Dickens senin kullandığın kelimelerin aynısını kullanıyor,” diyor Oliver. “Cümleleri biraz daha uzun, bazen biraz daha karmaşık – ama o kadar da uzun değil.” Hepimizin hayatı yoğun ve dikkat dağıtıcılarla dolu ama buna fazlaca anlam yüklemek, kendi kapasiteni küçümsemene yol açabilir. Daha çok okumanı kolaylaştıracak teknikler ve ilkeler var, evet – ama nihayetinde irade gerekiyor. “Eğer yapmak istiyorsan, yap,” diyor Oliver. “Tolstoy okumak, hayatında başına gelecek en iyi şeylerden biri olabilir.” Benim okuduğum birçok yazar için bu kesinlikle doğru. Ne seni mutlu ediyor, düşündürüyor ya da ilham veriyorsa onu takip et – yanlış yapman çok zor olur.

BU İÇERİK İLK OLARAK BRITISH GQ WEB SİTESİNDE YAYINLANMIŞTIR.

İZLE
Denge 2025 Kapak Yıldızı Hakan Kurtaş
İLGİLİ İÇERİKLER
İlgili Başlıklar
Daha Fazlası