Anıtsal sütunlar, muazzam kemerler, her yere yayılmış kalıntılar bana bakıyor. Roma, Yunan ve Türk olmak üzere üç farklı medeniyetin izleri ruhumu, zihnimi ele geçiriyor.
Gözlerim aynı anda Prehistorik, Arkaik, Helenistik dönemler, Roma ve Bizans, Selçuk, Aydınoğulları ve Osmanlı dönemleriyle, çağdaş zamanlarda insanlık tarihini aydınlatan önemli görüntüleri izliyor.
Anıtlar, taşlar, kalıntılar, sütunlar eşliğinde kusursuz insan sanatının havasını soluyorum.Efes, tarih öncesi dönemden başlayarak 9 bin yıl kesintisiz yerleşim görmüş ve tarihinin tüm aşamalarında önemli bir liman kenti ve kültür ve ticaret merkezi olmuş.
Kuretler Caddesi’nde, Herakles kapısından Celsus kütüphanesine kadar uzanan şehri geziyorum. Trainus Çeşmesi, Hadrianus Tapınağı ve Skolastika hamamlarının bulunduğu bu caddede dağ kekiğinin taptaze kokusu eşliğinde, Efes’in bu sessiz masal âleminin gerisindeki uygarlıkların yaşamını hissediyorum.
Doğa, tarih ve sanat bir araya gelip böylesine olağanüstü bir yer yaratmış.
Çok gerilerde kalmış çağların, köklerimizin havasını içime çekiyorum.
Kadim zamanlardan günümüze gelen mermer taşların hâlâ döşeli olduğu yollardan baktığımda, uzaktaki sütunları, yere konmuş bir güvercin sürüsü sanıyorum.
Köklerimizi yeniden keşfetmek için çıktığımız bu yolculukta tablo değişiyor, ufuk dönüşüyor.
Göz alıcı beyazlıktaki bu tarihi kenti yeniden keşfetmek istiyor, sayısız çehreye sahip bu büyülü kentte kendi zenginliğimizi, kendi modern çehremizle ve müzisyenlerimizle hayal ediyorum.
Günümüz müzisyenleriyle el ele vererek, Efes’te bu hayalin peşine düşüyoruz. Onlar bu çok şey görmüş geçirmiş antik kentte kendi köklerinin ruhlarında ve zihinlerinde bıraktığı etkileri farklı bir şekilde duyumsarken,
Dünyanın en büyük antik tiyatrolarından biri olan Efes Antik Tiyatrosu’nun M.Ö 2’nci yüzyılda inşa edilmesi ve Roma İmparatorluğu zamanında genişletilerek, sahne gösterileri, konserler, sanatsal ve atletik gösterilere ev sahipliği yapması tarihi kentin zenginliğini, kültürünü ve mirasını gözler önüne seriyor.
Müziğin ve duyguların kendi doğamız, kültürümüz ve köklerimizle kurduğu ilişkiyi duygular ve düşüncelerin atmosferinde hissedersek...
Mermer bir yol ... Celsus... Hamamlar... Sütunların sadeliği ve ihtişamı...
Tüm bunları iliklerimize kadar içimize çekerken, Doğu ile Batı arasında kapı görevi gören bu kenti, bu mirası kucaklarız…
Hakan Bahar
Yeni Kökler Dosyasından Efes çekimine katılan müzisyenlere GQ.com.tr için sorduk:
Performans veya yaratım süreçlerinde kökleriniz ne kadar etkiliyor? Efes çekimi nasıl ilham verdi?
Serhan Erkol: Kökler dediğimizde etkileyebilecek unsurlar olarak büyüdüğüm toprakları ve kültürü anlıyorum. Soy ağacına girersek bizde çok net olmadığı için işler karışıyor. Ben İzmir’de büyüdüm bu coğrafyadaki yaşam tarzı sıcaklık ve samimiyet büyük ihtimalle yaratım sürecinde beni etkiliyor Efes büyüdüğüm coğrafyanın tarihsel köklerini yansıtan önemli bir yer. Tarihi bir mekana gittiğimde hep o çağda yaşayan insanların yaşamlarını gündelik hayatlarını düşünürüm. O çağda yaşayan bir müzisyen olsaydım mesela. Enstrümanım ile orada bulunmak çok etkileyici bir deneyimdi. Can Güngör: Kök deyince aklıma çok fazla şey geliyor. Kendi köklerim, ailem, büyüdüğüm çevre, genetik mirasım vesair bir yana; gök gürültüsü sesinden korkan, yıldızlara bakıp hayatı anlamlandırmaya çalışan onbinlerce yıl öncesindeki atalarım da köklerim. Müzik olanca soyutluğuyla hepsini kapsıyor benim için. Bazı hislerin ve eğilimlerin referanslarını net bir şekilde adlandırmak çok zor. Bu ülkeden, buradaki yaşantılardan; burada olan ve olamayan her şeyden de köklerimi alıyorum. Bütün bu adresi net olmayan şeyler benim köklerimi oluşturuyor sanırım. Yaklaşık 1-2 saatlik bir zaman diliminde antik kentin yalnızca bize ayrılmış olması beni çok heyecanlandırdı. Bu bambaşka bir deneyimmiş. Tek başıma bir kalıntının başında durup, o zamanda orada yaşayan insanların hayatlarını hayal etmek, şehri kafamda canlandırmak çok zevkliydi. 10-12 kişilik bir ekiple koca antik kenti kapatmışız ve sakin bir sabah partisi veriyormuşuz gibiydi. Bu müthiş ayrıcalık için çok minnettarım. VEYasin: Performansı yaratım sürecinin bir parçası olarak düşünürüm. Kökler senin hislerini düşüncelerini davranışlarını çerçeveleyen manevi birikimdir. Yani senin terbiyendir. Senin ölçüden, dengeden, kıvamdan, letafetten anladığın şeyin kaynağıdır. Ondan ne anlıyorsan ona kaynaklık eden birikime kültür deniyor. Valsten anlaman senin kültüründür, dartla fare avlamakta Ahmet Ali Arslan: Çağımızın şehirli kopukluğundan sıyrılıp gözümü kendi coğrafyama dikmem uzun süre aldı ama ona dokunduğumdan beri hikayemde bir başka tılsım var. Bir ağacın dalı yaprağı olmak hissi kıymetli. Benden çok daha büyük, yer yer büyüyen, yer yer çürüyüp kuruyan organik bir şeyin parçasıyım ne mutlu. Issızlıkta Efes'te olmak bir acayipti. O şehri dolduran sanatçı, siyasetçi, esnaf insanların yaşadıkları yere ve zamana olan inanmışlıklarını hayal etmek insanın tüylerini ürpertiyor. Biz de zamanımıza, kendimize ne kadar sarılsak da bir günün şimdisinden o kadar uzak olacağız. Esra Kayıkçı: Anadolu insanı çok uzun zamandan beri karma bir kültürün içinde. Arkeoloji okuduğum yıllardan beri bu durum beni çok etkilemiştir. Kendimi kültürün geleneksel bir temsilcisi olarak görmesem de her zaman bir parçası, bir uzantısı olarak hissettim. Bu hissim doğrultusunda 2016 yılında Montrö Caz Vokal Yarışması’nda Aşık Veysel’in Uzun İnce Bir Yoldayım koşmasını seslendirmekten kendimi alamadım. O sahnede herhangi başka bir eseri seslendirebilecekken içimdeki his beni bunu yapmaya yönlendirdi. Üretimimde ve kendimi bulma yolumda bu topraklarda yaşamış ozanlar, şairler, yazarlar, birçok sanatçı ve eserleri benim beslendiğim ana kaynaklar olmuşlardır. Bu çekimi, devrin imparatorlarına, düşünürlerine, sanatçılarına ev sahipliği yapmış büyük ve görkemli Efes Antik Kenti’nde gerçekleştirmek geçmiş ile bugün arasındaki bağı kalbimde ve zihnimde kuvvetlendirmemi sağladı ve bir kez daha doğanın kültürün ve sanatın bir parçası olduğumu hatırlattı. Berke Can Özcan Köklerim beni derinden etkiliyormuş, ancak ben uzun zaman onları görmezden gelmişim, ne zaman ki onları merak etmeye, sorgulamaya ve araştırmaya başladım, o zaman daha bütün bir birey oldum, bu araştırmanın işimi doğrudan etkilemesi kaçınılmaz. Efes çekimi beni çocukluğuma götürdü, son senelerde onlarca Antik Kent gezmiş olmama rağmen, Efes’i çok silik çocukluk hatıralarında bırakmış ve ona geri dönememiştim, bu yüzden yeniden Efes’i ziyaret etmek heyecan vericiydi, ben değişmiştim ama o da değişmişti. Hakan Bahar İstanbul ‘da doğup büyümüş biri olarak İstanbul’un bu şehrin harmanı kendi özümle buluşunca Alaturka ve Alafranga tınlıyor. Kusursuz insan sanatının havasını solumak çok gerilerde kalmış çağların köklerini yeniden keşfermek için çıktığım bu yolda bana eşlik eden müzisyen dostlarım ile bu hayalin izini sürdük.
Tek başına zamanda yolculuk sıkıcı olurdu. Birbirinden yetenekli müzisyen arkadaşımla beraber, şahane deneyimler yaşadık. Yaptığımız gözlemler ve sohbetler deneyim repertuarımıza yeni malzemeler ekledi. Emeği geçenlere teşekkür ederim.
Bu kültürün , çok sesliliğinin özüme yansımaları , nostaljiyi , kentliliği , şehrin estetik kültürünü ve müziğini benimle buluşturuyor . İşte bu ilhamın eseri benim için İstanbul , müzik ve moda.
Efes ‘in müzik ve estetik dolu hayaline müzikal kodlarımız eşlik etti .
Gözlerimiz gördüklerimizi önyargısız bir göz ve kalple seyretti .
Film: Fora Norman
Yaratıcı Direktör: Güneş Güner
Hikaye & Moda Editörü: Hakan Bahar
Moda Editörü Asistanı: Fikri Yüzbaşıoğlu
Prodüktör: Ahmed Çaylı
Saç: İbrahim Zengin
Makyaj: Ceren Eröz
VE
Müzisyenler: Ahmet Ali Arslan, Berke Can Özcan, Can Güngör, Esra Kayıkçı, Hakan Bahar, Serhan Erkol, VEYasin,