O ruhsuz spor salonlarını, gıcırdayan koşu bandını ve köşede tozlanan dumbbell’ları unutun. Fitness dünyası yeni bir takıntı buldu: Punch Lagree. İsmi kadar iddialı, shadow boxing (gölge boksu) ile Lagree antrenmanını harmanlayan bu disiplin, patlayıcı bir formatıyla şu sıralar en heyecan verici trendlerden biri olarak öne çıkıyor.
New York ve Londra stüdyolarında doğup ardından Paris’e gelen Punch Lagree, temassız boks ile Lagree antrenmanının birleşiminden oluşuyor. Çifte vaat üzerine kurulu: Minimum sürede maksimum kalori yakmak ve aynı anda derin kasları cerrahi bir hassasiyetle şekillendirmek. Yani hem ter hem de stil bir arada.
Uzun süre Pilates Reformer, başkentteki şık stüdyolarda hüküm sürdü. Kesin, etkili ve zarif hareketleriyle neredeyse askerî bir disiplinle vücutları şekillendiriyordu. Ama bir eksiği vardı: Yoğunluk. İşte tam bu noktada devreye Lagree girdi; Pilates’in süper yüklü versiyonu. Ultra yavaş ama kas lifleri üzerinde yıkıcı etkisi olan hareketlere dayalıydı.
Sonrasında sahneye boks çıktı. Daha doğrusu onun temassız hali: shadow boxing. Patlayıcı, özgürleştirici ve adeta katartik; direkler, kroşeler ve aparkatlarla kardiyoyu da adrenalini de zirveye çıkarıyor. Punch Lagree işte bu iki evreni 50 dakikalık bir derste buluşturuyor. Sonuç: Microformer üzerinde milimetrik güç serileri ile hız kesmeyen boks raundlarının peş peşe gelmesi. Üstelik enerjiyi düşürmeyen özel hazırlanmış bir playlist eşliğinde.
Burada ne beyaz floresan ışıklar var ne de mırıldanan bir eğitmen. Punch Lagree bir deneyim gibi yaşanıyor: Yarı karanlık bir salon, mavi neon ışıklar, kulüp atmosferi yaratan güçlü bir müzik. Eğitmen, kulaklık mikrofonuyla adeta bir DJ gibi salonu ateşliyor. Geçişler durmaksızın akıyor: bir boks raundu, ardından Lagree makinesi, sonra tekrar boks… Ta ki teknik nakavt noktasına, yani bacaklarınız titreyene kadar. Bu yüzden müdavimleri buna “bağımlılık” diyor. Çıkışta bitkin oluyorsunuz ama hem zihinsel hem fiziksel olarak sıfırlanmış gibi hissediyorsunuz.
Fikir göz korkutucu gelse de dersler herkese açık, yeni başlayanlar dahil. Her hareket yönlendiriliyor, makineler uyum sağlayacak şekilde tasarlanmış ve yoğunluk kişiye göre ayarlanabiliyor. Tek şart: Kendinizi zorlamaya gerçekten istekli olmak. Salon genellikle dolu olduğundan eğitmen herkesle birebir ilgilenemiyor, ama kolektif enerji sizi sürüklüyor.
Ekipman tarafında stüdyo eldiven sağlıyor, kaymaz çoraplar tavsiye ediliyor. Spor ayakkabı şart değil; ama özellikle zıplamayı seviyorsanız boks kısmı için giyebilirsiniz. Lagree bölümünde ise çıplak ayakla güçlü duruş bile son yediğiniz patates kızartısını pişman edecek kadar yeterli oluyor.
Yıllarca Pilates Reformer, ünlülerin ve uzun, ince bir vücut isteyenlerin gizli silahıydı. Ama Punch Lagree’nin yanında fazla uslu görünüyor. Burada sonuçlar daha hızlı hissediliyor; derin kas çalışması ve yoğun kardiyoyu birleştiren bu patlayıcı karışım sayesinde. Açıkçası: Daha az zaman, daha çok ter, daha çok ağrı. Bazıları buna şimdiden “yeni nesil spor” diyor: Zorlayıcı ama eğlenceli, teknik ama keyifli. Ve en önemlisi, abartısız: Hemen sonuç, karın kası, güçlü bir zihin ve anında endorfin patlaması isteyen nesle tam uygun.
Punch Lagree sadece bir spor değil, aynı zamanda bir yaşam tarzı. İnsanlar hem stres atmak hem de kendi sınırlarını şık bir ortamda zorlamak isteyen şehirli bir topluluğun parçası olmak için geliyor. Deneyim, günümüz fitness beklentilerinin hepsini karşılıyor: sürükleyici, etkili, Instagram’lık.
Peki, bu spor gerçekten pazar sabahı koşusunun veya geleneksel Pilates dersinin yerini tutar mı? Cevap basit: Bir derse katılın ve ertesi günkü kas ağrılarınız size yanıtı versin.
BU İÇERİK İLK OLARAK GQ FRANCE WEB SİTESİNDE YAYINLANMIŞTIR.