Bazı manzaralar mantığa meydan okur, bilimi ve büyüyü birbirine karıştırır ve en deneyimli gezginleri bile hayretler içinde bırakır. Bu yedi doğal harika o kadar gerçeküstü görünüyor ki, CGI sanmanız gayet normal. Ancak hepsi tamamen gerçek — bir stüdyoda değil, volkanik kuvvetler, mineral birikimi ve zamanın ta kendisi tarafından şekillendirilmişlerdir. Sakız pembesi göllerden devasa yer kraterlerine kadar doğanın en inanılmaz görsel şölenine bir yolculuk sizi bekliyor.
Getty Images
Lake Hillier, Batı Avustralya kıyılarında yer alan sakız pembesi bir bilmecedir ve bir Photoshop denemesi gibi görünür. Derin mavi Güney Okyanusu'ndan yalnızca incecik bir kum şeridiyle ayrılmıştır ve canlı rengi, Dunaliella salina gibi tuz seven mikroorganizmalardan gelir. Gölün yüksek tuzluluğu, Ölü Deniz’le yarışır ve çoğu canlı türü için elverişsizdir, ancak bu pembelik üreten algler için idealdir. Yukarıdan bakıldığında kontrast o kadar çarpıcıdır ki yapay gibi durur. Son yıllarda aşırı yağışlar göldeki tuzluluğu seyrelttiği için pembe tonu solmuş olsa da, bilim insanları su seviyeleri düştükçe rengin geri döneceğini öngörüyor.
Getty Images
Sahra’nın Gözü olarak bilinen Richat Yapısı, Moritanya çölünün kalbinde yer alan ve 40 kilometre çapında olan jeolojik bir bilmece. Yerden bakıldığında sadece bir dizi kayalık sırt gibi görünür, ancak uzaydan bakıldığında, Dünya’nın kabuğuna oyulmuş hipnotik bir spiral gibi. Başta bir göktaşı çarpma krateri sanılsa da, jeologlar bunun milyonlarca yıl süren erozyon ve volkanik yükselme ile oluştuğuna inanıyor. Bu eşmerkezli halkalar, yukarı itilen ve zaman ile rüzgâr tarafından aşındırılmış antik kaya katmanlarıdır. Korkutucu simetrisi bilimsel merak kadar uzaylı teorilerine de ilham vermiştir. Uzak ve büyük ölçüde erişilmesi zor olan Richat Yapısı, kartpostallık manzara sunmasa da çarpıcı boyutu ve geometrisiyle gezegenin en gerçeküstü doğal oluşumlarından biridir.
Getty Images
Grand Canyon tek başına bile yeterince büyüleyicidir, ancak onun milyar yıllık duvarlarının içinde çok daha derin bir jeolojik sır yatar: Büyük Uyumsuzluk. Burada, tek bir kaya yüzeyinde 1,2 milyar yıla kadar uzanan zaman boşluğu gözler önüne serilir. Kadim Vishnu Şist'i, çok daha genç olan Tapeats Kumtaşı ile buluşur. Bu kayıp zaman diliminde dağ sıraları yükselip tamamen aşınmış olabilir ve hiçbir iz kalmamıştır. Bazı bilim insanları bunun devasa buzullaşma olayları veya tektonik çalkantılar sonucu oluştuğunu düşünürken, bazıları kıtaların birbirine sürtünerek geçmişi yok ettiğini öne sürüyor. Bu boşluk dünyanın çeşitli yerlerinde görülür, fakat en dramatik ve görünür örneği Arizona’dadır.
Getty Images
Son on yılda, Sibirya tundrasında adeta bir gecede beliren devasa kraterler oluştu. Bunlar göçükler değil; eriyen donmuş toprakların (permafrost) ardında bıraktığı patlayıcı izlerdir. İklim değişikliği yer altındaki buzları eritirken, bin yıllardır hapsolmuş metan gazı baskı oluşturur ve sonunda yer kabuğu adeta infilak eder. Bazı kraterler 60 metreden daha derindir ve permafrost çözülmeye devam ettikçe değişim geçirmektedir. Yamal Kraterleri hem büyüleyici hem de ürkütücüdür: Doğanın gücünün her zaman deprem veya fırtına ile haber vermediğinin gerçeküstü bir hatırlatıcısıdır. Geçtiğimiz yıl yapılan bir araştırma, bu fenomenin nedenini açıklamış ve sıcaklıkların artması ile yer altındaki göletlerden metan gazının şiddetle salındığını ortaya koymuştur. Son on yıllarda yazların uzaması toprağın daha derin çözülmesine neden olmuştur.
Getty Images
Victoria Şelalesi zaten dünyanın en görkemli manzaralarından biridir, ancak dolunay zamanında ziyaret edildiğinde çok daha nadir görülen bir olaya sahne olur: Ay gökkuşağı ya da “moonbow.” Normal bir gökkuşağının aksine, bu spektral ışık yayı gece ortaya çıkar ve ay ışığının şelaleden yükselen sis bulutuna yansımasıyla oluşur. Çıplak gözle soluk, gümüş beyazı gibi görünse de, uzun pozlama fotoğraflarında tam spektrumlu renkleri açığa çıkar. Doğanın en şiirsel optik illüzyonlarından biri olan bu fenomen, adeta bir rüya gibi gözden kaybolur ve yeniden belirir. Dünya üzerinde bu olayı bu kadar güvenilir şekilde sunan çok az yer vardır. Bu da Victoria Şelalesi’ni yalnızca maceraperestler değil, romantikler ve gökyüzü gözlemcileri için de kutsal bir durak hâline getirir.
Getty Images
Danakil Çöküntüsü, sanki başka bir gezegene aitmiş gibi görünür. Dünya’nın en sıcak ve en yaşanmaz bölgelerinden birinde bulunan bu Etiyopya mucizesi; neon sarıları, zehirli yeşiller ve buharlı kükürt kaynaklarının psikedelik bir buluşmasıdır. Burada yer, tektonik çatlaklar ve volkanik hareketlerle şekillenmiş dengesiz bir manzarada kaynar ve fırlar. Asit havuzları tuz düzlüklerinin yanında köpürür, mineralle dolu gayzerler hâlihazırda kavrulmuş havaya buhar püskürtür. Yüzey sıcaklıkları 50°C’nin üzerine çıkabilir, yine de mikrobiyal türlerden oluşan yaşam burada hâlâ mevcuttur. Bu yer; bilim insanlarını, fotoğrafçıları ve maceraperest gezginleri kendine çeken, dünya dışı bir renk paletine ve ilkel bir enerjiye sahiptir.
Getty Images
Patagonya’daki Mermer Mağaraları, doğanın dalgalarla oyulmuş büyük katedralleridir. Şili’deki General Carrera Gölü’nde bulunan bu mavi-beyaz girdaplı mağaralar, kalsiyum karbonatlı kayalara 6.000 yıl boyunca çarpan su dalgalarıyla şekillenmiştir. Ortaya çıkan şey, gölün turkuaz sularını sürekli değişen desenlerde yansıtan hipnotik bir tünel ve oda ağıdır. Sadece tekne ya da kano ile ulaşılabilir olması, bu deneyimi daha da özel ve sinematografik kılar. Işık, pürüzsüz ve dalgalı duvarlara çarparken, dijital bir rüya manzarasını andıran etkileyici bir renk oyunu yaratır. Mevsimlere ve su seviyesine bağlı olarak, tonlar buz mavisinden laciverte kadar değişebilir.
BU İÇERİK İLK OLARAK GQ INDIA WEB SİTESİNDE YAYINLANMIŞTIR.