Reklamcı büyüklerimiz, “güzel kadın” olmaktan başka bir artıları olmayan müşteri temsilcilerinin sektöre girişini efsaneler halinde anlatırlar. Müşteri ilişkileri çalışanları bir reklam ajansının en önemli neferleridir ve ajansın en zor işinin altından kalkarlar. Tecrübeyle sabittir ki, görev tanımları (kişisel kanaatim) bir ajans içinde yapılacak en zor işlerin hepsini kapsar. Fakat efsane o ya “müştem” kavramı ilk ortaya çıktığında bu hanım kızların tek görevi güzel, alımlı, cilveli olmak ve sunumlar, bütçelendirmeler vs. sırasında, albenilerini en şaşaalı şekilde ortaya sermek, müşterilerin gözünü boyamakmış. Kim güzel ve flörtöz bir kadınla yapabileceği bir işi bir adamla yapmak ister ki, değil mi? Reklamcılığın dehası böyle bir şey işte.
Facebook’tu Twitter’dı derken 2000’lerin bu son döneminde bu işi, yani “vasıfsız güzel ve matah bir şey yapıyormuş gibi gözükme” olayını sosyal medya ajansları ve sosyal medya uzmanları (!) devralmış gözüküyor. Her köşe başında, her köşe başı dedim ama ona Beyoğlu ve Nişantaşı köşeleri diyelim, mantar gibi biten bu ajansların çalışanlarının yaş ortalaması 18. Bu ajanslar eski müşteri temsilcileri gibi içi boş ama güzel gözüken sunumlar, renkli kişilikli, çok konuşan, çok bağıran “trendy” kızlar ile müşteri avındalar. Hepsi markaların tüketicilerle nasıl konuşması gerektiği konusunda uzman ama gerçekte uzmanlıklarının kaynağı erkek arkadaşları ile sms’leşerek geçen bir ergenlik döneminden ibaret sadece.
Referans: Yüzlerce Facebook arkadaşı, binlerce Twitter takipçisi
O kadar çok var ki bu kız ve çocuklardan, toplantılara 10’ar 10’ar geliyor ve en yüksek sesle konuşan kazanır mottosu ile hareket ediyorlar. Ne reklam stratejisinden, ne marka konumlandırmasından ne de özellikle dijital reklam sektörü için olmazsa olmaz, teknolojik gelişmelerden haberdarlar. Sadece güzel paketlenmiş büyük laflar ediyorlar.
Etrafta yüzlerce vasıfsız yeni mezun kız ve çocuk, tarihi taş çatlasa 2-3 sene eskiye gidebilen bir mecra hakkında “uzman” olduklarını iddia ediyor. Ajanslara her gün yüzlerce genç sosyal medyacı olduğunu söyleyerek başvuruyor, görüşmelerde binlerce Facebook arkadaşı ve yüzlerce Twitter takipçisini birer referans olarak gösteriyor. Ama anlamıyorlar ki, bu iş bir popülerite yarışı değil. Daha çok arkadaşınız olması sizi bir mecrada uzman yapmıyor.
Ayrıca bir günde ortalama 112.5 kere “sosyal medya” lafını duymak zorunda olduğunuzun farkında mısınız? Kaçış yok artık bu kavramdan; gazetede, dergide, televizyonda her yerde bir sosyal medya balonudur gidiyor. Sosyal medyanın önemi, gücü ve etkisi son 1-2 senedir atom bombası kıvamında. Ha patladı ha patlayacak.
Markanı kime emanet etmek istersin?
Ülkemizde her reklam verene 3 sosyal medya ajansı düştüğünü biliyor muydunuz? (Sallıyorum rakamı tabii ama siz ne demek istediğimi anladınız.) Bu arkadaşların kırdıkları fiyat ve rekabet ettikleri ajans sayıları göz önüne alındığında, kar etmek için çalıştırdıkları insanların kalifiye elemanlar olma ihtimalini sıfır olarak görüyorum. Sektörde sözü geçen bir ajansın sahibi bir gün bana şöyle bir laf etmişti “Markanı kime emanet etmek istersin? 18 yaşında elinde telefon Tweet atan bir ergene mi, yoksa masada iki kadeh bir şey içebileceğin, konu hakkında bilgi sahibi birine mi?”
İşte reklam verenler ajans seçerken bu soruyu kendilerine sorsalar, markaları adına çok hayırlı bir iş yapmış olurlar. Ne zamanki reklam verenler bu sosyal medya denilen şeyin televizyonda çıktıkları reklamlardan daha az önemli olmadığını fark edecekler ya da bu mecranın pahalı reklam mecralarına ucuz alternatif olmadığını kabul edecekler, o zaman suyun akışı değişecek. Nasıl ki 80’lerin sadece güzel müştemleri yerini güzel olsun ya da olmasın işini bilen, hırslı kalifiye ve yetenekli müşteri ilişkileri elemanlarına bıraktıysa, bu sosyal medya furyası da arkasına aldığı rüzgar kesildiğinde patır patır batıp Türk ticaret tarihindeki yerlerini alacaklar. Tabii o zamana kadar yoldukları reklam verenler ve delirttikleri gerçek reklamcılar yanlarına kar kalacak.
----
Yazı: Eren Alphan
Eren Alphan altı senedir reklam sektörünün içinde. Şu anda MagiClick'te proje yöneticiliği yapıyor. Üç senedir pop kültür, en çok da reklam hakkında Adamlar Yapıyor'u yazıyor, "Adamlar yapıyor biz niye yapamıyoruz" diye kara kara düşünüyor.