Geleneksel yüksek ateş mine işçiliği, Haute Horlogerie’de daha önce hiç kullanılmamış olan, “değerli pudraların” elle serpiştirilme sanatıyla buluşuyor. Cenevre Mührü’ne sahip bu heyecan verici ve gerçekçi güzellik, zanaat ve yaratıcılık konularına yeni bir boyut kazandırıyor.
Vacheron Constantin bir hayalini gerçekleştiriyor ve 2 farklı disiplini biraraya getiriyor : yaklaşık 300 yıldan beri yapımevinin zanatçıları tarafından nesillerden nesillere aktarılan bir ustalık olan yüksek ateş mine işçiliği ve değerli taş ve metal tozlarının elle serpiştirilme sanatı ortak bir eser meydana getiriyor. Mineye benzersiz bir parlaklık veren, altın, inci, platin ve pırlanta tozlarının serpiştirilme tekniği bir kol saati üzerinde ilk defa uygulanıyor. Büyük bir titizlik ve hassasiyetle yerleştirilen ışık noktaları bu görkemli şehir peyzajının portresini oluşturuyor. Şehirlerin ana damarları, nehirler ve binalar ışık oyunlarıyla betimleniyor.
Métiers d’Art Villes Lumières koleksiyonunun kalbinde tamamiyle Vacheron Constantin tarafından geliştirilip, üretilen Kalibre 2460 SC atıyor. İlk olarak, Cenevre, Paris ve New York üçlemesinden oluşan koleksiyona şimdi Beijing de eklendi ve şehirlerin üzerindeki bu gece yolculuğu diğer metropollerle devam edecek. Yapımevinin kurucusu olan Jean-Marc Vacheron’un 1755 yılında ürettiği ilk saatte bile, gravür sanatının incelikleri gözlemleniyordu. O günden bu yana, yaklaşık 300 yıldan beri, Cenevre atölyelerindeki mıhlama, giyoşe ve mine ustaları hünerlerini sergiliyorlar. Bu sefer de, gökyüzünden yansıtılan perspektiflerle, sanatsal bir ışık seline sahip metropollerin gece panoroması yorumlanıyor. Bu minyatür tablolar resmedilirken, semt aydınlatılmasından trafik akışının bıraktığı ışık haritasına kadar sadık kalınmış ki bu uzun süreli bir araştırma, gözlem ve farklı materyellerle deneme çalışmaları gerektirmiş.
Her kadran için Vacheron Constantin’in mine sanatı ustaları, sokakların, bahçelerin ve sulu alanların kenarlarını belirginleştirebilmek için “champlevé” olasılıklarını incelemişler. “Champlevé”, bir mine (emay) tekniği olup, fransızca yükseltilmiş alanlar anlamına geliyor. Kakma tekniğiyle kabartılmış metalde, çukurda kalan alanlar mine ile dolduruluyor. Belirlenen resmin çizgileri takip edilerek altın kadran üzerinde önce oyma sanatı hüneri sergileniyor ardından da katmanlar halinde mine işçiliği uygulanıyor. Her uygulama arasında, eser 850 derecelik ısıda pişiriliyor. Métiers d’Art koleksiyonunda, gecenin ambiyansını daha iyi hissettirmek için hafif yarısaydam ve koyu renkleri farklı tonlarla oluşturan emay ustası mine sanatına yeni bir boyut kazandırıyor.
Işık yağmuru için, Vacheron Constantin Japon sanatçı Yoko Imai’ı davet etmiş. Ünlü ustaların yanında yetişen sanatçı kendi tekniğini oluşturmuş: pudra şekline getirilmiş değerli tozlarla tuval üzerine kaligrafiden esinlenilmiş resim sanatı... Vacheron Constantin için ilk defa bu prosedür bir saatin kadranındaki mine işçiliğine uygulanıyor ve kadran üzerinde, aydınlık-karanlık arası heyecan verici bir ışık oyunu yaratılıyor. Değerli pudraların çubuk yardımıyla elle yerleştirilmesi büyük bir sanatsal ustalık gerektiriyor; hiç bir nokta tesadüfi değil; önce altın taneleriyle ışıklı fon oluşturuluyor, ardından aydınlık-karanlık yansıması için pırlanta ve platin tozları üst üste serpiştiriliyor ve inci tozuyla noktalamalar yapılıyor. Mine fon üzerindeki binlerce pudra tanesi ışıkla birlikte parıldıyor. Métiers d’Art’a ait farklı disiplinlerin ortak çalışmasıyla üç ayda tamamlanan her kadran eşsiz.
Yolculuk, saatçiliğin merkezi ve mine sanatının dünyaya yayılmasını sağlayan Cenevre’de başlıyor, sanatçıların, yazarların ve filozofların favori “ışıklar” şehri Paris’te devam ediyor, “geceleri uyumayan şehir” diye bilinen hayallerin gerçekleştiği New York’tan geçiyor ve tarihe şahitlik eden ve içinde barındırdığı gizemleri ve harikaları düşündürten Beijing’e geliyor.
Bu sanatsal gece yolculuğu başka metropollerle devam edecek.