Buyrun Size Hakiki Kürasyon: We Are Ona
Dergi Konuları

Buyrun Size Hakiki Kürasyon: We Are Ona

Afedersiniz, bir atmosfer rica edebilir miyim?

We Are Ona bir yemek oluşumu mu? Tam değil. Kreatif ajans? O da tam olmadı. Mimarlık ofisi? Hayır. Restoran? Yok. Hiçbir zaman da olmadı. Zaten restoran açmak kurucu Luca Pronzato için fazla kolay olurdu. We Are Ona ‘nasıl bir masa dekoru olduğu’ kadar, etrafında ‘kimlerin toplandığı’... Dâhice bir fikir olduğu kadar, kolektif bir oluşum. Bir ışık oyunu ama bir yandan da profesyonel bir ses tasarımı. 

Luca Pronzato’nun dünyasında insanlar nasıl bir araya geliyorsa, neyin yeneceği de ona göre şekilleniyor. Sanki önce bir his yaratılıp sonra o hissin ne giyeceğine, yiyeceğine, ne çalacağına karar veriliyor. Biçim içeriği yönlendirdiğinden, içerik güçlü olmak zorunda kalıyor. 

Buyrun Size Hakiki Kürasyon: We Are Ona

Bazen menü kalemleri en son sırada geliyor —önce mekan bulunuyor, sonra tema netleşiyor-, en sonda da birileri mutfağa giriyor. Ortaya çıkan şey bazen 90’lar Berlin’inde terk edilmiş bir sığınakta techno çalarken sunulan 12 tabaklık bir yemek, bazen Milano’da bir lastikçinin üst katında gerçekleşen, İtalyan anne yemeklerini Fransa’nın şampanya sosuna bulayan bir deney. 

Buyrun Size Hakiki Kürasyon: We Are Ona

“Bir We Are Ona masasına oturduğunuzda sıkılmazsınız. Harika sohbetler edersiniz. Dijitalleşen bir dünyada, gerçekten insani bir deneyim sunuyoruz.”

Dünyanın neresinde ve neresinden olursan ol, “Bu geceyi hatırlayacağız!” hissinin ortaya çıktığı anlar hep benzer olur: İyi bir masa, doğru bir kalabalık, gündelik akışın dışında bir fikir. Bizim kültürümüzde de ‘sofra’ dediğin şey, sadece yemek yenen yer değildir. İkna da orada olur, fikir de orada döner, kavga da barış da aynı masa etrafında olur. We Are Ona’nın başarısı işte tam da burada gizli. Çünkü orada yemek, sadece başlangıç.

Bir fikrin peşinden gitmeye gerçekten değip değmeyeceğini nasıl anlıyorsun? 

We Are Ona’da kendimizi farklı mecralarda var ediyoruz: Bir gastronomi stüdyosu yarattık, bir yemek prodüksiyonu ajansı kurduk, pop-up restoranlarımızla ses getiriyoruz, bir de bunların ötesinde editoryal, küratöryel bir yaklaşımımız söz konusu.

Pop-up etkinliklerimiz için cevap verecek olursam mekanın ruhunu ve sunacağımız lezzet deneyimini birlikte tasarlayacak bir tasarımcı, bir sanatçı, bir fotoğrafçı ve elbette yetenekli şeflerle işbirlikleri yapıyoruz. Yılda ortalama 10 ila 12 özel etkinlik hayata geçiriyoruz. Bunun haricinde çoğunlukla lüks markalar için yaklaşık 100 gastronomik etkinlik düzenliyoruz.

placeholder
placeholder

Editoryal kimliğimizin vücut bulduğu pop-up'lar söz konusu olduğunda kesinlikle bazı olmazsa olmazlarım var. Her zaman mekanı bizzat ziyaret etmeyi ve adeta o lokasyondan ilham alarak yola çıkmayı tercih ediyorum. Mekanın kendi zamanına ve atmosferine saygı duyan yerleri önemsiyorum, bilmem anlatabiliyor muyum? Yani bir şehirdeyken, bir pop-up etkinliği düzenliyorsak, o şehrin nabzını yansıtan bir deneyim sunmak istiyorum. Bulunduğumuz coğrafyanın ruhuna saygı duymayı ve yerel halkta bir "İşte bu!" etkisi yaratmayı arzuluyorum. Belki bazı misafirler o mekanı yeni keşfediyor, belki de bazıları için hâlihazırda ikonik bir anlam taşıyor.

Elbette sezgiler ve hisler de devreye giriyor ancak temelde ortaya çıkan organizasyon yaratıcı zihinler arasındaki bir etkileşim. Bunun standart bir formülü yok. Ve sürece çok farklı yetenekli isimler de dahil.

We Are Ona etkinliğini inşa etmenin temel taşlarının neler olduğu sorularımın arasındaydı ve anlıyorum ki mekan en önemlilerinden biri?

Kendimizi ifade ettiğimiz iki farklı yol var: Pop-up ve gastronomik etkinlikler. Gastronomi etkinlikleri; Chanel, Prada, Saint Laurent gibi lüks markalar için hayata geçirdiğimiz ve marka deneyimini zenginleştirmek için mutfak sanatını bir araç olarak kullandığımız projeler. Sunduğumuz yiyecek ve içecek servisi ve özel tasarımlarla akıllarda kalıcı bir dünya yaratmayı hedefliyoruz. Bu etkinliklere, markanın o anki kimliği ve yeme-içme deneyimi vasıtası ile neyi anlatmak istediği sorusuyla başlıyoruz. Bu tür etkinliklerde temel taşlar mekanın yanı sıra We Are Ona'daki "yaratıcılık" anlayışımız oluyor. Benim liderliğini yürüttüğüm bu bölümün iki ana unsuru var: Set tasarımı ve mutfak direktörlüğü. Mutfak direktörlüğü seçeceğimiz şefler, tabakta sunulacaklar, sunum biçimi ve benzeri detayları kapsıyor.

placeholder
placeholder
placeholder
placeholder

Pop-up'lar ise daha editoryal bir yaklaşımla hayata geçiyor ve bünyesinde mimarlar, mutfak direktörleri, farklı disiplinlerden yaratıcıların yer aldığı, kendi yaratıcı stüdyomuz var. Pop-up'lar gerçekten çok keyifli çünkü örneğin bir şeften veya bir tasarımcıdan We Are Ona deneyimi aracılığıyla kendi özgün ifadesini ortaya koymasını istiyoruz. Bu etkinliklerin temel taşlarının kesinlikle mekan, deneyim, menü ve genel atmosfer olduğunu söyleyebilirim.

"Benim arzum, dünyayı dolaşabilen, farklılıkların ve kültürlerin harmanlanmasıyla kurulan iletişim ve diyalog aracılığıyla kendini ifade edebilen bir topluluk inşa etmekti."

Klasik restoran anlayışının seni yaratıcılık anlamında yeterince ileriye taşıyamayacağı kanısına nasıl vardın?

Aslına bakarsan, geleneksel restoranların bana ilham verme potansiyeline son derece inanıyorum. Yani şöyle: Bana muazzam ilham kaynağı oluyorlar. Ama Kopenhag'daki Noma'da birkaç yılımı geçirdiğim o dönemde, kendimi tek bir restoran inşa ederken hayal edemedim. Benim arzum, dünyayı dolaşabilen, farklılıkların ve kültürlerin harmanlanmasıyla kurulan iletişim ve diyalog aracılığıyla kendini ifade edebilen bir topluluk inşa etmekti. Benim için We Are Ona etkinliği yapmak, sürekli yeni restoran açmak gibi. Etkinlikler ile restoranlardaki misafirperverlik anlayışını adeta bir füzyona sokuyoruz. Dolayısıyla, aslında hâlâ bir restoran açıyoruz gibi hissediyorum ancak bu daha farklı, daha deneysel bir biçimde gerçekleşiyor. Kendimi tek bir mekana konumlandırmak, o dönemde yapmaya hazır olduğum bir şey değildi.

Her etkinlikle birlikte, We Are Ona komünitesi dünya çapında büyüyor. Geleceğe yönelik bizler için planların var mı?

Tabii, mutlaka! Paris'te tam teşekküllü bir stüdyomuz ve prodüksiyon şirketimiz var. Şimdi New York'a da açılıyoruz. Bunun yanı sıra İtalya, İngiltere, Asya gibi dünyanın farklı yerlerinde etkinlikler düzenliyoruz. Hatta Türkiye'de de inanılmaz etkinliklere imza attık. Bu yüzden, evet, sıra dışı ve unutulmaz deneyimler yaratma misyonumuzun devamlılığına yürekten inanıyorum. Bu yıl ve önümüzdeki yıl için bazı inanılmaz işbirliklerini duyuracağız. Örneğin, son etkinlik üçlememizin bir parçası olarak New York'ta Alexandre de Betak ile 3’lemenin son yemeği ve yakında açıklayacağımız muhteşem bir Japon şef ile yeni bir pop-up serisi gerçekleşecek. Ayrıca, ekim ayında Paris Art Week sırasında India Mahdavi'yi ağırlayacağız. Yıl sonunda ise ABD'de Willo Peron ile bir pop-up etkinliğimiz daha olacak. Sonuç olarak ortaya çıkan, dudak uçuklatan bir işbirliği silsilesi.

Bu noktada bir araya girmek isterim. Erkek Moda Haftası sırasında We Are Ona’nın Alexandre de Betak ile olan yemeğine katıldım. Jardin des Tuileries’ye bakan boş, inşaat altında izlenimi verilen bir dairede düzenlenen bu yemekte mum ağırlıklı, loş ışıklı bir dekor, baş rolünde sebze olan bir menü ve ince elenip sıkı dokunmuş bir oturma düzeni vardı. Farklı deneyimler sunulmadığı takdirde hızla çöküşe geçen etkinliklerin ders alabileceği bir organizasyondu. Odaların çıplaklığı, güzel insanlarla giydirilmişti. Burada bir şeyler çok doğru kurgulanmıştı ama ne?

Buyrun Size Hakiki Kürasyon: We Are Ona

Bir We Are Ona etkinliğinin kurulum aşamasını hızlandırıp birine izletecek olsak, en çok hangi bölümü şaşırtıcı gelir?

Biliyor musun sanırım detaylara gösterdiğimiz özen. Bir deneyim inşa ederken her aşamasında uyguladığımız hassasiyet; set tasarımından servise, sunulan yemeğe kadar her yerde ince bir işçilik var. Siz de etkinlikler düzenliyorsunuz, bu kadar detaylı organizasyonlar yaratmanın ne kadar karmaşık ve iddialı olduğunu bilirsin.

Beni etkileyen bir diğer şey ise yarattığımız atmosfer. Bir We Are Ona masasına oturduğunuzda sıkılmazsınız. Harika sohbet edersiniz. Dijitalleşen bir dünyada, gerçekten insani bir deneyim sunuyoruz. Bu, gerçekten gurur duyduğum bir şey. Bir tür ruh hali yaratabiliyoruz. 

Güzel bir akşam yemeği düzenleyebilirsiniz, harika bir menü oluşturabilirsiniz ama özel bir atmosfer yaratmak ve insanların kendilerini iyi hissetmelerini, ilginç bir sohbete dahil olmalarını sağlamak?.. İşte bu, yapmaktan gerçekten keyif aldığımız ve hiç de kolay olmayan bir şey.

Paris'te düzenlenen We Are Ona x Alexandre de Betak etkinliği ile yakın zamanda Hong Kong'da düzenlediğiniz yemek adeta gece ve gündüz gibi farklı. Her etkinlikte başka bir dünya oluştururken ‘We Are Ona kimliği’ algısını nasıl yaratıyorsunuz?

Bu benim de en sevdiğim kısım. Yılda 120 farklı etkinliğimiz oluyor. Organizasyonu yaptığımız coğrafi bölgenin özelliklerini öğrenerek, misafir kitlesini tanıyarak ve ne yaratmak istediğimize odaklanarak, her zaman sıfırdan başlıyoruz. Pekala geçmiş deneyimlerimizden de ders çıkarıyoruz. Ama asla kendimizi tekrar etmiyoruz. Bence bu, yaratıcı sürecimizi inanılmaz derecede besliyor. Bulunduğumuz yere her zaman saygı duyarak farklı şeyler yapmaktan çekinmiyoruz ve bu da bize her zaman yön veriyor.

"Açıkçası Türkiye'deki pop-up etkinliğine bayılmıştım. Muhteşemdi. Gözlerden uzak bir sahilde; zamana ve mekana gerçekten saygılıydı. Deniz kenarında muhteşem bir masamız vardı, dalgaların sesini duyabiliyordunuz ve ayaklarınız suya değiyordu. Orada olmak benim için gerçekten bir onurdu."

Bu en sevdiğin çocuğunu seçmeni istemek gibi ama... Eğer devasa bir We Are Ona etkinliği organize etmeniz gerekseydi hangi etkinlik mekanını, hangi davetli listesini, hangi şehri ve hangi menüyü seçerdin?

Bilmiyorum. Ay’ın üstünde yapsak fena olmaz mıydı? (Gülüyor)

Sana söylediğim gibi, aslında favorim yok, tüm etkinlikleri kendilerine özgü, tekil halleriyle seviyorum. Açıkçası Türkiye'deki pop-up etkinliğine bayılmıştım. Muhteşemdi. Gözlerden uzak bir sahilde, zamana ve mekana gerçekten saygı duyarak düzenlemiştik. En mükemmel balığı bulmak için çok uğraştık; yerel tedarikçilerle diyalog kurduk, çok araştırma yaptık... İnanılmaz derecede araştırma yaptık hatta! Türk kültürüne karşı büyük bir tutkumuz vardı. Birlikte çalıştığımız harika şef Aykut'u çok iyi hatırlıyorum. Deniz kenarında muhteşem bir masamız vardı, dalgaların sesini duyabiliyordunuz ve ayaklarınız suya değiyordu. Orada olmak benim için gerçekten bir onurdu. Ama elbette, pop-up yapmak istediğim pek çok yer var. Ve benim için birini seçmek gerçekten zor, ama evet, belki de dediğim gibi Ay’ın üzerinde bir pop-up harika olur.

Buyrun Size Hakiki Kürasyon: We Are Ona

Sizce 10 yıl sonra gastronomi dünyasında bize neler nostaljik gelecek?

Nostaljik mi? Bilmiyorum. Bence gastronomi dünyası sürekli bir döngü içerisinde. Nostaljik olacak bir şey yok çünkü şu anda her şeyi yeniden yaratabilirsiniz.

We Are Ona bir aşk mektubu olsaydı, kime yazılmış olurdu?

Çok zor. Gerçekten zor bir soru! Bence gastronomi dünyası aracılığıyla kendini ifade edebilecek pek çok yaratıcı insan var. Bu yüzden, elbette, anneme ve eşime bir aşk mektubu olurdu, bana çok ilham veriyorlar. Ama aynı zamanda, harika bir şefe de diyebilirim... Ve benim ilham kaynaklarım olan pek çok inanılmaz insana.

 

İZLE
7 Mehmet Gastronomi Serisi 5.Bölüm: Meyveli Kuru Cacık
İLGİLİ İÇERİKLER
İlgili Başlıklar
Daha Fazlası