Black Mirror modern zamanların en sarsıcı dizilerinden. “Hem nitelikli hem popüler” listesinden çok izleyici toplayan dizinin yapımcıları, 2020 yeni bir sezonu kaldırmaz diyerek bize resmen merhamet etti, ve izlerken yer yer dehşete düşüren kurguları bu senenin gerçekleri üstüne kaldıramayacağımızdan mütevellit, yılı pas geçti.
İzleyenler olarak dizideki ürünlerin, konseptlerin ya da ilişkilerin bir distopya olduğunun farkındayız ama, aradan geçen birkaç yıl, bu cümledeki distopya kavramını yıkmaya başladı.
Çünkü Black Mirror’da gördüklerimizin gerçek hayata entegre edildiğini görmeye başlıyoruz. Kullandığımız türlü eşya zaten ‘akıllı’ diye dijitalleşti… Sıra bize geldi. Uygulanmaya başlayan bazı fikirlerin Black Mirror projeksiyonları:
Senin Tüm Geçmişin (The Entire History Of You)
Fotoğraf: Netflix
Bölüme iş görüşmesinde, işlerinin pek de yolunda gitmediği bir genç avukat Liam ile başlıyoruz. Akıllı lenslerin giderek yaygınlaştığı, gözümüze sokarak PR çalışmalarının yapıldığı bir distopik evren tanıtımı yapılıyor. Taksi ücretinden tutalım, kimlik taramaları bile bu aparatlarla yapılıyor. Herkesin gözlerinin gördükleri bir bilgi yumağında toplanıyor. Neredeyse kullanmayan yok. İnsanlar anılarını televizyona yansıtıp kendi gözünden izleterek eğleniyor. Fakat işin bir de kara ayna boyutu var. Eşiyle ilgili birtakım şüpheleri olan Liam, kıskançlık krizlerine giriyor ve şüphelendiği kişinin lensine zorla erişerek aldatıldığını, çocuğunun aslında kendi çocuğu olmadığını öğreniyor. Bu aparat bir nevi hayatımızdan yalan söyleme özelliğini çıkarıyor. Sony geçtiğimiz günlerde bu tarzda bir akıllı lensin patentini aldı bile. Peki böyle bir düzene hazır mıyız? Herkesin her gördüğünün kaydedildiği, birbiriyle paylaşabildiği bir dünya hayatımızı nasıl etkiler? Bu sorulara herkesin kendi spesifik bir cevabı olur diye düşünüyorum.
Sosyal Linç (Hated in the Nation)
Fotoğraf: Netflix
Sosyal medyanın bir haksızlık karşısında, bir ihtiyaç anında bir araya gelip oluşturduğu olumlu güç muazzam. Fakat bu güç her zaman olumlu yönde kullanılmıyor. Ünlü-ünsüz ayırt etmeden, mecraya adım atan herkes ‘sosyal linç’ ile karşılaşabilir. Belki de gerçek çok farklıdır ama anlık fırtına kişide mental ve bedensel zararlar bırakabilir. Çoktan gerçeğe dönüşmüş bu durumu dizi, 2016’da yayınlanan bölümde, yine günümüzün çok kullanılan teknolojilerinden algoritma ve drone’lar ile öyle etkileyici bir araya getirdi ki!
Bölümde, sosyal medyada linç edilen kişilerin kısa süre sonra ölmesi üzerine başlatılan soruşturma sonucunda karşınıza soğuk kanlı bir seri katil çıkmıyor. Toplumun tümünün bilinçsiz toplu nefreti günümüzün basit teknolojilerine sadece ufak bir kurgu eklemesi ile somutlaştırılıyor.
Dibe Vuruş (Nosedive)
Fotoğraf: Netflix
Lacie, hayallerini kurduğu evi satın almak için insanların onun için vereceği puanlara ihtiyaç duyuyor. Bunun için eski arkadaşlarına yaranmak zorunda. Çünkü bu distopyada para her şeyi satın almıyor. İtibarlı, yani yüksek puanlık olmak, beğenilmek zorunda. Fakat tabii ki işler istediği gibi gitmiyor. Düğün için çıktığı yolda başına gelmeyen kalmıyor. Dibe vurdukça birtakım insanların onu puanlamasının ne kadar yapmacık olduğunu fark ediyor ve bu yüzden hapse girdiği halde kendini özgür hissediyor. Başkasının beğenisine öncelik vermek, kendi zevklerimizden uzaklaşmamıza sebep oluyor ve RateMe uygulaması bu bölümde bu gerçeği bize çarpıcı şekilde anlatıyor. Çin’de bu tarz bir uygulama denenmeye başladı. Her ne kadar ismini değiştirip buna sosyal skor deseler de, bal gibi Black Mirror’ın bu bölümünü uygulamaya başladılar. Böylece yüksek puanlı insanlarla yüksek puanlı insanlar bir araya gelirken, düşük puanlı insanlar ötekileşmeye başlayacak... Tehlikenin farkında mısınız?
Hemen Döneceğim (Be Right Back)
Fotoğraf: Netflix
Bir trafik kazasında kocasını yitiren Martha, yeni teknolojik yazılım sayesinde ölen erkek arkadaşının fikirlerini, düşüncelerini, üslubunu bir yapay zekaya yüklüyor. Yapay zeka denince akla zeki olmaya çalışan aptal bir bot geldiğinin farkındayım ama işler iyice gerçekçi bir hal almış gibi duruyor. Eşini kaybetmiş bir insanın denemekten asla çekinmeyeceği korkunçlukta bir yazılım… İşin daha korkunç tarafı Rus mühendis Eugenia Kuyda’nın bu uygulamayı senaryodan çıkarıp hayata geçirmesi. Uygulama şu an basit bir boyutta ama insanlık her şeyde olduğu gibi bi konuda da sınırına kadar gidecektir. Sadece iOS işletim sisteminde kullanılabiliyor. Adı: Luka. Dikkat edin, sohbet devam ettikçe Luka öğreniyor ve gelişiyor...
Hemen Döneceğim (Be Right Back) 2
Fotoğraf: Netflix
Yine aynı Black Mirror bölümünde Martha, ölen kocasıyla yaptığı yazışmayı bir ileri safhaya geçiriyor. Ona çok benzeyen bir droid satın alıyor. Tıpkı eve bir mobilya almış gibi kurulum yapıyor. Yapay zeka yazılımıyla hali tavrı kodlanan robotumuzun artık bir de vücudu oluyor. Akıllı robottan bir adım daha öteye giderek ete kemiğe bürünen eski koca, işleri rayından çıkarıyor. Özellikle Asya ülkelerinin bu konuda çok iyi olduğunu, böyle bot zekalarını robotlara yükleyebildiklerini biliyoruz. İlişkiler de canlılar gibi yaşar ve ölürler, peki ya robotlarla sonsuza kadar devam ederse?
Sus ve Dans Et (Shut Up and Dance)
Fotoğraf: Netflix
Kesinlikle görmüşüzdür: dizüstü bilgisayarının kamerasına bant yapıştıranlar, sürgülü plastik yapıştıranlar, ya da kameraya gözükmekten korkanlar… Tüm bunların hepsi seni acaba izleniyor muyum? paranoyasına itmiş olabilir ama bazen paranoyaklık iyidir… Bölümümüz bir restoranda garsonluk yapan Kenny’i konu alıyor. Kenny’nin dizüstü bilgisayarından girdiği yasaklı siteler sonucu web sitesi korsanları görüntülerine erişiyor. Şantaj ile ergenlik çağında bir insanın rezil olmaktan korkarak yaptığı şeyler iste korkunç. Üzülerek söylüyorum ki internetteki birçok yeraltı web sitesi bilgisayarınızın kamerasını kullanarak sizi kaydedebiliyor. Evinizi sürekli gözetleyen kameranın sizin olması tüyler ürpertici değil mi?
Milli Marş (The National Anthem)
Fotoğraf: Netflix
Yeni teknolojiler kadar, mevcut kullanımdakilerin hayatımızdaki dramatik etkisi de suratımıza çarpıyor. Black Mirror’ın 2011’de henüz sadece İngiliz TV kanalında yayınlanan pilot bölümünde, kraliyet ailesinden bir üyenin teroristlerce kaçırılması ve ülkenin başbakanının bir domuz ile cinsel ilişkiye girmezse öldürüleceği tehdidi üzerine toplumun bunu izlemek adına gösterdiği ahlaki ikilem ve olayların gerçekliğini sorgulamaktansa, pasifize edilmiş şekilde ekran karşısında bekleyişe geçme durumu öyle çarpıcı anlatılmıştı ki, İngiltere’de dizideki olaylarla ilgili asılsız haberler / iddialar çıkmaya başlamıştı.
Smithereens
Fotoğraf: Netflix
5.Sezonun 2. Bölümü Smithereens’te ise bir kederli ve sinirli bir adam, bir sosyal medya şirketinin CEO’su ile görüşmek istiyor. Çünkü hayatındaki bir ‘anlık’ sosyal medya mecrası kontrolü öylesine derin bir travmatik deneyime sebep olmuş ki (spoiler vermeden yazıyorum) sadece ‘selfie’ çekmeye çalışırken felaketle sonuçlanan üzücü haberler dünyanın çeşitli yerlerinden yıllardır geliyor.
2020'nin en büyük teknoloji manşetinin Elon Musk'ın Neuralink'i olduğunu düşününce galiba diziye biraz ara vermek izleyiciler için çok isabetli bir karar.