Seçenekleri sıralarken farklı zevkleri göz önünde bulunduruyorum. Kızgın kumlardan serin sulara atlarken de kriterler değişebiliyor.
Rotanı güneye çevirip, kemerlerini bağladıysan başlıyorum!
Bu kısa süreli kaçamağın sadece deniz-kum-güneş triosundan ibaret olmasın, araya biraz da hikaye katılsın diye Kleopatra Plajı ile başlamak istedim. 2 km uzunluğundaki Kleopatra Plajı, adını tam da sanıldığı gibi Mısır kraliçesi Kleopatra’dan alıyor. Rivayete göre kaleden gizli bir tünelle sahile inen Kleopatra serinlemek bu plajı kullanıyormuş. Kulaç atarak yorulmak yerine sığ sularda serinlemek istiyorsan doğru bir seçenek olur.
Antalya’dan aynı konseptte devam ediyorum. Patara antik kentiyle kültür ve DKG triosunu birleştirmek istiyorsan Patara Plajı’nı tek geçerim. Beyaz tonlarının huzurunu istiyorsan bembeyaz, ince taneli kumlarda güneşlenmek gayet makul bir fikir.
Instagram’ın keşfet bölümünde mutlaka karşılaştığın Kaputaş Plajı, otel deneyimi yerine kamp yapmak isteyenler için de bir seçenek.. Ulaşımı biraz zor olsa da serin denizi, Ağustos sıcağına çare olacaktır, emin ol buna değer!
Rotayı Fethiye’ye çevirme vakti! Listeye klasik plajların yanı sıra bir doğa harikası eklemek istedim. 350 metrelik dev kayaların çevrelediği Kelebekler Vadisi insanın dış dünyayla bağlantısını koparıyor. Şelalesi ve ismini aldığı kelebekleriyle ıssız adaya düşmüş hissi yaşamak, doğanın kalbinde nefes almak harika hissettirecektir.
Listeyi sonlandırırken Ölüdeniz’e değinmeden duramadım. Dalgasız, deyim yerindeyse “çarşaf” gibi denize sahip, insana dinginlik katan Kumburnu Plajı ile Cuma’dan Pazara’nın finalini yapmam gerekirdi. Caretta caretta kaplumbağalarının emekleyen adımları ve yamaç paraşütçülerinin havada süzülmesiyle Kumburnu’nda şahane görüntüler yakalayabilirsin.
