Getty Images/Montage Loïse Legars
Ya ağrı, mucize bir hap yutmadan, sadece işe yaradığına inandığınız için yok olup gitseydi? Bu ne bir bilim kurgu senaryosu ne de kulaktan dolma psikoloji; tam tersine, plasebo etkisi üzerine yapılan yeni keşiflerin vadettiği bir gerçek. Kuzey Karolina Üniversitesi’nden araştırmacılar tarafından yürütülen ve Nature dergisinde yayımlanan yakın tarihli bir çalışma, bu büyüleyici olguyu derinlemesine inceliyor. Araştırma, işleyen beyin mekanizmalarını ortaya çıkarıyor ve ağrı tedavilerinde köklü bir değişime yol açabilir.
Konuya tam olarak girmeden önce, plasebo etkisinin ne olduğunu hatırlayalım. Bu, bir madde ya da terapötik bir eylemin, beklenen gerçek tıbbi etkisinden bağımsız şekilde olumlu sonuçlar yaratmasıdır. Başka bir deyişle, iyileşeceğinize inanmanız bile ağrıyı azaltmaya yetebilir. Beklenti duygusu, acılarımızın hafiflemesinde merkezi bir rol oynar. Sanki beynimiz, yardım aldığına ikna olduğunda kontrolü ele geçirip acılarımızı hafifletiyormuş gibidir.
Bu süreci daha iyi anlamak için Amerikalı araştırmacılar, şaşırtıcı ama etkili bir deney tasarladı. Fareler, görsel olarak birbirinden farklı iki odası olan bir ortama yerleştirildi: Biri normal sıcaklıktaydı, diğeri ise onların rahat edemeyeceği kadar sıcaktı. Zamanla fareler, bir odayı sıcaklık ve rahatsızlıkla, diğerini ise konforla ilişkilendirmeyi öğrendi. Ancak daha sonra iki oda da yüksek sıcaklığa ayarlandığında, fareler hâlâ “güvenli” olduğunu düşündükleri odada daha az acı hissetmeye devam etti. Dahası, bu plasebo etkisi tam bir hafta boyunca sürdü.
Bu sonuç, rahatlama beklentisinin acı algımızı ne kadar gerçekten değiştirebildiğini gösteriyor. Bu, basit bir yanılsama değil; bilim insanları tarafından kanıtlanmış, gerçekliğin bizzat değişmesi anlamına geliyor.
Peki, bu analjezik (ağrı azaltıcı) plasebo etkisi sırasında beynimizde tam olarak ne oluyor? Araştırmacılar, beynin iki kilit bölgesini birbirine bağlayan ilgi çekici bir sinirsel devreyi ortaya çıkardı: Bunlardan biri ağrı ile ilişkili, diğeri ise öğrenme ve koşullanma süreçleriyle bağlantılı. Bu devre, koşullanma aşamasında özellikle endorfinlerin (“mutluluk hormonlarının”) salınımıyla birlikte aktif hale geliyor. Endorfinler doğal bir ağrı kesici etkiye sahip.
Başka bir deyişle, beyin herhangi bir ilaç alınmadan, yalnızca beklenen bir acıya karşı gerçek bir kimyasal yanıt oluşturuyor. Bu bulgular, zihnin bazen en iyi ağrı kesici olabileceğini gösteriyor.
Bu sonuçlar, ağrı tedavisinde yeni bir yaklaşımın kapısını aralayabilir. Çalışmanın baş yazarı Greg Scherrer, bunu büyük bir heyecanla şöyle açıklıyor: “Kronik ağrıyı tedavi etmek için daha iyi yöntemlere ihtiyacımız var; özellikle de zararlı yan etkileri ya da bağımlılık riski olmayan tedavilere.” Bu sinirsel devrenin belirlenmesi, beynin bu doğal yolu daha etkili ve güvenli şekilde harekete geçirebilecek ilaçların tasarlanması ihtimalini doğuruyor.
Amaç, klasik ağrı kesicileri bir anda ortadan kaldırmak değil; daha çok, gelecekte ağrı yönetiminin kimyasal maddeler yutmak yerine beynin yeniden programlanmasına dayanacağı bir vizyon geliştirmek. Bu yeni keşiflerle, kronik ağrıyı istenmeyen yan etki riskine girmeden hafifletmek nihayet mümkün olabilir.
Özetle, çoğu zaman küçümsenen plasebo etkisi, geleceğin ilaçlarının geliştirilmesinde kilit bir aktör haline gelebilir. Hap olmadan bizi rahatlatan bir beyin mi? Kulağa gerçek olamayacak kadar güzel geliyor. Ama bilim gösteriyor ki, inanıldığı sürece her şey mümkün.
BU İÇERİK İLK OLARAK GQ FRANCE WEB SİTESİNDE YAYINLANMIŞTIR.