Ve Tanrı kadını yarattı... Sinema tarihine, adının ve soyadının ilk harfleriyle bile geçebilen gerçek bir fenomen. Tartışmasız 50’ler ve 60’ların en çok arzulanan kadını.
Son 20 yıldır hayatının önemli bir bölümünü hayvan hakları savunuculuğuna adadı. Çok zaman kendisi için yapılan “Yaşlandıkça çirkinleşti” eleştirilerine de gülüp geçiyor.
60 yaşına girdiği gün “60 beni hiç korkutmuyor. Sonuç olarak 59’dan sonra gelen bir sayıdan fazlası değil” diyebilen bir kadından bu beklenirdi zaten.
Alıştığımız modeller gibi değil, evet. Onlar kadar ince, kusursuz ve adeta kalemle çizilmiş hatları yok.
Bazıları gibi vejetaryen, birçoğu gibi sağlıklı beslenme takıntılı değil belki de. Ama tam da sevdiğimiz kadınlar gibi.
Fazlasıyla kıvrımlı, bir o kadar da özgüvenli. “Beni diğer modellerle yan yana koyduğunuzda garip durduğumun farkındayım. Bununla barışmam 10 yılımı aldı. Ama şimdi fazlasıyla mutluyum. Ben hayatı böyle seviyorum” diyebilecek kadar da dobra. Tam da hayalimizdeki kadınlar gibi...
Çok güzel. Anne oldu, daha da güzelleşti. Gördüğünüzde sanki bu dünyadan değilmiş etkisi yaratıyor ama bilakis fazlaca bizden. Güzel olduğu gözlere sokulan bir ortamda büyümemiş. Hatta aile içinde bu özelliği hiç gündeme getirilmemiş.
Fiziksel özelliklerin değil, karakterin ödüllendirildiği bir ailede büyümüş çünkü. “Dış görünüş uçar gider ama sizi birey yapan karakterinizdir” demişti Mila Kunis, bir röportajında. Haklı...
Ama günün sonunda onunla ilgili aklımızda kalan ilk şey hep güzelliği. Ve biz de bu durumdan son derece memnunuz.
1960’larda “kadın ve güzellik” kelimelerinin bir arada kullanıldığı birçok cümlenin öznesi oydu. İtalyan kadını dendiği zaman çok uzun yıllar onun adını hatırladık biz. Fiziksel özellikleri kadar İtalyan İngilizcesiyle de sevdik onu. Hele o “r”leri üzerine basarak söylemesi...
Bebeksi değildi, bilakis sertti. Kusursuz değildi ama doğaldı. Bu yüzden de hangi yaşta olursa olsun etkisini koruyabilmiştir. “Bana ilişkin gördüğünüz ne varsa, spagettiye borçluyum” diyecek kadar da İtalyan’dır, Akdeniz’dir.
Tam bir “Ugly Betty” hikayesi. İngiltere’nin küçük bir kentinde, Londra hayalleri kurarak geçen bir çocukluk. Model ajansında toplantı saatlerini organize etmek ve kahve getir-götür işleriyle başlayan ve Victoria’s Secret melekliğine kadar yükselen bir kariyer.
Her şey 18 yaşında New York’a taşınmasıyla başladı. Ondan sonrası hep yükseliş. 21 yaşında Burberry’nin yüzü oldu. Hayatı boyunca hep doğru zamanda doğru işlerin içinde yer aldığına inanıyor. Şimdiden, efsane kadınlar listesinin üst sıralarına tırmanmış durumda. Yani yine doğru zamanda, doğru yerde.
Son yıllarda yapılan ne kadar “en seksi kadın” listesi varsa, hepsinin gediklilerinden. Ülkemizde de arz-ı endam etmiş, hepimizi etkisi altına almış bir güzellik.
Henüz 24 yaşını doldurmadan, toplamda 1.5 milyar dolar gişe yapmış iki büyük filmi de “özgeçmişine” yazdırabilecek kadar da başarılı. Bu listede belki de kendimize en yakın hissettiğimiz isim.
Belki de geleceğin Monica Bellucci’si, kim bilir. Hiç de fena olmazdı hani...
1962 yılında, dünyada en fazla fotoğrafı çekilen kadındı o.
James Bond klasiği Dr. No filmindeki, beyaz bikinisiyle Karayip Denizi’nden kalipso söyleyerek çıkıp sahilde arz-ı endam ettiği sahne, hâlâ sinema tarihinin en seksi anlarından biri kabul edilir.
Hatta o bikini, filmden tam 40 sene sonra bir açık artırmada 70 bin dolara alıcı bulur.
Playboy’a neden çıplak poz verdiğini soran bir gazeteciye, “Çok güzelim, tek sebebi bu” diyecek kadar da akıllıdır. Hem de fazlasıyla.
Listedeki ikinci İtalyan. Ve bizim jenerasyon bütün kariyerini adım adım hatırladığından, nazarımızda Sophia Loren’den bir adım önde. Yani gözümüz, gönlümüz ona daha bir alışık.
Yürüyüşü, konuşması, bakışı; her şeyi İtalyan. Hatta aile ilişkileri ve aileye bakışı da öyle. Vincent Cassel’le mutlu bir evliliği ve iki çocuğu var. Kocası sorulduğunda, “Tabii ki hayatımın sonuna kadar beraber olmamızı isterim. Ama hayatın ne getireceği belli olmaz. Şu anda mutluysam, benim için önemli olan da budur” diyor.
Yıllar geçtikçe daha da güzelleşiyor ve hayatının her anından zevk alıyor. Biz de ona bakınca aynı hislere kapılıyoruz. Karşılıklı sevgi, tam da bu olsa gerek.