Apple TV+, kendi yapımı dizileriyle hem eleştirmenleri hem de izleyicileri fazlasıyla etkiliyor. Yayın platformunun en iyi 32 dizisini aşağıda daha yakından tanıtmak istiyoruz.
İster gerilim, ister komedi, ister gerçek suç hikayeleri ya da bilim kurgu olsun, platformda her zevke hitap eden ilgi çekici yapımlar mevcut.
Bu dizi sıralamasında, editörlerimizin değerlendirmelerine ek olarak, film ve dizi eleştirilerini bir araya getirip genel bir puanlama sunan Rotten Tomatoes isimli eleştirmen platformu temel alındı. Sıralamamızda, %80’in üzerinde olumlu yorum almış dizilere odaklanıyoruz.
Rotten Tomatoes puanı: %82
Leonardo DiCaprio, Lauren Beukes’in romanından uyarlanan bu sekiz bölümlük suç dizisinin yapımcılığını üstlendi: Dizi uyarlaması, kadınları hedef alan bir seri katili konu alıyor ve “slow burn” olarak adlandırılıyor; yani olaylar yavaş yavaş gelişiyor ama bölümler ilerledikçe hikaye daha yoğun, tuhaf, gizemli ve ürkütücü bir hal alıyor. Kurbanlar, olaylar ve tüm bunların arkasındaki katil hakkında ne kadar çok şey öğrenirsek, işin içinde doğaüstü güçlerin olduğu izlenimi de o kadar güçleniyor.
Rotten Tomatoes puanı: %83
Oscar ödüllü Brie Larson, bu çok satan romandan uyarlanan dizide başrolü üstleniyor: Zeki kimyager Elizabeth Zott (Larson), 1950’li yıllarda insan DNA’sının yapısını çözmeyi hayal eder.
Ancak kendine güvenen ve içine kapanık bu genç kadından erkek meslektaşları rahatsız olur ve onun kariyerini baltalamak için ellerinden geleni yapar. Elizabeth beklenmedik bir şekilde hamile kalıp araştırma görevini kaybedince, bir televizyon yemek programında sunuculuk yapmaya başlar. Fakat programını izleyen sıkılmış ve tatminsiz ev hanımlarına aktardığı şey, lezzetli bir güveç tarifinden çok daha büyük bir anlam taşır…
Rotten Tomatoes puanı: %85
Bu bilim kurgu dizisi, Godzilla evreninde geçiyor ve Godzilla ile Titanlar arasındaki destansı savaşın San Francisco’yu yerle bir etmesinin ardından başlıyor. “Monarch: Legacy of Monsters”ın hikayesi üç nesli kapsıyor ve iki kardeşin, ailelerinin Monarch olarak bilinen gizli örgütle olan bağlantısını ortaya çıkarmak için babalarının izinden gitmesini konu alıyor. İpuçları onları canavarların dünyasına ve nihayetinde ordu subayı Lee Shaw’a (Kurt Russell ve Wyatt Russell tarafından canlandırılıyor) götürüyor.
Rotten Tomatoes puanı: %86
“Foundation”, tüm zamanların en etkili bilim kurgu hikayelerinden biri: Isaac Asimov’un romanı, Elon Musk’a SpaceX’i kurma ilhamı bile vermiş. Bu destan, hayatın bir döngü olduğunu, geçmişimiz ve bugünümüzün geleceğimizi şekillendirdiğini ve kaos ile yıkımdan kaçınmanın bizim elimizde olduğunu göstermek istiyor. Ayrıca bilim, bilgi ve sanatın hayatta kalmamız için vazgeçilmez olduğunu vurguluyor.
Rotten Tomatoes puanı: %86
Dennis Tafoya’nın romanından uyarlanan bu yeni dizi, Philadelphia’dan iki eski dostun çevirdiği kurnazca bir dolandırıcılığı konu alıyor: Ray ve Manny, kırsaldaki bilinmeyen bir evi soymak için kendilerini narkotik polisi olarak tanıtıyor. Ancak bilmeden ABD’nin doğu yakasındaki en büyük uyuşturucu dağıtım hattına denk geldiklerinde, işleri ölüm kalım meselesine dönüşüyor.
Rotten Tomatoes puanı: %87
“Band of Brothers” ve “The Pacific”ten sonra yapımcılar Steven Spielberg, Tom Hanks ve Gary Goetzman, “Masters of the Air” ile yine aksiyon dolu bir savaş draması sunuyor: Dokuz bölümlük bu mini dizi, İkinci Dünya Savaşı sırasında Nazi Almanyası’nı yenilgiye uğratarak Üçüncü Reich’ın sona ermesine katkı sağlayan ABD Hava Kuvvetleri mensuplarına (başrollerde Austin Butler ve Barry Keoghan) bir saygı duruşu niteliğinde.
Dizide özellikle askerlerin riskli bombardıman görevlerinin psikolojik ve duygusal etkilerine odaklanılıyor. Yaklaşık 8.000 metre yükseklikte, dondurucu soğukta, oksijen eksikliği ve savaşın dehşetiyle başa çıkmak zorunda kalmışlardı.
Rotten Tomatoes puanı: %87
Tamar Rabinyan (Niv Sultan) her ne kadar İran’da doğmuş olsa da, İsrail’de büyümüştür. Mossad adına çalışan bir hacker olarak, İran’ın başkentindeki bir nükleer reaktörü devre dışı bırakmakla görevlendirilir. Ancak görevi başarısız olunca genç kadın kaçmak zorunda kalır ve bu süreçte unuttuğu köklerini yeniden keşfeder. Kasım 2021’de düzenlenen Uluslararası Emmy Ödülleri’nde, “Teheran” en iyi drama dizisi dalında ödül kazanan ilk İsrail yapımı dizi oldu.
Rotten Tomatoes puanı: %88
“Big Little Lies”a İrlandalı bir yanıt niteliğindeki bu dizide, beş kız kardeş, içlerinden birinin şiddet uygulayan kocasından kurtulmak için birlikte bir plan yapar. Amazon Prime komedisi “Catastrophe” ile tanınan Sharon Horgan, hem başrollerden birini üstleniyor hem de dizinin senaryosunu kaleme alıyor.
Kadrosunda ayrıca Anne-Marie Duff ("Suffragette"), Eva Birthistle ("The Last Kingdom"), Eve Hewson ("The Luminaries"), Claes Bang ("The Northman") ve Sarah Greene ("Penny Dreadful") yer alıyor.
Rotten Tomatoes puanı: %88
Bu bilim kurgu geriliminde Noomi Rapace, uzayda yaşanan bir kazanın ardından Dünya’ya dönen astronot Jo’yu canlandırıyor – ancak geri döndüğünde hayatının önemli parçalarının kaybolmuş olduğunu fark ediyor. Aksiyon dolu bu uzay macerası, insan ruhunun karanlık yönlerini keşfe çıkıyor ve uzay araştırmalarının gizli kalmış bir yönüne dair gerçeği ortaya çıkarmaya çalışan, kaybettiklerini geri almaya çalışan bir kadının umutsuz mücadelesini gözler önüne seriyor.
Rotten Tomatoes puanı: %88
“Luther” dizisinden tanıdığımız Idris Elba, bu sürükleyici ve gerçek zamanlı anlatılan gerilim dizisinde Londra’ya giden bir uçağın yolcularından birini canlandırıyor. Uçak kaçırıldığında, ekonomi dünyasında uzman bir müzakereci olan karakteri, yolcuların hayatını kurtarmak için her şeyi göze alıyor. Ancak uyguladığı yüksek riskli strateji onun sonu olabilir.
“The Good Wife” yıldızı Archie Panjabi, yerdeki soruşturmada saldırının arkasındaki kişiyi bulmaya çalışan terörle mücadele görevlisi Zahra Gahfoor rolünde karşımıza çıkıyor. Britanya’nın The Guardian gazetesi diziyi “tam anlamıyla keyifle izlenebilecek kusursuz bir saçmalık” olarak tanımlıyor. İkinci sezon ise planlanma aşamasında.
Rotten Tomatoes puanı: %89
Rashida Jones bu dizide, Japonya’da yaşayan Amerikalı bir kadını canlandırıyor ve hayatı bir anda altüst oluyor: Kocası ve oğlu gizemli bir uçak kazasında kaybolunca, kadına teselli olması için kocasının elektronik şirketi tarafından üretilen, yeni nesil bir ev robotu veriliyor.
Suzie başta “Sunny”nin hayatındaki boşluğu doldurma çabalarına karşı dirense de, zamanla ikisi arasında beklenmedik bir dostluk gelişiyor – ve birlikte ailesinin kaderine dair karanlık gerçeği ortaya çıkarmaya çalışıyorlar.
Rotten Tomatoes puanı: %89
Dizi, aslında ABD’li NBC kanalının İngiliz futbol ligi Premier League yayınları sırasında yayımladığı bir dizi skece dayanıyor. “Ted Lasso”, Amerika’dan gelen bir Amerikan futbolu koçunun, Londra’da bir futbol takımını çalıştırmak üzere Birleşik Krallık’a gidişini konu alıyor.
Özellikle Jason Sudeikis’in karizması ilk bölümden itibaren izleyiciyi kendisine çekmeyi başarıyor ve Ted ile takımı arasındaki dinamik – her galibiyet ve yenilgiyi birlikte yaşamaları – diziye özel anlar kazandırıyor. 2022 Emmy Ödülleri’nde dizi, üst üste ikinci kez “en iyi komedi” seçildi. Dördüncü sezon planlanma aşamasında.
Rotten Tomatoes puanı: %91
Tony Basgallop tarafından yaratılan “Servant”, çocuklarını kaybeden Philadelphia’lı bir çiftin yas sürecini konu alıyor. Hikaye, açıkça söylemek gerekirse epey karanlık, çünkü işin içine gizemli bir güç de karışıyor. Lauren Ambrose, Toby Kebbell ve Rupert Grint’in yer aldığı kadrosuyla dizi aynı zamanda etkileyici bir oyuncu grubuna sahip.
Rotten Tomatoes puanı: %91
Peter Capaldi ve Cush Jumbo bu polisiye dizide, üst düzey bir cinayet davası etrafında adeta bir güç savaşına giriyor: İsimsiz bir telefon çağrısı, Londra’da görev yapan iki zeki dedektifi eski bir dosyayı yeniden açmaya yönlendiriyor. Kariyerinin başındaki genç dedektif June Lenker, gerçek suçlunun hala serbest dolaşıyor olabileceğinden emin olmak isterken, deneyimli dedektif Hegarty için ise asıl mesele kendi mirasını korumak.
Eleştirmenler, dizinin aile içi şiddet, polis şiddeti ve hukuka aykırı gözaltılar gibi güncel toplumsal meseleleri ele alış biçimini özellikle övüyor. İkinci sezonun geleceği şimdiden duyuruldu.
Rotten Tomatoes puanı: %91
Pulitzer ödüllü gazeteci Sheri Fink’in kitabından uyarlanan bu dizi, New Orleans’taki bir hastanede yaşanmış gerçek olayları konu alıyor: Hurrikan Katrina şehri yerle bir edip Memorial Medical Center’ın elektrik sistemini çökerttikten sonra, hemşireler ve doktorlar (başta Vera Farmiga olmak üzere) bitkin düşmelerine rağmen hastalarını hayatta tutmak için mücadele eder. Ancak giderek kötüleşen kriz, onları yıllarca etkisinden çıkamayacakları kararlarla yüz yüze bırakır.Apple TV+ dizisi, o dönem hastanenin bodrum katında ölü bulunan 45 kişinin, doktorlar tarafından ilaçla mı öldürüldüğü sorusunun peşine düşüyor.
Rotten Tomatoes puanı: %92
Dizi, ABD ile Sovyetler Birliği’nin uzay yarışını hiç sonlandırmamış olsalardı neler olabileceği fikri üzerine kuruluyor. Joel Kinnaman (“Altered Carbon”dan tanıdığımız), Ay’a iniş yapan bir NASA astronotunu canlandırıyor.
Rotten Tomatoes puanı: %92
Amerikalı şair Emily Dickinson, içine kapanık bir hayat sürdü ve hayatı boyunca evlenmedi. Ancak bu biyografik dramedi, Hailee Steinfeld’in başrolünde olduğu anlatımıyla, yaşamının ne kadar derin bir duygusal zenginliğe sahip olduğunu gözler önüne seriyor.Genellikle karamsar bir hikaye olarak aktarılan bu sıra dışı kadının hayatının, burada mizah ve bir miktar sanatsal özgürlükle yeniden anlatılması, dizinin en ayırt edici özelliklerinden biri.
Rotten Tomatoes puanı: %92
Polisiye bilmecelere olan ilginin zirvede olduğunu fark eden “21 Jump Street” ve “Spider-Man: A New Universe”in yaratıcıları, bu durumu Apple TV+ için hazırladıkları diziye taşıdı: Nefret edilen bir ünlü (Dave Franco tarafından canlandırılıyor), lise mezunlar buluşmasında gizemli bir şekilde öldüğünde, polis olayın bir cinayet olduğunu düşünerek oradaki herkesi sorgulamaya başlar.Diziyi özel kılan şey ise şu: Sekiz bölümün her biri, o gece yaşananları farklı bir karakterin bakış açısından ve onun kişiliğine uygun, bambaşka bir anlatım tarzıyla aktarıyor.
Rotten Tomatoes puanı: %92
Hugh Howey’nin dünya çapında ses getiren roman serisine dayanan bu dizi, yeryüzünde kalan son 10.000 insanın hikayesini anlatıyor. Bu insanlar, kendilerini çevreleyen zehirli ve ölümcül dünyadan koruyan, kilometrelerce derinlikteki bir yapının içinde yaşıyor. Ancak hiç kimse “silo”nun ne zaman ya da neden inşa edildiğini bilmiyor ve bu konuda araştırma yapan herkes, ölümcül sonuçlarla karşı karşıya kalıyor. Mühendis Juliette (Rebecca Ferguson), sevdiği bir kişinin cinayetinin ardındaki gerçeği bulmaya çalışırken, tahmin bile edemeyeceği kadar derin bir sırrı ortaya çıkarıyor.
Rotten Tomatoes puanı: %93
Carl Hiaasen’ın New York Times çoksatan kitabından uyarlanan bu dizi, Miami polisinden transfer olan Andrew Yancy’nin (Vince Vaughn) hikayesini anlatıyor. Yancy artık Florida Keys’te sağlık müfettişi olarak çalışmaktadır. Bir gün turistler denizden bir insan kolu çıkardığında, Yancy bunun bir cinayet vakası olduğunu sezerek kendini yeniden kanıtlamak ister. Bad Monkey, kesinlikle 2024’ün en iyi dizilerinden biriydi.
Rotten Tomatoes puanı: %93
NBA süperstarı Kevin Durant’ın deneyimlerinden ilham alan bu dizi, bizi gençlik basketbolunun dünyasına götürüyor ve oyuncuların, ailelerinin ve koçlarının hayaller ile hırs, fırsatçılık ile yolsuzluk arasındaki ince çizgideki yolculuklarına eşlik ediyor. Ayrıca başrollerden birinde, NWA grubunun rapçisi Ice Cube’un oğlu O'Shea Jackson Jr. yer alıyor.
Rotten Tomatoes puanı: %93
Usta komedi ikilisi Seth Rogen ve Rose Byrne (“Bad Neighbours”), bu Apple yapımı dizide uzun bir ayrılığın ardından yeniden bir araya gelen iki yakın arkadaşı canlandırıyor. Ancak aralarındaki dostluk zamanla her şeyi tüketen bir hal alıyor – ve hayatlarını son derece komik bir biçimde alt üst ediyor.
Rotten Tomatoes puanı: %93
Bu Britanya komedisi, oldukça hassas bir konuyu ele alıyor: Rafe Spall ve Esther Smith bir çocuk sahibi olmaya çalışıyor, ancak ne yaparlarsa yapsınlar başarılı olamıyorlar. Dizi, esas olarak çiftin ilişkisine ve çocuk sahibi olamamanın getirdiği baskıyla nasıl başa çıktıklarına odaklanıyor.
Rotten Tomatoes puanı: %94
Bu komedi dizisi, izleyicilerini film dünyasının ışıltılı yüzünün ardına götürüyor. Seth Rogen, zor durumdaki bir Hollywood stüdyosunun başına geçen bir sinema tutkunu rolünde karşımıza çıkıyor. Karşısında ise, kendi aralarında sürekli didişen, kompleksler ve nevrozlarla dolu bir yönetici kadrosu var. Bu ekip ise narsist sanatçılarla uğraşmak zorunda kalıyor – hepsi de gözlerini bir türlü ulaşamadıkları o hedefe dikmiş: harika filmler üretmek.
Apple TV+ yapımı olan dizi, ünlü konuk oyuncularla da dikkat çekiyor. Örneğin ilk bölümde Martin Scorsese ve Charlize Theron kısa rollerde yer alıyor.
Rotten Tomatoes puanı: %96
Ben Stiller imzalı bu karanlık psikolojik gerilimde, bir teknoloji şirketi bazı çalışanlarının iş ile ilgili anılarını diğer tüm anılarından ayırmak için yeni bir tıbbi yöntem uygulamaktadır – ta ki bir çalışan (Adam Scott), departmanın her iki tarafında da bir dizi komplonun izini sürmeye başlayana dek.
Rotten Tomatoes puanı: %97
Keskin zekalı bu casusluk draması, mesleki hataları nedeniyle kariyerleri sekteye uğramış bir grup MI5 ajanının etrafında dönüyor: Bu ajanlar artık “Slough House” adlı özel birimde görev yapıyor ve öfkeli liderleri (Gary Oldman) ne derse onu yapmak zorundalar. Dizi, Mick Herron’ın aynı adlı romanından uyarlanmıştır.
Rotten Tomatoes puanı: %97
Bir grup video oyunu geliştiricisinin ve şirket içindeki küçük büyük çatışmaların etrafında dönen neşeli bir komedi. Ton olarak “Silicon Valley” ve “It’s Always Sunny in Philadelphia”yı andırıyor – ki bu hiç şaşırtıcı değil, çünkü dizi Charlie Day ve Robert McElhenney tarafından yaratıldı.
“New Girl” dizisinden Jake Johnson ve “How I Met Your Mother”dan Cristin Miliotti gibi komedi oyuncularının yanı sıra rapçi Snoop Dogg ve Oscar ödüllü Anthony Hopkins de konuk oyuncu olarak yer alıyor. Mart sonunda Apple TV+’ta “Side Quest” adlı bir yan dizi de yayımlandı.
Rotten Tomatoes puanı: %97
Gerçek olaylara dayanan bu mini dizide “Mindhunter” ile “Prison Break” bir araya geliyor: Polis çocuğu Jimmy Keene (Taron Egerton), silah bulundurma ve uyuşturucu ticareti nedeniyle on yıl hapis cezasına çarptırıldığında, FBI ona reddedemeyeceği bir teklif sunar: Eğer, şüpheli seri katil Larry Hall (Netflix dizisi “Cobra Kai”den tanıdığımız Paul Walter Hauser) ile arkadaşlık kurmayı ve ondan kurbanlarının gömüldüğü yerleri öğrenmeyi başarırsa, cezası tamamen affedilecektir.
Ancak bu görev oldukça risklidir, çünkü Hall, suç işlemiş akıl hastalarının tutulduğu yüksek güvenlikli bir cezaevindedir ve burada sık sık şiddetli isyanlar yaşanmaktadır. Keene, cezaevindeyken en ufak bir hata yaparsa, görev başarılı olsa bile cezası uzatılacaktır. Dahası, Hall’un temyiz başvurusunun kabul edilmesinden önce ondan bir itiraf almayı başarması gerekir. “Goodfellas” efsanesi Ray Liotta burada son rolüyle karşımıza çıkıyor.
Rotten Tomatoes puanı: %97
Aşk ve kayıp, zafer ve hesaplaşma, savaş ve barış: Güney Kore yapımı bu sürükleyici dizinin hikayesi keskin karşıtlıklarla örülü. “Pachinko”, yasak bir aşkla başlayıp, Kore, Japonya ve Amerika arasında gidip gelen, dört kuşaklık bir Koreli göçmen ailesinin etkileyici destanını anlatıyor.
Rotten Tomatoes puanı: %97
Kumail Nanjiani (“The Eternals”), Emily V. Gordon ve Lee Eisenberg, “Little America” ile dokunaklı ve son derece güncel bir antoloji dizisi yarattı. Dizi, her biri farklı bir kültürel çatışma etrafında şekillenen sekiz ayrı hikayeye odaklanıyor.
Rotten Tomatoes puanı: %100
Mallorca Almanlar için neyse, Acapulco da Amerikalılar için o: Meksika’nın sahil kentinin sahil yolu, dev oteller, plaj barakaları ve komşu ülkeden gelen turistlerin gönüllerince eğlenebileceği kulüplerle dolu.
Eugenio Derbez’in hem yarattığı hem de rol aldığı bu komedi dizisi, 1980’lerde şehrin en gözde tatil köyünde cabana boy (şezlong görevlisi) olarak işe başlayıp “bulaşıkçıdan milyonerliğe” uzanmak isteyen Máximo Gallardo’nun hikayesini anlatıyor. Ancak kısa süre içinde bu işin, hayal ettiğinden çok daha karmaşık olduğunu fark eder – palmiye ağaçları altında iyi bir ruh hali ve bolca Latin cazibesi: buna kim karşı koyabilir ki?
Rotten Tomatoes puanı: %100
Yüksek şarapçılık sanatını konu alan Japon mangasından uyarlanan bu drama, sıra dışı bir yarışmayı anlatıyor: Ünlü Léger Wine Guide’ın yayıncısı Fransız Alexandre Léger, Tokyo’daki evinde vefat ettiğinde, geriye oldukça özel bir şarap koleksiyonu bırakır – uzmanlara göre bu, dünyadaki en büyük koleksiyondur.
Bu miras için Paris’te yaşayan ve anne babasının ayrılmasından bu yana babasını hiç görmeyen kızı Camille (Fleur Geffrier) ile zeki genç şarap uzmanı Issei Tomine (Tomohisa Yamashita) karşı karşıya gelir. Léger’in imparatorluğunu devralmak için ikisinin de şarap tadımıyla ilgili üç görevi başarıyla tamamlaması gerekir. Kazanan her şeyi alır, kaybeden hiçbir şey. İşin püf noktası şu ki: Camille hayatında bir damla bile şarap içmemiştir.
BU İÇERİK İLK OLARAK GQ GERMANY WEB SİTESİNDE YAYINLANMIŞTIR.