Bazı hikayeleri dinledikçe ve kahramanlarını tanıdıkça kendini ve etrafını keşfetmeye başlıyorsun. Hikâyenin gücünden mi yoksa kahramanın başarısından mıdır, böyle zamanlarda cümleler kısalıyor, emek, cesaret ve disiplin bir bir ortaya dökülüyor. Tanıklık etmek ve en ufak ayrıntısını kaçırmamak için defalarca kez izlediğim ve okuduğum Niki Lauda’nın hikayesi de hayatımda cesaretin ve emeğin en büyük örneklerinden biri oldu. Ferrari ile 1975 ve 1977’de, McLaren ile 1984’de gelen toplam üç F1 şampiyonluğu ve 1976’da Almanya GP’sinde yaşadığı korkunç kazadan sadece altı hafta sonra pistlere dönen Niki Lauda bu kahramanlığı fazlasıyla ortaya koydu.
21 Mayıs sabahı McLaren sayfasında Niki Lauda’nın vefat haberini “Legend. Now, then and forever. ❤️” yazısıyla gördüğümde, çocukluğumda onunla televizyon karşısında karşılaştığım ilk an aklıma geldi. Babama dönüp bir efsaneyi izlemişsiniz ne kadar şanslısınız demiştim ve çok geçmeden araştırmaya, okumaya, izlemeye koyuldum. McLaren takımının bahsettiği gibi “tarihi aydınlatan isim” Niki Lauda rekabeti, yeteneği ve hayal gücü ile arkasında başarılarla dolu bir kariyer bıraktı.
1949’da Viyana’da varlıklı bir ailenin çocuğu olarak dünyaya gelen, Andreas Nikolaus "Niki" Lauda’nın zaferlerle dolu F1 hikayesi, teknik ekipteki çalışmalarıyla başladı. Ailesinin tüm karşı çıkmalarına rağmen 1971’de March takımına Formula 2 pilotu olarak adım atan Lauda, bir yıl sonra hem F1 hem de F2’de yarıştı. 1973’te ise yolu BRM ile kesişti. 1 yıllık BRM macerası hayatındaki dönüşümün ilk adımı olacaktı. BRM’deki takım arkadaşı Regazzoni’nin Ferrari’ye transfer olmasıyla birlikte Lauda’nın adı Ferrari ile anılmaya başladı. Bu süreçte Regazzoni’nin eski takım arkadaşını destekleyen övgü dolu konuşmalarıyla birlikte Niki Lauda 1974’te Ferrari’ye transfer oldu.
Ferrari ile çıktığı ilk yarışını ikinci olarak tamamladı. Kariyerindeki ilk F1 galibiyeti de 1974’te İspanya GP’de Ferrari ile aldı ve sezonu 4. olarak tamamladı. Daha ilk yıldan kendini kanıtlayan Lauda, teknik ve motor bilgisiyle de dikkatleri üzerine çekti. Ferrari’deki ikinci yılında kendisinin de üzerine büyük emekler verdiği aracıyla F1’deki ilk şampiyonluğuna ulaştı. Lauda, 76’ sezonuna beklendiği gibi çok iyi bir başlangıç yaptı fakat Almanya GP’deki ikinci turunda büyük bir kaza yaptı ve aracının içinde sıkışıp kaldı. Alevler içinde kalan araçtan diğer sürücülerin yardımıyla çıkarılan Niki Lauda’nın vücudu ve kafa derisinde ciddi yanıklar vardı. Aynı zamanda soluduğu gazlardan dolayı akciğerleri zedelendi ve bir süre sonra kazanın etkisiyle komaya girdi.
Garantisiz, kuralsız ve hep yolda geçen hayatı, bir anda Lauda için mucizeler dilediğimiz bir sürece dönüştü. Lauda’nın düşündüğü tek şey ise sezon bitmeden pistlere çıkıp yeni bir şampiyonluğa imza atmaktı. Azmi, cesareti ve disiplini ile mucize gerçekleşti ve Niki Lauda altı haftalık sürecin sonunda pistlere geri döndü. Lauda’nın geri dönüşünde onu zorlayan tek şey gözlerinin tam iyileşmemesiydi. Yağmurlu havalarda görüşü zorlaşıyordu ve sezonun son yarışında yağmurlu bir havaya denk geldi. Lauda sezonun son yarışında yarıştan çekilerek şampiyonluğu 1 puan önündeki -en sıkı rakibi- James Hunt’a bıraktı.
James Hunt ve Niki Lauda
77’ sezonunda bir önceki yıl yarım kalan mucize tam anlamıyla gerçekleşti ve Niki Lauda Ferrari ile F1’deki ikinci şampiyonluğuna ulaştı. Sezonun sonunda ise takımdan ayrıldı ve emekli oldu. Ölümcül bir kazanın bile onu pistlerden koparamadığı F1’deki emeklilik süreci uzun sürmeyecekti. 1982’de McLaren ile pistlere geri dönen Niki Lauda, 84’ sezonunda üçüncü ve son kez F1 şampiyonu oldu. 1985 yılına başlarken kariyerini noktaladığını belirten açıklamasını yaptı.
177 yarışın 171’inde start alan Avusturyalı pilot aramızdan ayrılırken, 25 F1 galibiyeti ve üç şampiyonluğu ile bizlere başarılarından ilham alacağımız bir kariyer bıraktı. Kitaplarında ve motor sporları tarihinde bıraktığı izler asla kaybolmayacak. Sonuna kadar, sonsuza kadar; Niki Lauda. 1949-2019