1980’de Kanada’nın Ontario kentinde dünyaya gelen Ryan’ın oyunculuk geçmişi çocukluğuna dayanıyor. 12 yaşında Disney’in “The Mickey Mouse Club” adlı dizisiyle oyunculuk kariyerine başlayan ünlü aktör bu dizideki performansıyla kısa zamanda başarıya ulaştı. Bu dizinin ardından ise “Young Hercules” ve “Breaker High” gibi dizilerde yer aldı.
17 yaşına geldiğinde “Frankenstein and Me” adlı film ile ilk kez sinemaya atılan oyuncu bundan sonra dizi kariyerine devam etmedi. 20 yaşına geldiğinde ise önüne daha iyi bir fırsat çıktı “Remember the Titans” filmiyle Denzel Washington ile çalışma fırsatı yakalayan Gosling, oyunculuk kariyerinin başarılı dolu basamaklarına çıkmaya başlamıştı.
Birkaç yıl sonra ise artık dünya çapında tanınan bir oyuncu olmuştu. Nick Cassavetes’in “The Notebook” filminde yer alan Ryan, bu filmdeki performansıyla artık başarılı bir oyuncu olduğunu kanıtlamıştı. Bu başarı sadece kariyeriyle sınırlı da kalmadı. Filmde rol aldığı arkadaşı Rachel McAdams ile yeni bir ilişkiye başlayan Gosling, artık Hollywood’un en popüler isimlerden biriydi.
Artık daha ciddi rollerde yer alan Ryan, 2007’de rol aldığı “Half Nelson” filmi ile Akademi Ödülüne aday gösterildi. Aynı yıl içinde Anthony Hopkins ile birlikte rol alan ünlü aktör, oyunculuk kariyerinin zirvesine doğru emin adımlarla ilerliyordu. Oyunculuk kariyeri tüm hızıyla devam eden aktörün özel yaşantısı ise pek iyi gitmiyordu. Yoğun tempo ve anlaşmazlıklardan dolayı Rachel McAdams ile ilişkisini sonlandırmak zorunda kaldı.
Oyunculuk kariyerine üç yıl boyunca ara veren Ryan Gosling, 2010 yılında ise “Blue Valentine” filmiyle beyaz perdeye geri döndü. Filmdeki performansıyla ayakta alkışlanan oyuncu bu sefer hiç olmadığı kadar sıkı çalışmaya başladı. Üç yıllık ara oyuncunun sadece kariyeriyle ilgili de değildi. Kendine daha iyi bakmaya başlayan oyuncunun yaşadığı değişiklikler her şekilde anlaşılıyordu. Eski zayıf görüntüsünden uzaklaşan Gosling, artık daha atletik ve sağlıklı gözüküyordu.
Artık ara vermeyi düşünmeyen ünlü isim, Nicolas Refn’in “Drive” filmiyle Festival sinemasının önemini fark etti. Film Cannes Film Festival’inde Altın Palmiye’ye aday gösterilen film, Ryan Gosling’in kariyerinde kilit bir rol oynadı.
Daha sonra peş peşe rol aldığı “The Ides of March” ve “Crazy, Stupid, Love.” filmleriyle adından daha sık söz ettiren oyuncu, stil anlamında da dikkat çeken bir isim olduğunu kanıtlamıştı. Özellikle “Crazy, Stupid, Love.” Filminde giydiği birbirinden şık takım elbiseleriyle dikkat çeken ünlü oyuncu, erkek stiline yön veren bir ikona dönüştü.
2011’de “The Place Beyond the Pines” filminin çekimleri sırasında Eva Mendes ile tanışan ünlü oyuncu hayatının aşkını buldu. O zamandan beri birlikte olan ikilinin Esmeralda ve Amada Lee isimli iki kız çocukları oldu.
Aktörlüğün yanı sıra yönetmenliği ve senaristliğini üstlendiği filmi “The Lost River” ile dikkat çekmeyi başaran ünlü oyuncu on parmağında on marifet olduğunu bir kez daha kanıtladı. Uluslararası festivallerde dikkat çeken filmin başrolünü ise hayat arkadaşı Eva Mendes üstlendi.
Emma Stone ile daha önce “Crazy, Stupid, Love.”da birlikte çalışan Gosling, “Gangster Squad” ve “La La Land” filmleriyle ünlü aktrisle tekrardan bir araya geldi. Özellikle “La La Land” ile büyük bir başarılı yakalayan ünlü aktör 2007’den sonra tekrardan Akademi Ödülü’ne aday gösterildi. Yakın zamanda “First Man” filmiyle aramızda olan ünlü oyuncu çalışmalarına hız kesmeden devam ediyor. Oyunculuğun yanı sıra müzik ve el işleriyle uğraşmayı seven ünlü isim sıradan bir karaktere sahip olduğunu her fırsatta dile getiriyor. Saymakla bitiremeyeceğimiz başarılara imza atan Gosling, bugün 38 yaşına giriyor. Biz de ünlü aktörün yeni yaşında sağlıklı mutlu ve hep bizimle olmasını diliyoruz. İyi ki doğdun Ryan!
Kapak Fotoğrafı: GQ America Cover, Giampaolo Sgura