Getty
Türler arasındaki geçiş modern popta iyice yerleşmiş durumda — ancak Rosalía’nın yeni albümü Lux daha fazlasını yapıyor. Yalnızca pop müziğin kendi içindeki türleri — rock, hip-hop, dans ve diğerleri — birleştirmekle kalmıyor, aynı zamanda onları klasik ve opera gibi yüceltilmiş, geleneksel biçimlerden ayıran duvara da bir balyoz indiriyor.
Lux, Londra Senfoni Orkestrası ile kaydedildi; yaylılar ve flütler bolca yer alıyor ve arp ile timpani davullarının da kendi anları var. Çıkış single’ı “Berghain”, en azından Björk’ün geri vokallerine ve Yves Tumor’un ünlü Mike Tyson alıntısını tekrarlamasına (“Seni sevinceye kadar seni s…m”) gelene kadar, kudurmuş bir mini opera fırtınası. Artık Rosalía’nın müziğinde alışıldık hâle gelen flamenko perküsyonu da mevcut; modern elektronik süslemeler de öyle: “Reliquia”da dijital davullar ve parçalanmış sample’lar; “La Yugular”da aniden girip aniden kesilen yapay bir yankı; “Focu ‘Ranni”de cırtlak, yukarı perdelenmiş sesler.
Rosalía’nın vokalleri tüm bunlara fazlasıyla ayak uyduruyor; arka planın gerektirdiğine göre mırıldanıyor, yükseliyor — ya da bu ikisinin arasında bir yerde duruyor. Bu vokaller, açıkçası akıl almaz şekilde 14 dilde: İspanyolca, Katalanca, İngilizce, Japonca, Latince, İtalyanca, Almanca, Ukraynaca, Arapça, Sicilyaca, Fransızca, Mandarin, İbranice ve Portekizce. Şarkı sözleri — çevirilerden ve sanatçının röportajlarından anlayabildiğimiz kadarıyla — büyük ölçüde Tanrı’ya ve tarihteki kadın düşünürlere, örneğin Bingenli Rahibe Hildegard ve Taoist rahibe Sun Bu’er’e odaklanıyor.
Artık pop müziğin sınırlarının bile dışına mı çıktık? Eğer “pop”, “erişilebilir” anlamında kullanılıyorsa muhtemelen: Lux’un sınırsız deneysel yapısına rağmen, “Mio Cristo Piange Diamanti”, “Sauvignon Blanc” ve final şarkısı “Magnolias” gibi dümdüz melodik güzellik anları çok. Eğer “pop”, “popüler” anlamında kullanılıyorsa, o da evet: “Berghain” zaten dinleme listelerinde iyi bir çıkış yaptı. Rosalía da bu konuda kararlı. New York Times’ın pop müzik podcast’ine şöyle söyledi: “Bu sadece pop yapmanın başka bir yolu. Onu pop hâline getirmenin başka bir yolu olmak zorunda! Björk bunu kanıtladı. Kate Bush bunu kanıtladı. Ve yaptığım şeyin pop olduğunu düşünmem gerekiyor, yoksa başarılı olduğumu düşünmem.”
Öyleyse Lux bir pop albümü. Peki Rosalía’nın poptaki akranları ne yapıyor? Şu ara kadın yıldızların hüküm sürdüğü bir dönemden geçiyoruz ve çoğu eğlenceli, söylem-yüklü şarkı yazımı ile hafif retro tınılarda buluşmuş durumda. Yeni Taylor Swift biraz eski Sabrina Carpenter gibi, yeni Sabrina Carpenter biraz eski Chappell Roan gibi sound’a sahip. Charli XCX bir istisna, elbette; fakat Lily Allen’ın West End Girlü de, ses dünyası açısından, Brat’ten oldukça ilham almış görünüyor. Bu müziğin çoğu iyi — bazıları çok iyi — fakat hiçbiri birbirinden milyonlarca adım uzakta değil. Bu yıldızların birbirlerinin ayak parmaklarına basma ihtimali, örneğin Swift’in The Life of a Showgirl albümünde bir Charli XCX diss parçası olmasını bir nebze açıklayabilir.
Lux ise hem sound hem de ruh bakımından tüm bunlardan ayrılıyor. Carpenter ve diğerlerinin o muhteşem muzipliği harika, ama Rosalía’nın “Mesih’im elmaslar ağlıyor” ve “Sadece Tanrı’m için süslenirim” gibi sözler söylemesi, bizi utanmadan yüceliğe uzanan bir içtenliğin cazibesine geri çağırıyor. Albümün kültürel temponun yönünü belirleme şansı cidden var. Oklou, FKA Twigs, Smerz ve Ethel Cain gibi diğer modern yenilikçilerin aksine, Rosalía kesinlikle bir pop yıldızı — ve Taylor kadar satış yapmasa da, geçen yıl Brat bunun bir engel olmadığını kanıtladı. Ayrıca Rosalía’nın esas olarak İspanyolca söyleyen bir sanatçı olduğunu, bunun da ona dev bir pazara erişim sağladığını unutmamak gerek. Bu, Anglosakson pop dünyasındaki görünürlüğüyle birleştiğinde ona iki kat güç veriyor.
Diğer pop yıldızlarının Londra Senfoni Orkestrası’nı arayıp kendi Lux övgüsü niteliğinde albümlerini çıkarmasına gerek yok. Bu, özü itibarıyla kolay taklit edilebilir bir albüm değil. Fakat tutumu taklit edilebilir: türler arası kapsamıyla ve kültürel merakıyla acımasızca modern ve ileriye bakan bir tavır. Lux’ta diss parçası kadar sıradan hiçbir şey yok. Ancak bütüne bakıldığında, popun mevcut düzenine şimdiye kadarki en güçlü meydan okuma. Lux hem muhteşem bir albüm hem de arenaya atılmış bir meydan okuma eldiveni.
BU İÇERİK İLK OLARAK BRITISH GQ WEB SİTESİNDE YAYINLANMIŞTIR.