40 Adımda Kötü Alışkanlıklarınızdan Kurtulma, Kendinizi Temelli Değiştirme Rehberiniz

40 Adımda Kötü Alışkanlıklarınızdan Kurtulma, Kendinizi Temelli Değiştirme Rehberiniz

Mayr kürünü keşfetmek için Avusturya’dayız. Bu yazıda ismi geçen kişiler gerçek olup kendi ricaları sebebiyle isimleri değiştirilmiştir, bahsi geçen terapiler editörün doktorların önerileri doğrultusunda deneyimledikleridir, bir sağlık uzmanına danışmadan deneyimlemeyiniz. Her bir lokmanızı 40 kere çiğnemek dışında. Söz veriyoruz değişeceksiniz.

O sabah uyandığımda evden çıkmak istemedim. İçimde tarifi zor bir ağırlık vardı ve sanki bir şey bana evden gitme diyordu. Ya 15 dakika sonra evin önünde ayağımı kıracağımı içten içe hissetmiştim, ya da o kadar gitmek istemiyordum ki bilinçaltım gitmememi sağlayacak bir planı gerçek kılıyordu. Kapının önüne adım atmamla birlikte ayağımı kırdım. Vivamayr’ın psikolog doktoru ekliyor: “Belki de hayat sana sadece dur dedi” Sanki bir ay önce bir ay içinde bindiğim 38 uçak seferini kast ediyordu bilmeden. Devam ediyor: “ Veya bunun başına gelmesinin özel bir sebebi yok, bu sadece hayatla ilgili. Bununla birlikte hayatta bir şeye inandığında o inancın yaşamına illa bir şekilde etkisi olacaktır, bunu hep hatırlamamız gerek”. Ayağım kırılır kırılmaz açtığım Louise Hay’in kitabında ayak kırığının başımıza gelme sebebi olarak “geleceğe dair konularda rahat ilerleyememe” yazıyor. Yaklaşık bir yıldır okumak istediğim ama bir türlü fırsat bulamadığım Mark Wolynn’in Seninle Başlamadı kitabını bir arkadaşım ayağım kırılınca evde okuyabilmem için bana hediye ettiğinde kitabın ilk paragrafı bu olana başka bir perspektif ekliyor: “ Bir durumu anlamak için doğru zamanlama, doğru kelimeler ve doğru resim gerekir. Hayatta bir resme çok erken ulaşırsak ve onu anlamaya hazır değilsek o resmi göremeyebiliriz. Bizi rahatlatacak kelimeler bize çok erken ulaşırsa onları içimize almak için hazır olmayabiliriz. Eğer kelimeler dakik değilse bu sefer de bize etki etmezler veya onlarla aynı rezonansta olamayabiliriz”. Bu başıma gelen bir şey için oluyordu ve ben şimdi o şeyi bulmak için 6 hafta alçıda kalan kırık ayağımın alçıdan çıkmasından birkaç gün sonra ayakkabı giyemeyecek kadar şiş ayağımla zar zor yürüyerek meşhur Mayr kürünü deneyimlemek için Avustruya’ya geliyorum. 

İnsan hiç değişmiyor. Karşımdaki çift servis edilen yemeklerini bitirmiş, tabakları kaldırmış porselenlerin markasını bulmaya çalışıyor, yanımdaki Hintli çift geçen hafta yedikleri tavuk Biryani’nin ne kadar lezzetli olduğunu konuşuyor, diğer yaşlı çift iki genç aşık gibi birbirlerine heyecanla bakıyor, diğer masada oturan iki kadın tabağını bitirmeden giden adam hakkında konuşuyor “bu yoklukta yapılacak şey miydi?” Biz ise restoranın Maria Wörth gölüne bakan kanadında oturmuş (ki buraya restoran yerine tedavi merkezi deniyor) Mayr kürünün parçası olan yemek yeme eylemini deneyimliyoruz. Yemek yerken telefonla etkileşime geçmek, konuşmak, ve herhangi bir şey okumak yok. Böylece beyin ona doyduğu sinyali gittiğinde o sesi duyabiliyor. Her lokmayı önerildiği gibi 40 kere çiğniyoruz böylece mide için yiyeceklerin içinden gerekli vitamin ve mineralleri sağlıklı bir şekilde çekebilmesine uygun bir ortam hazırlıyoruz. Salonun bizim kanadından ikinci günden itibaren artan aralıklı kahkahalar var, sol baştan sayarsak, Harvard Business School’da öğretmen olan ve Amerika’nın en büyük şirketlerinden birinin eski CEO’su olan Mark, hemen onun solunda ve benim yanımda dünyanın en büyük moda evlerinden birinin veliahtı, solumda ise etrafı okyanuslarla çevrili bir ülkenin kraliçesi, biz bir hafta boyunca sabah, öğle ve akşam aynı yerde buluşuyoruz. Çiğnemek için. Çiğnemenin mideme yaptığı etkiyi hemen anlamıyorum ama bir şey beni ilk andan şaşırtıyor. 40 kere çiğneyince erkenden doyuyorum, beynim “hadi bir tabak daha iste” diyor ama karnım çoktan tok. Alışkanlık kendini gösteriyor. 

Buraya gelememizin asıl sebebi değişim meselesini araştırmak ve dönüşümün alışkanlıklarımız ile olan bağlantısına bakmaktı. Her şeyi unutuyorduk da şu (kötü) alışkanlıklarımızdan neden bir türlü kurtulamıyorduk?  Sağlık merkezinin doktorlarından Georg Stoisser temamızı duymuş gibi ekliyor: “Bilinçaltın tekrarladığın eylemi yeni normalin yapıyor, sen alışkanlık haline gelen alışkanlığını bırakmak istediğinde vücudun “ burada ne oluyor” der ve alarma geçer. Bir alışkanlığı silmek en doğru yaklaşım olmayabilir ancak o alışkanlığın yerine bir diğer alışkanlığı koyabilirsin. Dünyada yaşayan insan kadar farklı alışkanlık var. En az dünyadaki farklı mutfaklar kadar da farklı yeme alışkanlıkları. Ama değişmeyen bir şey var ki bu da insanların hepsinin yediklerini çiğnemesi. Bu herkesin kritik bir ortak noktası. Çünkü çiğneme alışkanlığının nasıl olduğu hayatını değiştiriyor, ne yediğinden daha önemli olan şey onu nasıl yediğin”  

Mayr kürünün parçası olarak her lokmayı yaklaşık 40 kere çiğniyorsunuz, sindirim ağızda başlıyor ve yedikleriniz midenize ağzınızdaki sıvılarla ve enzimlerle birleşip gittiğinde hem o besinleri daha doğru sindiriyorsunuz hem de o besinlerden vitamin ve mineralleri gerekli şekilde alabiliyorsunuz. Georg midemizde sadece kimyasal bir mekanizma ağzımızda ise mekanik bir yapı olduğunu hatırlatıyor, dolayısıyla bir besini iyi çiğnemeden yuttuğumuzda midemizin yapabilecekleri sınırlı. “Ağzındaki lokmayı yeterince çiğnediğinde yemeğin tadı da güzelleşiyor, bir de gidip herhangi bir fast food ile bunu dene, 40 kere çiğnediğinde o ağzındakini nasıl yutacağını düşüneceksin, öyle kötü bir tat kalacak ağzında, fast food buna göre tasarlanmış, sadece birkaç ısırıkta tadı güzel, çünkü gerçek bir besin değil,  gerçek besinlerin gerçek olmayanlarla olan farkını anlamak için de iyi bir yöntem bu. Alışkanlık konusuna dönersek bunun bir zaman ve efor aldığını hatırlamak gerekiyor, eğer edinmek istediğiniz yeni alışkanlık konusunda ısrarcı olmazsanız o beyninizdeki nöronlar arasında o yeni köprüyü kuramazsınız. Konu çiğnemeyse tekrar tekrar hatırlatmalısınız. Bir ay boyunca bunu tekrarlamaya kararlı mısın?”.  

Georg anlatırken aklımda aynı soru dönüyor. İyi alışkanlık diyoruz ama o alışkanlık kimin için iyi ve benim için iyi olsa bile hayatımın her anında bana aynı şekilde iyi gelir mi? Georg ekliyor: “Beden ihtiyaç duyduğunu ister. Mesela bağışıklık sistemi düşmeye meyilli olduğu anlarda çocuklar kış aylarında daha çok ananas ve limon yemek isteyebilirler”. Hayatım boyunca soğan ve sarımsağa olan düşkünlüğüm ve sonrasında ortaya çıkan otoimmün hastalığıma soğan ve sarımsağın ne kadar iyi geldiği bilgisini hatırlıyorum. Belki de vücudum doğal yollarla beni iyileştirmeye çalışıyordu. Ya da bundan bağımsız annem ben bebekken bana hazırladığı mamalara çokça soğan ve sarımsak koyduğu için o alışkanlığı devam ettirmek istiyordum. Alışkanlıklarımızın köklerini bulmak o kadar da kolay değil. “Bazen de iyi bir şey yaptığımız hissiyatına kapıldığımız hareketler bir kırmızı sinyal oluyor, meyve yemek bakınca iyi bir alışkanlıktır ama bazen de bir insanın bolca meyve yemesinin sebebi bağırsaklarında fungus olmasıdır. Dışarıdan görünen her zaman doğru değildir ve unutmamamız gerekir ki epigenetik genetiği etkiler” .

Harvard Business School’dan Mark Amerika’da görünürde şu an içinde olduğumuza benzer bir sağlık merkezine gitmiş, “Bana yüz tane kan testi yaptılar sonra 12 günün sonunda bir çanta dolusu ilaçla oradan gönderdiler, orada senin vücuduna yeni bir şeyler veriyorlar, burada ise seni onlardan kurtarmaya çalışıyorlar” Mark 16 yıldır her yıl üç hafta boyunca düzenli olarak buraya geliyor bununla da kalmamış iki çocuğunun onlarca doktora gitmelerine rağmen çözülemeyen hastalıkları burada çözülmüş.  Burada türlü hastalıklarını anlamak ve tedavi ettirmek isteyenler, kanser geçirmiş hastalar, kilo vermek isteyenler, ve benim gibi GQ editörleri var. Mario Testino, Kate Moss, Naomi Campbell buranın müdavimlerinden. Rebel Wilson’ın buradan yaptığı paylaşımlar veya buraya gelmeden önce konuştuğum Johannes ve Olivia Palermo çifti buranın etkilerinde hemfikir. Merkezin girişindeki anı defterinde Tracey Emin’in burası hakkında uzunca yazdıkları var.

Ayağımın bu haliyle buraya gelmem buranın bedenim ve sağlığım üzerindeki etkilerini anlamam için bana kısa ve uzun süreli bir indikatör oluyor. Burada ayağım için bir dizi terapiye giriyorum; düzenli girdiğim lenfatik drenaj masajı sonrasında ayağımın şişi bir anda yarıya iniyor, her gün ayağıma Papimi cihazı ile elektromanyetik dalgalar veriliyor ve mitokondriler harekete geçiriliyor, vücuduma manipülatif masajlar yapılıyor, havuzda kas egzersizlerine katılıyorum. Her gün ya Cryotherapie cihazı içinde -110 derecede 3 dakika kalıyorum ya da 20 dakika saunada kaldıktan sonra vücuduma şok etkisi yaratmak için göle atlıyorum. 

Buraya herkesin gelme sebebi farklı ama çözüme giden yollarda Mayr kürüne dair bazı belli başlı prensipler var. Nasıl çiğnediğiniz, ne zaman yediğiniz, katıldığınız terapiler bu prensiplerden bazıları. Hızlıca bu prensiplere beraber bakarsak su içme alışkanlıklarımız ve hatta suyu nasıl içtiğiniz bunlardan önemli bir tanesi. Su ve sıvıları Mayr kürü birbirinden ayırıyor. Yemekten yarım saat önce, yemek sırasında ve yemek sonrasına bir saat boyunca su içmek yok. Zira beden sindirim yaparken mideye su koyduğunuzda oradaki kimyanın dengesini bozuyorsunuz, midenin sindirim yapmak için ayarladığı o enzimler bozuluyor, hem düzgün sindiremiyorsunuz hem de vücut gerekli mineral ve vitaminleri yeterli şekilde içine alamıyor. Bu belirtilen aralıklar dışında bolca su için demek yeterli değil. Suyu her beş dakikada bir yudum yudum içmeniz gerekli. Bir anda kafanıza diktiğinizde su fiziksel etkiyle direk vücuttan dışarı atılıyor, sürekli tuvalete gidiyorsunuz, yavaş içerseniz organlar suyu içine çekiyor. Herhangi besin değeri olan bir sıvı içtiğinizde ise onunda ağzınızda en az üç dört saniye kalması gerekiyor ki salyadaki enzimler o sıvı ile birleşsin ve sindirime dahil olsunlar. 

Çiğnemek önemli ama neyi ne zaman çiğnediğiniz de kritik. Sindirim sistemi güneşin batmasıyla duruyor. Vücudun çiğ bir besini sindirmesi ise yaklaşık beş altı saat sürüyor. Dolayısıyla akşam yemeğinde salata veya çiğ bir besin yediğimizde sindirim tamamlanamadan o besinler bağırsaklarımızda çürüyor, orada asit ve birçok soruna sebep oluyor. Avokado sayılmıyor zira yüze doksanı neredeyse yağdan oluşuyor. Her öğün arasında üç dört saatlik boşluk öneriliyor ve atıştırmalar kural dışı. Sebebi basit. Vücut hala ana öğünü sindirirken siz vücuda yeni bir gıda aldığınızda vücut halihazırda sindirdiği besini bırakıyor “vücuda yeni bir şey geldi onu sindirmeye başlayayım” diyor ve diğer sindirim süreci yarıda kalıyor. Yapılan araştırmalar doğru çiğnediğimizde her gün 1300 kaloriye kadar daha az yediğimizi göstermiş. Bu bir bakıma bir bağırsağı anlama ve böylece vücudun nasıl çalıştığını anlama kürü. Vivamayr Genel Müdürü Serhan Güven ekliyor: “ Her şey bağırsakta başlıyor, bağırsağında problem olan bir insanın psikolojik olarak da tamamen iyi olması mümkün değil”.

Burada sadece öneriler yok, kürün önemli bir kısmı da doğal yollarla analiz. Yüzlerce kan testi olmadan merkezin baş doktoru Werner Zancolo ağzıma bazı tozlar vererek kaslarımı kontrol ediyor, bazı noktalara basıp vücudumun kaslarını tekrar kontrol ettiğinde kaslarımın cevabı değişiyor, ardından bendeki olası sorunları tek tek sayıyor. Dinlediğimizde vücut ihtiyacını en kolay yoldan anlatıyor. Doktor Zancolo vücutta olan herhangi bir sorunun bağırsağa elle yapılacak bir tetkikle kolayca anlaşılabileceğini söylüyor.

Bütün bu yeni bilgiler şimdi aklımda, kısa sürede etkilerini de deneyimlemiş ve bundan haz duymuş bir şekilde kendime soruyorum; kendimi bu yönde nasıl değiştireceğim? Acaba sürekli harekette olmak alışkanlıkların da kolayca değişmesine yardımcı olur muydu? Radvansky ile konuşmam gerekiyor sanırım. Konuşmasam da eşik ve alışkanlıklara dair bir şeyi burada hatırlıyorum. Bir alışkanlığı değiştirmek için o eşik bizim için hangisiyse oradan defalarca geçmek gerekiyor. Ve değişen alışkanlık genelde bizim onu değiştirmeye kararlı olduğumuz alışkanlık oluyor. Bizim için ne kadar önemli olduğunu bir başkası söylese de fark etmiyor, alışkanlık biz o yeni alışkanlığa fazlasıyla inanınca ve inat edip kararlı bir şekilde tekrar edince geliyor. Sonuçta hayatta nefes almayı kendine sen hatırlatmıyorsun ama gerçekten iyi bir nefes almayı unutmuş olabilirsin. Ben buraya alışkanlıkları ve değişim kelimesini araştırmaya geldim. Şimdi eve döndüm ve bana iyi gelenleri değiştirmek için her gün kendimle bir uğraşım var. Keşke içinden geçtiğinizde size bütün kötü alışkanlıkarınızı unutturan bir portal olsaydı. Ama yok çünkü  o portalın sizdeki yerini sadece siz biliyorusunuz. Hangi alışkanlık size ne zaman iyi geliyor cevabı sadece sizde. Bir de bazı alışkanlıklar iyi ki değişmiyor. Vivamayr’ın yemek salonunda birbirine aşık aşık bakan o yaşlı çift iyi ki hala aynı sevgi sözcüklerini ve bakışlarını tekrar ediyorlar.

İZLE
Elie Saab, 45. Yılını Riyad’da Görkemli Bir Moda Şöleniyle Kutladı
İLGİLİ İÇERİKLER
İlgili Başlıklar
Daha Fazlası