Wellness

Beş Dakikada Değişir Bütün İşler

Sıcak bir Haziran günü Berlin’in ünlü Tempelhofer Feld parkından paylaştığı jam-skate videosuyla milyonlara iyi gelen patenci Oumi Janta ile buluştuk.

oumi janta 3

 Oumi’nin dans ederek yaptığı paten tarzına ‘jam-skate’ deniyor. Biraz dans, biraz hip-hop ve biraz da jimnastik karışımı bu tür, 1990’lı yıllarda ABD’de siyahlar arasında ortaya çıkmış ve popülerleşmiş.

 

Bu aralar Berlin günlük hayatının pandemi konuları dışındaki gündemini en çok havalimanları meşgul ediyor. Bir yandan sekiz yıllık gecikmenin ardından açılan Willy Brant Berlin Brandenburg Havaalanı, diğer yandan ise yeni havalimanının açılışıyla tedavülden kalkan Tegel... Hüzünlü vedalaşmalara sahne olan Tegel, Berlinlilerin veda ettiği ilk havalimanı değil. Keza bu sıfatı, 2008 yılında kapatıldıktan sonra bugün şehrin göbeğinde 7 kilometrelik pistiyle uzanan Tempelhof taşıyor.

Tempelhof Havalimanı’nın büyük kısmı bugün artık park olarak kullanılıyor. Tempelhofer Feld diye bilinen uçsuz bucaksız alan, bu yaz şehre hapsolan Berlinlilerin en büyük kurtarıcısı oldu. Herkese iyi geldi Tempelhofer. Çocuklu ailelere, gençlere, piknikçilere, köpeğini gezdirenlere, yoga yapanlara, kaykaycılara ve en çok da Berlinli patenci Oumi Janta’ya.

Oumi’nin sıcak bir Haziran günü Tempelhofer Feld’den Instagram hesabına yüklediği 52 saniyelik paten videosu kısa sürede milyonlara ulaştı. Viola Davis, Alicia Keys gibi isimler tarafından paylaşılınca, etkisi Twitter’a da taşınan Oumi’nin dünyanın dört bir yanından hayranları oluştu. O güne kadar paten dersleri verip, roller disco etkinlikleri organize eden Oumi, aniden markaların da peşinden koştuğu ünlü bir isme dönüştü.

Berlin’de buluştuğumuz Oumi, son derece rahat göründüğü videoları çok da hesaplamadan çektiğini anlatıyor: “Hiç koreografi yapmıyorum. Sadece müziğin üzerine, içimden geldiği gibi dans ediyorum. Müziği seçiyorum, dans ediyorum, çekimi ve kurguyu yapıyorum. Özel bir styling de yok. Giyeceklerime kendim karar veriyorum ama açıkçası ne giyeceğimi çok da düşünmüyorum.”


- Tam zamanlı olarak patenle ilgilenmeye başlamadan önce ne yapıyordun?
Bir kreatif ajansta endüstriyel tasarımcıydım. Ama işimi paten için bırakmadım. Daha çok yaşamak, mutlu olmak istiyorum. Sabahtan akşama kadar bir işte çalışıyorsan, hayatının en önemli parçası o oluyor. Çalışmak için yaşıyorsun. Ben ise hayatımdaki en önemli şeyin iş olmasını istemedim. Bütün gün iştesin, akşam üzeri eve dönüyorsun ve hâlâ orada yapman gereken işlerin var. Alışveriş, yemek, çamaşır yıkamak… Çalışan, işe giden herkes hafta sonunun gelmesini istiyor. Kimine göre yanlış veya saçma gelebilir belki ama ben artık uyandığımda “Bakalım bugün nasıl bir gün olacak?” demek istiyordum. Çünkü okuldan mezun olduğumdan beri çalışıyordum. Bugün çok kolaymış gibi anlatabiliyorum ama tabii ki kolay bir geçiş olmadı. Bu arada geçici işlerde çalıştım, paten dersleri verdim.


- Ve bir gün tek bir videoyla milyonlar seni tanıdı. Aslında uzun zamandır paten yapıyorsun ve videolarını paylaşıyorsun. Neden bir anda böyle bir ilgi oldu sence?
Sanırım zamanlama ve videonun tarzı doğruydu. Belki de şans benden yanaydı. Dünya zor zamanlardan geçiyordu, yılın başından beri gündem hep kötü haberlerle doluydu. Bir anda çok karşılaşmadıkları tarzda bir video görmek, patenle dans eden, ‘jam-skate’ yapan birini izlemek insanların hoşuna gitti muhtemelen. Dansım ve hareketlerim çok akıcı bulunduğu için kimileri animasyon bile sanmış! Özellikle bu sporu, hobiyi bilmeyenlere çok değişik geldi o video. Üzerimdeki sarı kıyafetin, tenimin renginin, mavi gökyüzünün de etkisi vardır. Bir de pandemi yüzünden insanların birbirine dokunması hoş karşılanmadığı halde, benim arka planımda birbirine sarılanlar var. Bunları görmek de insanlara özledikleri şeyleri anımsatmış olabilir. 


- Çok da samimi bir video. Planlanmadığı, bugünün sosyal medya paylaşımlarının aksine spontane çekildiği çok belli.
Evet, hiçbir çabam yoktu. Çünkü daha sonra hareketlerimi incelemek için ‘jam-skate’ yaparken kendimi zaten hep videoya çekiyordum. Bu da öyle bir videoydu. Kendimi görecek şekilde telefonu yere koyup kayda basıyorum. Herhangi bir koreografi de olmuyor. Hiçbir şey hesaplı değil. Öyle ki, çalışma halinde olduğum için gülümsemiyorum bile.


- Gülümsemediğin halde videoların herkese kendini çok iyi hissettirdi, hepimize çok iyi geldi. Peki sana neler iyi geliyor?

En sevdiğim şey, güneşli bir günde çok erken bir saatte dışarı çıkmak. Sokakta senden başka hiç kimse olmaz ve seni çok güzel bir günün beklediğini bir şekilde hissedersin. Havayı içine çekersin. Bana en iyi gelen şey bu. Bir de güneş beni çok mutlu eder. Evde olmak, evin konforu ve kendimle olmak da iyi geliyor. Elbette sosyalim, insanlarla bir arada olmayı seviyorum ama bazen kendi başıma olmayı da seviyorum. Sonra, yemek yemeyi çok seviyorum, insanı iyi hissettiren yemekler var. Bu benim için kumpir mesela... Tam bir ‘iyi hissettiren’ yemek, kumpir. Patatesin içine doldurulan o malzemeler… Krep de öyle, smoothie’ler, çaylar… Ve tabii ki iyi müzik… Daft Punk, Sister Sledge… Bunlar hep bana iyi gelen şeyler. Bir de kediler. 


- Peki pozitif kalmayı nasıl başarıyorsun?
Instagram’ıma bakarsan beni hep mutlu biri sanabilirsin. Çoğu zaman mutluyum ama tabii ki kötü zamanlarım da oluyor. Ben de mutsuz olmamak için çaba harcıyorum. Empati kuruyorum. Ters giden bir şey olduğunda mutlaka karşı taraftan da bakmaya çalışıyorum. “Ben şimdi neden böyle davranıyorum?” diye düşünüyorum. Yani bir şeye hemen tepki vermektense vakit ayırıyorum. Hatta insanlar bana hep sorar “Buna nasıl kızmıyorsun?” diye. Oysa ki kızıyorum ama neden kızdığımı daha çok düşünüyorum, kızgınlığım daha çok o kısma gidiyor. 


- Rutinlerin var mı yoksa her günü yeni bir gün olarak mı karşılıyorsun?
Genelde her günü yeni ve ne yapacağımı bilmediğim bir gün gibi yaşamayı seviyorum. Bu aralar daha düzenliyim. Ama uyanıp “Evet, bugün acaba ne yapmak istiyorum?” diye düşünmeyi seviyorum. Spontane olmaya izin veriyorum. Eskiden her gün uyanıp işe gitmek zorundaydım. Zaten o hayatı sevmediğim için işimi bıraktım. 


- Sıradan bir günün nasıl geçiyor? 

Genelde çok erken kalkıyorum. Sokaklarda kimse yokken kuşların seslerini duyarak güne başlıyorum. Hava iyiyse Tempelhofer Feld’e gidiyorum. Kendime bir alan seçip pratik yapıyorum, videolar çekiyorum. Ama çok da hazırlık yapmıyorum çünkü jam-skating’in olayı, kendini müziğe bırakıp dans etmek... Daha sonra arkadaşlarımla buluşuyorum. Bazı günler de kütüphaneye gidip videolarımı kurguluyorum ama uzun zamandır gitmedim. Hem pandemi yüzünden, hem de insanlar beni tanıyabilirler.


- Kendini influencer olarak tanımlıyor musun?
Dışarıdan bakarsanız öyle denebilir aslında ama bence değilim. Bana sorarsan ben aynı Oumi’yim. Eskisi gibi sevdiğim şeyi yapıyor ve jam-skate videolarımı çekip paylaşıyorum. Değişen tek şey şimdi bunu yaparken büyük markalarla da çalışmam. Ama sosyal medyaya çok fazla konsantre olmak istemiyorum. Tabii ki hayatımın bir parçası ama gün geliyor, bir şey paylaşmak istemiyorum ve paylaşmıyorum. 

 

- Siteler ve sosyal medya kanalları sana düzülen methiyelerle, hayranlarının senin için yaptığı sanat işleriyle dolu. O videonun bir anda bu kadar sevilmesini ben Black Lives Matter hareketine de bağlıyorum. Tam o günlerde, ilham verici videonla insanların moralini yükselttin. Peki sana neler ilham veriyor?  

Hem küçük hem de büyük şeylerden ilham alabiliyorum. Sevdiği şeyi iyi yaparak başarılı olan insanlar, başkalarının dediğini umursamadan kendi yolunda gidenler ve işini iyi yapanlar beni çok heyecanlandırıyor. Yeni şeyler de öyle. Bir şeyi yaparken takılı kalmamalı ve ilerlemelisin. Takılı kalıp, hep aynı şeyi yaparsan hayatı kaçırırsın. Başarının yanı sıra hayat ve doğa da bana çok ilham veriyor. Kainat da hayattaki her şeyin çok geçerli olmadığını söylüyor sanki. Bazı şeylere değer biçiyoruz ama evrenin büyüklüğünü düşünürsen, neyin değeri var ki? 


- Hedeflerin, gelecek planların nasıl?
En büyük hayalim, Berlin’de büyük bir jam-skate okulu açmak. Bunun için mekân bakmaya başladım bile. Kış geldi ve bizlerin paten kayabileceği kapalı bir mekân yok. Enerjimi buna yönlendirmek istiyorum. Çünkü şimdi bunun için bir gücüm de var, ben de paten camiasına geri vermek istiyorum. 

 

oumi janta

Ben Berlin’im
Oumi’nin izleyen herkese mutluluk aşılayan, ilham ve umut veren videolarının çok hızlı popülerleşmesinin bir nedeni de Black Lives Matter hareketinin en sıcak günlerine denk gelmesiydi. Senegal doğumlu Oumi, henüz bebekken ailesiyle Berlin’e gelmiş ve burada büyümüş. “Senegal’e gittiğimde ‘Senegalliyim’ diyemiyorum. ‘Almanım’ demek isterdim ama ben aslında Berlin’im.”

 

Fotoğraflar: Vadim Photography 

GQ Denge'yi buradan satın alabilirsiniz.

İlgili Başlıklar
Daha Fazlası