Kalkış öncesi her zaman duyduğunuz bir anons vardır: “Lütfen cep telefonlarınızı uçak moduna alın.” İster mesaj yazıyor olun, ister Instagram hikâyesi yüklüyor ya da sadece bunu yapmaya üşenmiş olun, çoğumuz zaman zaman uçuş sırasında telefonumuzu uçak moduna almayı unutmuşuzdur. Sonuçta küçücük bir cihaz, gelişmiş teknolojiyle donatılmış bir uçağın sistemlerine gerçekten nasıl zarar verebilir ki, değil mi? Oysa uçak modunun zorunlu tutulmasının asıl nedeni; güvenlik, sinyal yönetimi ve değişen havacılık düzenlemeleriyle çok daha fazla ilgilidir.
Uçak modu, cihazınızın hücresel bağlantısını devre dışı bırakır ve böylece yer tabanlı baz istasyonlarıyla iletişim kurmasını engeller. Bu oldukça kritik bir durumdur çünkü yüksek irtifada ve yüksek hızda seyahat ederken telefonlar aynı anda birden fazla baz istasyonuna bağlanmaya çalışır. Bu da üst üste binen bir sinyal bombardımanına yol açar ve bu sinyaller, özellikle kalkış ve iniş sırasında, uçağın iletişim ve navigasyon sistemlerinde radyo frekansı parazitine neden olabilir. Ayrıca pilotlarla Hava Trafik Kontrolü (ATC) arasında net bir iletişim sağlanabilmesi için de bu önlem gereklidir.
Dünyanın dört bir yanındaki havacılık otoriteleri, uçuşun kritik aşamalarında yolcuların cihazlarını tamamen kapatmalarını ya da uçak moduna almalarını zorunlu kılmaktadır. Hindistan da bu konuda bir istisna değildir. Hindistan Sivil Havacılık Genel Müdürlüğü (DGCA), telefonlar, tabletler ve dizüstü bilgisayarlar dahil olmak üzere tüm taşınabilir elektronik cihazların (PED) uçuş boyunca sadece sinyal yaymayan modda kullanılmasını şart koşar. Daha basit bir ifadeyle, uçak içindeyken tüm hücresel sinyallerin kapalı olması gerekir.
Ancak, doğru sistemlerle donatılmış ve DGCA tarafından onaylanmış bazı uçaklarda uçuş sırasında Wi-Fi kullanımı serbest olabilir. 2018 yılında, Hindistan Telekomünikasyon Düzenleme Kurumu (TRAI), uçuş içi bağlantıya (IFC) onay verdi ve Hindistan’daki havayollarının 3.000 metre üzerindeki irtifalarda internet erişimi ve sesli arama hizmeti sunmasına izin çıkardı. Yine de bu hizmetlerin sağlanabilmesi, uçakların uygun yerleşik sistemlerle donatılmış olmasına bağlıdır. Şu ana kadar çoğu havayolu, yüksek altyapı maliyetleri, düzenleyici engeller ve yolcuların sessiz bir kabin ortamını tercih etmesi gibi nedenlerle yalnızca Wi-Fi hizmeti sunmayı tercih etti; sesli arama hizmetleri ise geri planda tutuldu.
Uçak modu, hassas iletişim sistemlerinin güvenliğini sağlamak ve havacılık güvenliği düzenlemelerine uyum sağlamak amacıyla vardır. Kabin görevlileri ya da pilotlar, kurala uymayan yolcuların ekranlarının yandığını anlık olarak göremez. Hangi telefonların hala baz istasyonlarına sinyal gönderdiğini gösteren merkezi bir kontrol paneli de yoktur. Ancak aynı anda birçok telefon hücresel bağlantı kurmaya çalışıyorsa, pilotlar özellikle kokpit iletişimi sırasında kulaklıklarında kesik kesik cızırtılar ya da düzensiz sinyal sesleri duyabilir. Uçuş ekipleri, genel güvenliğin sağlanması için yolcuların iş birliğine güvenir. Yani bu kurala bir iki kez uymamış olmanız göz ardı edilebilir, ancak bunu sürekli olarak yapmanız durumunda sistem sizi işaretleyebilir, uyarı alabilir ya da hatta rapor edilebilirsiniz.
Unutmanız durumunda kabin ekibinden nazik bir uyarı alabilirsiniz. Ancak kurallara uymayı açıkça reddetmeniz ciddi sonuçlara yol açabilir. Eğer kabin görevlileri bir yolcunun kurallara uymayı reddettiğini tespit ederse, yolcuya resmi bir uyarı verme ve durumu inişte havayolu güvenliğine veya havaalanı yetkililerine bildirme yetkisine sahiptirler. Uygunsuz davranışlarla birleşen kurallara uymama durumlarında, bazı yolcular uçuştan indirilebilmiş ya da iniş sonrası gözaltına alınabilmiştir.
Günümüzde farklı havayolları güvenli bir şekilde kablosuz bağlantı hizmeti sunmaktadır.
BU İÇERİK İLK OLARAK GQ INDIA WEB SİTESİNDE YAYINLANMIŞTIR.