Peki o meşhur ruh eşiyle gerçekten bir gün karşılaşacak mıyız? Hakkında çok konuşulan, beklenen, bir türlü gelmeyen o kişi... Onu tanımak ve anlayabilmek için önce onunla karşılaşmak gerekir. Peki onu nasıl tanırız? Karşımıza aniden çıktığında nasıl biliriz? Somut bir şey midir? İçimizde, kalbimizde, göğsümüzün tam ortasında hissedilen bir şey midir? Sisters Astro’nun kurucusu Jenny Finkelstein, kendi tanımını şöyle yapıyor: Ruh eşi, yolumuzla kesişerek bize kendimizi yeniden hatırlatan, içimizde unuttuğumuz bir şeyi titreten kişidir.
Ruh eşi fikri yüzyıllar boyunca hem hayalleri hem tartışmaları besledi. Hepimiz bir gün şu düşünceyle karşılaşmışızdır. Hayatımı paylaştığım kişi gerçekten benim yolumla kesişmesi gereken kişi olabilir mi? Aşk sadece bir karşılaşma değil, daha derin bir bağ, yıldızlara yazılmış bir tanıma olabilir mi. Bağlantıların dijital hızda kurulduğu ve koptuğu bir çağda ruh eşi fikri hem büyüleyici hem de eskimiş görünebilir.
Yine de Asya kültürlerinde ruh eşi, tanrı Yue Lao tarafından bağlandığına inanılan görünmez kırmızı bir ip ile kişiye bağlıdır ve bu bağ kutsaldır. Japonya’da bu sihirli kırmızı bağ uzayabilir veya dolaşabilir, ancak asla kopmaz. Çin’de onlara “zhi ji” denir ve oldukça nadir kabul edilir. Antik Çin, tek bir ruh eşi bulmanın on bin altın bulmaktan bile zor olduğunu söylerdi. Günümüzde ise bu bağ, ne arkadaşlık, ne aşk, ne de aileye tam olarak benzeyen “dördüncü bir kategori” olarak tanımlanır. Courrier International bunu şöyle açıklıyor: Bu, içinde küçük bir kıvılcım olan bir dostluktur. Tam olarak aşk değildir, daha çok ruhsal bir uyumdur. Çin’den Japonya’ya ve sonsuz aşk arayan modern dünyaya kadar, ruh eşi kavramı güçlü bir sembol olarak varlığını sürdürüyor.
Ruh eşinin varlığı yüzyıllardır tartışma konusu. Kimileri herkes için tek bir kişi olduğuna inanır. Kimileri ise bunun romantik bir yanılsama, aşk filmlerinin ve edebiyatın yarattığı bir hayal olduğunu düşünür. Yine de bazı insanlar bu fikri destekleyen deneyimler yaşadıklarını söyler. Bağ, yalnızca uyumdan fazlası gibi gelir. Jenny Finkelstein şöyle açıklıyor: Ruh eşi, tanıdık gelen, sanki çok önceden bilinen birini andıran kişidir. Bağ, bu yaşamın sınırlarını aşar gibidir.
Ona göre ruh eşleri arasında doğmadan önce yapılmış bir “ruh anlaşması” var. Bu anlaşma, her birinin diğerinin gelişiminde önemli bir rol oynayacağına dair enerji düzeyinde verilmiş bir söz.
Omar Sy’nin sözleri durumu iyi özetliyor:
“Onu gördüğümde hayatımda hiç görmediğim birini tanımış gibi oldum.”
Jenny şöyle ekliyor: Eğer bir ruh bizim ruhumuza bağlıysa, yollar mutlaka kesişir. Fakat kalbin bu karşılaşmayı tanıyacak kadar açık olması gerekir.
Kavramlar dünyasında bir de ruh ikizleri vardır. Ruh eşinden biraz farklıdır. Ruh ikizinin aynı ruhun iki bedende görünen hali olduğunu söyleyenler vardır. Kimileri ise ruh ikizinin bizi sarsmak, değişime zorlamak için geldiğini düşünür. Ruh eşi bize eşlik eder ve destekler. Ruh ikizi ise bizi altüst eder, dönüştürür, yeniden doğmaya zorlar.
Ruh eşini tanımak, sezgi ile hissin kesiştiği ince bir noktadır. Ruh eşi, bizimle aynı değerleri paylaşmak zorunda değildir. Hatta bazen bizi en çok geliştiren, zorlayan kişi olabilir. Bir ruh eşini görürken “daha önce yaşanmışlık” hissi oluşabilir.
Omar Sy, Clique programında eşi ile karşılaşma anını şöyle anlatıyor:
“Onu gördüğümde hayatımda hiç görmediğim birini tanımış gibi oldum.
Bugün 26 yıldır birlikteler.
Astrolojide ruh eşini tanıma, iki kişinin doğum haritasındaki Ay yerleşimleri üzerinden okunur. Güneş, Yükselen, Venüs ve Ay Düğümleri arasındaki karşılıklı etkileşimler de ruh bağına işaret edebilir.
Ruh eşi aynı zamanda eksik parçanın tamamlanmış hali gibidir. Omar Sy şöyle anlatıyor
Biz gerçekten kendimiziz çünkü çok farklıyız ama çok tamamlayıcıyız. O var, ben varım ve ikimiz birlikte biz diye yeni bir şey oluşturuyoruz.
Jenny Finkelstein’e göre ruh eşi bize koşulsuz sevgiyi öğretir. Bağ zorluk içerse bile toksik değildir. Ruh eşi, bizi olduğumuzun ötesine davet eder.
Omar ve Hélène Sy, 10 Mart 2024’teki Vanity Fair Oscar gecesinde. Steve Granitz
Peki ya kaçırırsak. Herkesin ruh eşi var mı? Jenny Finkelstein kesin konuşuyor. Evet ve hatta birden fazla. Ruh eşi sadece aşk ilişkisiyle sınırlı değildir. Bir arkadaş, bir öğretmen, bir aile bireyi de ruh eşi olabilir. Bazı ruh eşleri bir ömür kalır, bazıları sadece bir yolculuğun ortasında bize dokunur.
“Onunla temas ettiğim her an kalbim aşk yüzünden sanki patlayacak gibi.”
Loane
Loane, ruh eşini bulduğuna emin. Yannick ile tanışmasını şöyle anlatıyor: İlişkinin daha ilk anda diğerlerinden farklı olduğunu hissetmiş. Duygularının doğal, akışkan ve hiç zorlamasız oluşu ona bunu söylemiş. Daha önce travmatik bir ilişki yaşamış olmasına rağmen, bu kez içinde bir açıklık, güven ve sükunet varmış. Sekiz aydır birliktelermiş. Loane, bunun bedeninde fiziksel olarak hissedilen bir aşk olduğunu söylüyor. Kalbimin içi yanıyor gibi. Ama iyi bir yanma. İçimde çiçek açıyor gibi, diyor.
Ona göre ruh eşini tanıtan şey akış ve dinginlik.
İsmail de kendi ruh eşini bulduğunu söylüyor. Yedi yıldır birlikte olduğu kişiyle ilişkisini şöyle anlatıyor. Onun için ruh eşi denilecek kişi sadece sevgili değil, en iyi arkadaş, sırdaş, hayat ortağı. Sosyal medyada tanışmışlar. Üç ay sonra İsmail evlenme teklif etmiş. Bugün hala ilk günkü gibi aşık olduklarını söylüyor. Ona göre ruh eşiyle karşılaşınca beden ve zihin farklı tepkiler verir. Her şey daha doğal, daha doğru ve daha içten olur. Ruh eşi ilişkiyi kolaylaştırır. Olan şey basitçe şudur. İnsan kendisi olur.
Tanıklık verenlerin isimleri anonimliklerini korumak için değiştirilmiştir.
BU İÇERİK İLK OLARAK GQ FRANCE WEB SİTESİNDE YAYINLANMIŞTIR.
