Şimdi Sahne Onların: Burak Yörük
Röportaj

Şimdi Sahne Onların: Burak Yörük

90’lar kuşağının enerjisini, çalışkanlığını, çılgınlığını ve heyecanını iliklerimize kadar hissettiren üç başarılı isim. Daha başında oldukları kariyerlerine sığdırdıkları onlarca proje ve yüzbinlerce takipçi, hepsi için işlerini iyi yaptıklarının birer kanıtı. Şimdi sahne; daha iyisini arama ve kendini geliştirme isteklerinin hiç bitmeyeceğine emin olduğumuz genç oyuncular Birand, Ozan ve Burak’ın…

Henüz 24 yaşında. Instagram’da her saniyesini çılgınca izleyen bir milyon takipçisi var. Set saatlerini ve mekanlarını öğrenip saatlerce kapıda bekleyen, onu görmek için biletlerini erkene alıp ülke değiştiren hayranları… O ise tüm bu ilgiyi işini iyi yaptığının kanıtı olarak görmeyi seçen, yaşıtlarına göre oldukça sakin bir hayat yaşayan ve iyi insan olma arayışında olduğunun altını çizen bir adam. Burak Yörük’le tanıştığımıza memnun olmak için nedenlerimiz çok.

Nasıl karar verdin oyuncu olmaya?

Ben aslında 6 yaşımdan beri oyunculuk yapıyorum. O dönem babam ATV’de çalışıyordu ve sektördeki çevresi genişti. 6-7 yaşlarım televizyonda yayınlanan bir-iki yapımda oynayarak geçti. 14 yaşında farklı kurumlarda oyunculuk eğitimi almaya başladığım bir döneme girdim. Daha sonra üniversitede oyunculuk bölümünü seçtim. Doğal akışında bir süreç oldu benim için.

Dört dizi ve iki film var kariyerinde. Senin için hangisi daha adrenalin dolu, film mi ,dizi mi?

Üç sene önce şimdi oynadığım 4N1K dizisine Sinan karakterini canlandıran rol arkadaşım Cihan Şimşek sayesinde dahil oldum. Önce kitap, ardından film, dizi, internet dizisi ve reklam filmi olan bir projeden bahsediyoruz. Oyuncu olarak neredeyse her sahneyi bana yaşatan bir yapımda yer alma şansım oldu ve ikisini birbirinden heyecan anlamında ayırabileceğimi zannetmiyorum.

4N1K’da canlandırdığın Barış karakteri nasıl bir çocuk sence? Benzerlikleriniz var mı?

Barış âşık olduğu kızın dört çok yakın erkek arkadaşı tarafından sevilmeyen ve çocukluk travmaları yüzünden bazı durumlarda nasıl hareket edeceğini bilmeyen biri. Dizide kötü çocuk gibi görülüyor ama bence karakterinin kötü bir tarafı yok. Annesi evi terk edince yerine koyacak birini arayan bu nedenle de farklı konularda aşırı ısrarcı olabilen bir tip. Aynı zamanda karşısındaki kıza çok ince jestler de yapan bir centilmen. Benzerliğimiz benim de lisedeyken uzun bir süre basketbol oynamış olmam ve hâlâ çok sevmem. Keşke profesyonel kariyerimi basketbol üzerine kursaydım dediğim zamanlar olmuyor değil. Ama Barış kadar ısrarcı bir insan asla değilim. Ben daha çok bir şeyi elde ettikten sonra elimde tutmak için ısrarcı oluyorum.

Burak’ın bir günü nasıl geçiyor? Set olduğunda ya da olmadığında nasıl bir rutinin var?

Setimin olduğu gün zaten başka hiçbir şey yapmaya zamanım olmuyor. Ev-set-ev gibi bir rutin düşünün. Çalışmadığım zamanlarda da sakin bir hayatım var aslında. Spor yapıyorum, arkadaşlarımla buluşuyorum, basketbol oynuyorum, YouTube için video çekiyorum genel olarak.

Set yoğunluğunda spor rutinini nasıl düzenli tutuyorsun? Biraz spor konuşalım. Antrenman rutinin var mı? Sadece gym’de mi çalışıyorsun yoksa açık havada spor yapmayı da tercih ediyor musun?

Spor salonuna gidiyorum ama açıkçası çok sevmiyorum. Çocukluğumdan beri sporda stratejisi ve mücadelesi olan şeyler hoşuma gidiyor. Bu yüzden boks yapıyorum, basketbol oynuyorum ve kayıyorum. Bu aralar en fazla bu üçü ile ilgileniyorum. Hatta basketbola biraz ara verdim, diğer ikisi daha baskın diye. Bir de yakın zamanda Muay Thai ile tanıştım ve beni çok etkiledi. İki saatlik set aram olduğu zaman bile stüdyoya gidip çalışıp geri dönecek kadar severek yapıyorum.

Bir de yeni sayılabilecek bir YouTube kanalın var?

Ben lisedeyken şimdi video-blog denilen şeyi rapçiler yapıyordu. MTV dönemini takip edenler hatırlayacaktır. Günlük hayatlarını kaydedip her hafta paylaşan rapçileri takip ederken 2008’de ben de bir YouTube kanalı açmaya karar verdim. O dönem yayınladığım şeyler tabii şimdi sadece benim görebileceğim bir yerde duruyor! (gülüyor). Mart 2019’da yeniden video çekmeye başladım. Hayatımda yaparken keyif aldığım şeyleri takipçilerimle paylaşıyorum ve bundan keyif alıyorum.

YouTube, dizi, film… Bir de “Helal Rockstar” adı altında tişört ve kapüşonlular tasarlıyorsun. Markanın arkasındaki hikaye nedir?  

Ben çocukken de arkadaşlarımla tişörtlerimizin üzerine kendi tasarımımızı yapıp bastırıyorduk. Sonra oyuncu bir arkadaşım bana “Sen gece partiliyorsun ama ne alkol alıyorsun ne de sigara kullanıyorsun. Helal rockstar!” dedi. Oradan “Helal Rockstar” terimi çok hoşuma gitti ve tişört yaptırmaya karar verdim. Bu şekilde üzerinde motto’lar olan parçaları satan başka bir arkadaşım da çok beğendi ve daha fazla sayıda üretip satmak için izin istedi. Tasarımları ona gönderdim, ense kısımlarına da benim imzamı işledik ve marka ortaya çıktı.

Instagram hesabında bir mobil dedektiflik oyununda oynayacağını gördüm. Komiser Eray’dan ve oyundan bahsedelim mi?

İlk kez yapıldığı için açıkçası biz de tam açıklayamıyoruz. Polisiye bir mobil oyun. Oyunu oynayan her kimse aslında katili aramaya başlıyor ve oyunun içinde interaktif olarak ona yardımcı olan dedektifler var. Benim karakterim komiser Eray da bunlardan biri. İpuçları topluyorsunuz, katilin kim olabileceği konusunda tahmin yapıyorsunuz ve ilk doğru bilen olursanız yüklü bir para ödülü alıyorsunuz. Tamamen “Made in Turkey” bir uygulama olması beni heyecanlandırıyor. Çıkış tarihini kesinleştirmedik henüz, halen çekim aşamasındayız ama beklemeye değeceğinden eminim.  

burak yörük

Adrenalin denince aklına ne geliyor?

Kesin söylenmiştir ama benim aklıma ilk önce “aşk” geliyor. Bu arada çok rahatsız edici bir şey bence, yani hiç tavsiye etmiyorum. Ayrıca ben adrenalini hiç sevmiyorum. Evet sörf yapıyorum, kaykay yapıyorum, motora biniyorum ama bunları adrenalin için yapmıyorum, benim böyle bir arayışım yok. Hatta özellikle de şuan daha entelektüel şeylere kaymış durumdayım. Biraz büyüyorum galiba. Resim, sinema, tiyatro… bunlarla ilgiliyim daha çok şu sıralar.   

Hayatında yaptığın en heyecan verici şey neydi?

Âşık olmak.

Gelecek planlarında neler var?

Seneye yaz için Amerika’da oyunculuk eğitimi almayı planlıyorum. Sıcak bir yerlerde olmak istediğim için Los Angeles düşünüyorum.

Seçme şansın olsaydı hayatının filminde başrolü paylaşacağın kadın ve erkek oyuncular kim olurdu?

Once Upon A Time In Hollywood’u izledikten sonra kesinlikle Margot Robbie ve Brad Pitt. Şans verilse, Leonardo DiCaprio’yu da kadrodan çıkarmak istemezdim aslında.

Günlük tarzını nasıl tanımlarsın? Gardırobunu açsak en çok hangi renk ve parçayı görürüz?

Dolabımı açsanız bolca siyah ve grinin yanında çok farklı renkler de görürsünüz. Ama renkler sadece görüntü olarak orada duruyorlar günlük hayatıma adapte edebilmiş değilim henüz. Düz kesimleri, rahat kalıpları seviyorum. Ayağımda spor ayakkabıdan başka bir şey görmeniz de neredeyse imkansız.

Şu sıralar kulağında en çok ne çalıyor? Dinlenmek istediğinde arka planda hangi müzik var?

4N1K’da Gökhan’ı canlandıran Sina’nın inanılmaz iyi bir müzik zevki var. Onun sakin müzik listelerine bayılıyorum. Ayla diye bir sanatçı keşfettim son dönem favorim oldu. KALEO’nun I can’t go on without you şarkısına da takıntı yapmak üzereyim, beni çok dinlendiriyor.

Oyuncu olmasaydın ne olurdun?

Basketbolcu olmayı isterdim.

Peki ünlü olmak sence nasıl bir şey?

Ünlü olunca hayatında ne değişti diye sorduklarında annem lafa atlayıp “O zaten evde hep ünlüydü” diyor. Ailenin tek erkek çocuğu olduğum için bu konuda biraz haklı. Özür dileyerek söylüyorum ama annemin sevgisi 1 milyon hayrana bedel bir sevgi. Benim ünlü olmam arkadaşlarımla aramızda bir şaka. Bu duruma adapte olamadım, olmayacağım da. Adapte olduğun zaman hastalanmaya mahkumsun. O kısmı benim işim, eve geldiğimde yine aynı Burak’ım. İşini iyi yapan herkes kendi işinde ünlü zaten. Bu durumdan rahatsız değilim, aksine çok da seviyorum. Ünlü olmayı bir şeyleri iyi yaptığımın işareti olarak değerlendiriyorum.

İlişkinde, işinde ve arkadaşlarınlayken seni en çok heyecanlandıran şeyler nelerdir?

Ben çok duygusal biriyim. Duygusal olan herhangi bir şey, duygularla alınan herhangi bir karar bana arkadaşlığı gerçek hissettiriyor. İçinde bulunduğumuz sektörden dolayı uzun süren sağlam ilişkiler kurmak zorlaşıyor. Anlattığın şeyi dinlemeyecek veya senin dinlemek istemeyeceğin insanlar olabiliyor çevrende. Bu yüzden beni dinleyen ve özellikle de benim dinlemek istediğim insanlarla iletişim kurmak beni çok heyecanlandırıyor.

Seni takip eden gerçekten bir milyon insan var. Bu da sadece sosyal medyada gördüğümüz kadarı. Hepsine tek bir mesaj verecek olsan?

Kendinizi sevin, ama çok da sevmeyin. “Barışmak” diyelim buna. Kötü özelliklerinizi değiştirmeye çalışın, olmazsa da kabullenin ve barışın. Her ne olursa olsun iyi bir insan olmaya çalışın. Ben hayatımda hep bunu arıyorum.

 

 

 

 

 

 

 

 

İLGİLİ İÇERİKLER burak yörük GQ Yaz 2019
İlgili Başlıklar
Daha Fazlası