Ekonomiyle ilgilenin ya da ilgilenmeyin, bilgi sahibi olunması şart bir yeni durum var global ekonomide. Dünya daha ne kadar küreselleşebilir diye düşünürken, görüyoruz ki artık fiziksel sınırların da dışında bir büyüme söz konusu. “Sanal” kelimesi bu gelişmeyi anlatmak için yeterli değil çünkü sanal değil, son derece somut bir sonuç var karşımızda: Yeni global bir para birimi.
Aslında her şey, 2008 krizi sonrasında başladı. Hatırlarsınız, dünya ekonomisinin amiral gemisi Amerikan ekonomisinin darbe üstüne darbe alması ve doların tahtının iyiden iyiye sallanması üzerine “Acaba yeni küresel para birimi ne olacak?” tartışmaları gecikmeden başlamıştı. Tahtın adayı çoktu; krizde kötü sınav vermiş olsa da euro ve yeni yıldızlardan yen, adı geçenler arasındaydı. Ama hiç kimse, henüz ortalarda olmayan hem de birçokları tarafından, çok yanlış bir şekilde, “sanal” olarak ifade edilen bir para biriminin sıfırdan bu noktalara gelebileceğine ihtimal vermiyordu. Kimsenin şans vermediği, gerilerden gelen sürpriz at Bitcoin’di ve ayağının tozuyla mahallenin ağır abilerini zorlamaya başlamıştı bile.
Bitcoin’i (BTC) yeni ve cazip bir para birimi haline getiren özelliklerinden bahsedelim. Öncelikle hiçbir ülkeye ve otoriteye bağlı değil, yani gelecekte belli bir bölgeden çok yoğun bir talep ve sahiplenme isteği gelmezse, herhangi bir ülke ya da bölge krizinden etkilenmesi pek kolay değil. Yapılan işlemlerde kimlik açıklamak zorunda değilsiniz ki bu, esasen mevcut ekonomik sistemler tarafından en kuşkuyla yaklaşılan özelliği. Zira birtakım kanun dışı işlemlerin de gerçekleşmeye başladığı, iddialar arasında.
Aslında dijital ortamda üretilip reel dünyada değere dönen ilk oluşum Bitcoin değil. Angry Bird’leri borçluların üstüne salamamış ya da Farmville’de ürettiğimiz salatalıkları gerçek dünyada satamamış olsak da, bazı FRP (Fantasy Role Playing) oyunlarında oluşturulmuş oyun karakterleri, yüz binlerce dolar karşılığında alınıp satılıyordu. Hatta hayatını kaybeden, oyun camiasında çok ünlü bir gencin oyun karakterinin, ailesine miras olarak geçip geçmeyeceği bile uzun zaman tartışılmıştı. Yani bu âleme, hatta bu piyasaya “sanal” demek, büyük haksızlık olur. Tüm bunlara alternatif dünyanın üretip gerçek dünyaya ihraç ettiği, ekonomik değeri olan ürünler diyebiliriz belki de.
Her şey iki büyük pizzayla başladı
Bitcoin, 2008 krizi sonrası ortaya çıkmış olsa da, ilk gerçek Bitcoin transferi 2010 yılında Floridalı bir programcı olan Laszlo Hanyecz’in karnının acıkmasıyla gerçekleşti. Hanyecz, 10 bin Bitcoin harcayarak midesi için küçük ama insanlık için büyük iki pizza siparişi verdi! Devamındaki süreçte toplam 21 milyon adet BTC’nin tedavüle girme planı açıklandı ve şu anda 10 milyona yakın BTC dolaşımda. Başlangıçta çok kısıtlı alışveriş ve harcama imkanı olsa da, gelinen noktada Bitcoin’le işlem yapmak, milyonlarca marka ve mağazanın olduğu internet pazarında kısa yoldan reklam yapmak ve parlamak için bir yöntem olarak bile kullanılıyor.
Beraberinde elbette pek çok şüpheyi de doğuran Bitcoin sistemi, biz son kullanıcıları, internetten kolay ve masrafsız alışveriş sağlamak gibi basit yöntemlerle tavlamaya çalışıyor. Ancak işin uzmanı olan yazılımcılar için bu havuçlar tabii ki yeterli değil. Sistem onlara da “Güvenilirliğimiz konusunda şüpheniz varsa gelip kodlarımıza bakın” şeklinde bir imkan sağlıyor. Açık kaynaklı kodlar işin teknik kısmında böyle bir güven tesis etmeye çalışsa da, birkaç kez kötüye kullanıldığı oldu. Sistem birkaç defa kırıldı, bazı dijital Robin Hood’lar tarafından etrafa paralar saçıldı ancak açık çok hızlı bir şekilde kapatılıp dağıtılan paralar ortadan kaldırıldı.
Devamında özellikle Bill Gates gibi konunun ağır abilerinin sistemi öven konuşmalarıyla Bitcoin sistemi yeniden güç kazandı. Bu güç kazanımları sadece duygusal değil tabii ki, BTC hisseleri herhangi bir ülke ekonomisiyle ilgilenmese de kendi sistemiyle ilgili en ufak gelişmede ciddi hareketleniyor. 200’le 1200 dolar arası sert hareketler yapan BTC, şu sıralar 600-800 bandında bir ortalamaya oturmuş görünüyor. Her ne kadar gerçek dünyadaki ağabeyleri gibi ciddi analizlere konu olsa ve piyasalarda heyecan uyandırsa da, merkezi otoriteler hâlâ ufak kardeşe karşı buzdolabı soğukluğunda. Çin’de ve Rusya’da sistem yasaklandı. Konuyla ilgilenen okuyucular, tahmin ediyorum, bizim BDDK’nın sayfasındaki “Cıs olursa karışmayız!” mealindeki babacan uyarıyı da görmüşlerdir. Ona göre yani...
Tüm dünyada mevcut düzenlerin sorgulandığı, sınırların tartışıldığı bir ortamda, alternatif çözümlere ihtiyaç duyulması ve bu alternatiflerin, her ne kadar henüz biraz marjinal kalsa da, yeni neslin yeni ekonomisinden gelmiş olmasına şaşmamak lazım. Yine de kendisini “Web klasik yayıncılığa ne yaptıysa, biz de aynısını klasik para birimlerine yapacağız” gibi bir söylemle lanse etmeseydi, daha iyi olurdu. Ne de olsa, para için aynı şeyi düşünmesem de yayıncılıkta hâlâ kağıdın kokusu pek çoğumuz için vazgeçilmez. Bu durumda en iyisi, eskiyle yeniyi birleştirmek ve #kagidimadokunma demek mi olacak, ne dersiniz?
Bu yazı ve çok daha fazlası GQ Türkiye Mart sayısında ve GQ Türkiye iPhone/iPad edisyonunda...