80’li yılların sonu, Los Angeles. Yönetmen Roland Joffé (The Killing Fields, The Mission) aktör arkadaşlarından birini Beverly Hills’teki yepyeni bir restorana akşam yemeğine davet etmiş. Dedikodunun her şey demek olduğu bu şehirde, hem LA Times hem de New York Times tarafından tebrikler yağdırılan, sessiz ve ciddi şef Nobuyuki’nin (arkadaşları için Nobu) Matsuhisa adlı restoranı, çığır açan Japon yemeğinin yeni adresi olarak görülüyormuş.
Joffé daha önce de burada bulunmuş, çalışkan şefle sıkı bir dostluk kurmuş ve şimdi onu, misafiriyle tanıştırmak istiyor. O günleri düşününce Nobu, Joffé’nin arkadaşı “Bob”la (Robert’ın kısaltması) karşılaşmasını ve sohbetlerini hatırlıyor. “İyi biriydi” diyor Nobu, “Ama meşguldüm, mutfakta çalışıyordum ve onun kim olduğunu bilmiyordum. Hayatımı bir suşi şefi olmaya adamıştım, pek fazla film izlediğim söylenemezdi.”
Şefin şansına, Robert De Niro bu duruma gücenmemişti. “Konuştuklarımızın çoğunu hatırlamıyorum bile ama yemeğin leziz olduğuna emindim” diyor De Niro gülümseyerek: “Ve bu yüzden Nobu’ya şöyle dedim: Eğer New York’ta bir restoran açmayı düşünürsen, bana haber ver...”
Sonrası, büyük bir başarı hikayesi. Dünyanın beş kıtasında 32 restoran ve 20 yılı aşan Nobu-De Niro ortaklığı günden güne daha da güçleniyor. İşte işin sırrı...
Robert De Niro: Los Angeles’taki Matsuhisa’ya gittiğimde daha önce böylesi bir Japon mutfağı görmemiştim. New York’ta bildiğim Japon yemekleri güzeldi ancak gelenekseldi. Nobu’nun Güney Amerikan ilhamıyla yaptıkları farklı ve heyecan vericiydi, onun olağanüstü olduğunu düşündüm.
Nobuyuki Matsuhisa: Peru’da bir ortağım vardı ve işler pek de iyi gitmiyordu. Alaska’da bir ortağım vardı ve restoran yanıp kül olduğunda yalnızca 50 gündür açıktık. Los Angeles’ta Matsuhisa’yı açarken tek başımaydım ve orası eşimle (büyük patronla) benim evimdi, bir başkasıyla çalışmak istemiyordum. Bob sabırlıydı, görüşüme saygılıydı ve dört yıl bekledi. Bu sürede ona güvenebileceğimi hissettim.
RDN: New York’ta ilk Nobu’yu açmak için onu ikna etmem yaklaşık dört yılımı aldı. Başta hazır değildi, bunu anlayışla karşılıyordum. Ancak TriBeCa Grill’i açmıştım ve yeni bir fırsat arayışındaydım. Restoran ortağım Drew (Nieporent) ile Nobu’nun kariyerini yakından takip ediyorduk ve sonunda onu New York’a gelmeye ikna etmeyi başardık.
NM: İşimi icra ederken oyun oynamam. Yaptığımı çok ciddiye alırım. Eğer ortada bir sorun varsa bunu ekibimle konuşurum; sorunu tespit eder ve çözeriz. Şeflerime asla hayır demem. Yeni şeyler denemek istiyorlarsa buyursunlar... Ben yalnız değilim, bir aile gibiyiz ve hep beraber çalışıyoruz.
RDN: Nobu tüm restoranlarımıza büyük bir ilgiyle yaklaşıyor. Bu işte ustalaşmak zamanımızı aldı ve artık herhangi bir sorunla karşılaştığımızda baş edebiliyoruz. Eğer bir restoranımız ölü sezonda zorluk yaşıyorsa veya bir şefimizin kişisel sorunları varsa çözümünü bulabiliyoruz. Nobu herkesle ilgileniyor. Benimle ilgilendiğinden emin değilim!
NM: Şahsen, Michelin yıldızlarını pek önemsemiyorum. Yemek, hizmet, tasarım, atmosfer ve enerji; hepsi birincil derecede önemli. Restoranlarımız iş yaptığı ve insanları memnun edebildiğimiz sürece Michelin yıldızları hakkında düşünmüyoruz.
RDN: Kesinlikle!
RDN: Uzun bir süredir, otellerine restoran açmak isteyip istemediğimizi soran, kendilerini yeni bir seviyeye taşımak isteyen sayısız otelden teklif alıyoruz. Düşünüyorum: Neden kendi otelimizi açmak varken, markamızın itibarını başka bir otele bağlayıp ortak olalım? Bence bu son derece mantıklı, nitekim Nobu otelleri yakında açılıyor.
RDN: Kimse yokken yemekleri ben pişiriyorum!