Özellikle fantastik ve bilimkurgu kurmaca evrenlerinde geçen hikayelerin duyguları karşı tarafa geçirme gücü oldukça fazla olabiliyor. Belki de en başında o evrenin kurallarını kabul ederek izlemeye başlayıp ve kendimizi tamamen bıraktığımız için... Sizce Sıcak Kafa’nın en büyük gücü ve hem sizdeki hem de izleyicideki tesiri nedir?
Osman: Hikayesine ve onu anlatmak için seçtiği yollara ciddiyetle sahip çıkması.
Hazal: Dediğiniz gibi bu tür eğer iyi yapılırsa karşı tarafa geçen inandırıcılık çok etkileyici olabiliyor ve bu tabii ki harika bir şey. Sıcak Kafa karanlık ve hüzün dolu bir dünya evet ama bir yanı çok aydınlık, umut dolu bu hikayenin. Bu distopyayı her ayrıntısıyla, her duygusuyla çok iyi anlatmaktı bizim de amacımız buydu ve bunu başardığımıza inanıyorum. Çok uzun bir ön hazırlık süreci, büyük bir prodüksiyon, çok emek var Sıcak Kafa projesinde. Her mekan, her cümle, her kostüm ve aslında görülen, görülmeyen kısımdaki her şey en ince ayrıntısıyla üzerine düşünülerek, tartışılarak, denenip bakılarak oturtuldu. Bu emeğin karşılık bulması mutluluk ve gurur verici hepimizin için.
Bir kitap uyarlamasında yer almak, bir aktör olarak karaktere hazırlık ve çekim aşamalarında çalışma sürecinizi nasıl etkiledi?
Osman: Kitabı hala okumadım, bir tercih. Kimseden de dinlemeden, senaryoya ve Mert’in (Baykal) ve Umur’un (Turagay) tercihlerine odaklandım.
Hazal: Kitabı daha ilk görüşmeye gitmeden okumaya başlamıştım, 70 sayfa kadar. İşe kabul edildiğimde okumayı bıraktım çünkü Şule’nin yolculuğu ve hikayede durduğu yer tam olarak aynı değil kitapta. O nedenle kafamda herhangi birşey oturtmak ve etkilenmek istemedim. Senaryodaki Şule’ye ve kitaptan uyarlanmış olan senaryonun bütününe odaklandım.
Abuklasaydınız, ilk söyleyeceğiniz cümleler neler olurdu?
Osman: Ben istesem de abuklayamıyorum.
Hazal: Murat gibi “Ben istesem de abuklayamıyorum” demeyi çok isterdim bu soruya. Setin favorisi abuklamalar vardı hep onlar aklıma geliyor ortaya bir karışım yapıyım. Börülceler kımıl kımıl susarken biz kaynama noktasını duysaydık dünyanın kasnakları kaymazdı.
Murat’la tanıştığınızda sizdeki ilk etkisi ve izlenimleriniz nelerdi?
Osman: Murat o kadar depresifti ki ben iyiymişim dedim, pandemi hangimizi sarsmadı ki?
Şule’yle tanıştığınızda sizdeki ilk etkisi ve izlenimleriniz nelerdi?
Hazal: Şule’nin umudu, inandıkları doğrultusunda attığı emin adımlar ve asla vazgeçmemesi çok etkileyici geldi. Okurken bile etkisi altına aldı beni ve hep sonraki hamlesini bekledim. Tam tersi bir yerden de ne zaman vazgeçme noktasına geleceğini, ne olursa umudunun yok olacağını çok düşündüm. Şule gibi insanlara ihtiyacımız var hep olacak.
Sizi çok farklı türlerde projede ve birçok uç karakterde izliyoruz. Bu yeni bir işe yaklaşırkenki kriterlerinizden mi ve sizce mesleğinizin sınırları var mı?
Osman: Kendi sınırlarımı anlamaya çalışıyorum galiba. Diziyi pandemi sırasında çekmek ve daha ürkütücüsü de olabiliyormuş diyerek avunmak değişik bir duyguydu.
Yaptığımız her işten, yazdığımız her yazıdan ya da oynadığımız her rolden bize bir şeyler kalır ya; size sıcak kafa’dan kalan ya da dizinin size fark ettirdiği ne oldu?
Osman: İçimdeki umutsuzu ayağa kaldırdı.
Her yeni projeyle yeni bir karakter yaratma sürecine girmek sizi nasıl etkiliyor?
Hazal: Neredeyse her işimde karakter yaratma süreci çok heyecan verici geldi bana. Özellikle de Sıcak Kafa gibi çok sevdiğim, içinde olmaktan çok keyif aldığım, inandığım işlerde daha da keyifli hale geliyor. Tabii ki ilk başta çok sancılı bir süreç özellikle böyle bir distopyada hayal etmek daha güçtü en başta fakat karakteri anlamaya onunla bütünleşmeye başladıkça o içinden çıkılamaz gibi gelen zorluklar gitgide güzelleşmeye başladı ve oynamaktan büyük bir zevk alıyor hale geldim.
Ben bir seyirci olarak son dönemde en çok gerçeklik, sahicilik hissinden etkilendiğimi fark ettim. Çünkü insana ait tüm duyguları görebiliyorum. Siz bir izleyici olarak, bir film ya da diziyi izlerken en çok neyi ararsınız ve neye tutulursunuz?
Hazal: Aslında bu zaman zaman değişken benim için. Ruh halimle, o günlerde yaşadıklarımla çok doğru orantılı. Tesadüfen o an izlediğim bir filmle fazlaca empati kurabiliyor oluyorum. Hissettiklerimi izlediğim şeyde bulmak, görmek çok etkileyici geliyor ve daha da dikkat kesilmek, bittikten üstüne çok daha fazla düşünmek gerektiğini hissediyorum. Bu sıralar da izlediklerimden beklentim aslında dediğiniz gibi gerçeklik, kendi içimizde yansıtamadığımız gerçeklikler. Kafamız çok karışık çünkü hayatımızda gerçek şeyler göremediğimizi, duyamadığımızı, hissedemediğimizi düşünüyoruz ve bence hepimiz onu arıyoruz.