Anıl Altan GQ HYPE Kia çekimi Anıl Altan - KIA EV6
Hype

Hızlı ve İyimser: Anıl Altan

Her şey içinde karşıtının tohumunu taşırmış. Birbirlerini tamamlayan, birbirlerini yaratan, destekleyen, dönüştüren yin ve yang gibi. Zıtlıkların birleşiminden doğan öyle bir güçle kuşatılmışız ki, ihtiyaç duyduğumuz “denge ve uyum” da bizi kuşatan bu sınırsız gücün sarsılmaz zemini üzerine inşa ediliyor.

Sarmalın karanlık kutbu ve aydınlık kutbu daima iç içedir. Akarsu sakince akarken yin, şelaleden aşağı indiğinde yang’dır. Vadideki köylerin güneşli kısmı yang, gölgede kalan kısmı yin’ dir. Fren pedalı yin iken gaz pedalı yang’dır.

Hızlı ve İyimser: Anıl Altan

Bazen yin oluruz, bazen yang. Duruma göre değişir bu. Ama her zaman dengede ve uyum içinde olmamızı sağlayan başka bir şeyler var hayatımızda. Mesela ailemiz, işimiz, yazmaya başladığımız kitabımız, sevgilimiz, çocuğumuz, sanatımız, gibi. Herkes için farklı olabilir bu itici kuvvet. Sanırım önemli olan neye sahipsek onun kıymetini bilmek.

Hızlı ve İyimser: Anıl Altan

Anıl Altan. Sahip olduklarının kıymetini bilerek yaşayan, belki de bu yüzden mutluluğu sonuna kadar hak eden biri. Konu aileye gelince şükürler olsun diye başladığı cümlesine şöyle devam ediyor “Güzeller güzeli, yetenekli, güçlü bir kadınla evliyim ve onunla dünyaya getirdiğimiz güzeller güzeli ikiz kızımız var, onlarla yeni maceralara atılmayı, yeni yerler görmeyi, öğrenip, eğlenmeyi çok seviyorum.”

Hızlı ve İyimser: Anıl Altan

GQ HYPE için bir araya geldik Anıl’la. Çok eğlenceli bir sette, onu biraz daha yakından tanıdım.

İstanbul, Kadıköy’de büyümüş. Mahalle kültürünü yaşayarak, sokakta oyun oynayarak. Hafta sonları ananesi ve tüm kuzenleri babanesinde toplanırlarmış. Aile bağları küçükken de kuvvetliymiş. Bir ikiz kız kardeşi var. Ama kendi kızlarının ikiz olmasının sebebi benim yüzümden değil diyor. Tek yumurta geni anneden geliyormuş. Liseye kadar Bilfen Çamlıca’da okumuş. Üniversitede oyunculukla ilgisi olmayan bir bölümden Jeofizik Mühendisliği’nden mezun olmuş. Maltepe Üniversitesi’nde Radyo Sinema Televizyon yüksek lisansı yapmış. Bu sırada da Altan Gördüm, Vahide Gördüm Akademisi’nde oyunculuk eğitimi almış. Bahar Kerimoğlu ve Merve Taşkan ile bire bir çalışmış. Hayatında spor hep olmuş. 5. sınıftan üniversite hayatının sonuna kadar lisanslı olarak basketbol oynamış. O günlerden bahsederken şöyle diyor; “Sporu babam sevdirdi; hafta sonları benimle hep basket oynardı bir de masa tenisi çok oynardık. İlkokulda hentbol ile başladım, daha sonra atletizme merak sardım; uzun atlama, koşuda ve masa tenisinde birinciliklerim var.” 

Hızlı ve İyimser: Anıl Altan

18 yaşında fitness ile tanışıyor ve o gün bugündür düzenli yapıyor. Hatta yaşadığı bir sakatlıktan sonra, bu işin doğrusunu A’dan Z’ye öğrenmeliyim diyor ve anatomiden, metabolizma, kuvvet hareketleri ve beslenmeye kadar şu an Amerika, Avrupa ve Kanada’da geçerli eğitmenlik belgeleri alıyor.

“Yediğimiz şeylere kafayı çok takarım, hatta yediklerimizin yediklerine” dedikten sonra Besin Paradoksu kitabını öneriyor.

Son dört senedir de tenise merak sarmış, lisans çıkarmış, turnuvalara katılıyor. Hatta Serena Williams’ın koçuyla (Patrick Mouratoglu) Fransa’daki akademisinde çalışmış. Şimdi de kızlarının kanına girmeye çalışıyor. Neden Altan kardeşler ileride Türkiye’yi temsil etmesin diye sorarken yüzünde gururlu bir tebessüm beliriyor.

Hızlı ve İyimser: Anıl Altan

Çizgi roman okumaya bayılıyor ve Essex County, Chew serisi, Y: Son Erkek, Kaybolan O Günler, Marvel gibi geniş bir koleksiyonu var. Fabio Moon ve Gabriel Ba ikiz kardeşlerin kitaplarını öneriyor, (DayTripper) Gün Gezgini mesela.

Bu arada kendisine hediye alacak olanlar varsa lütfen çizgi roman alsın başka şeylere para harcamasınlar. İşte böyle, biz çoktan başladık sohbetimize…

  • Birbirlerini tamamlayan, birbirlerini yaratan, destekleyen ve dönüştüren yin ve yang gibi, zıtlıkların birleşiminden doğan güce inanıyor musun?

    Bunun, inanma meselesinden daha çok elle tutulan gözle görülebilen, herkesin farkında olmasa da deneyimlediği bir süreç olduğunu görüyor, biliyorum.

İster ikili ilişkilerde olsun ister bireysel olarak hayatta karşınıza çıkan durumlar olsun hepsi bizi dönüştürüyor. (Bir hastalığı yenmek, ölümden döndükten sonra hayattaki değersiz ya da sıradan görülen şeylerin anlamlanması, hayatın kıymetinin, insanların kendinin değerini anlamak…)

Hızlı ve İyimser: Anıl Altan

İş hayatındaki başarısızlıktan eksikliklerini görüp, kendini geliştirmek ve bir sonrakinde nasıl hareket edeceğini daha iyi anlamak gibi.

Ben hayat felsefesi olarak, girdiğim girişimler olsun, verdiğim kararlar olsun olumsuz sonuçlansa dahi (maddi, manevi) hepsinden önce olumsuz olan olayı, duyguyu kabul edip bir ders alıp onun tecrübe olduğunu farkında olarak ilerleme kaydediyorum hayatta.

Mesela eşim ve benim birbirimizi dönüştürdüğümüzün belirgin bir örneği. Ben çok soğukkanlı ve sabırlıyımdır, Pelin daha tezcanlı ve sabırsızdı. Şimdi o durumu benimle yaşayarak dengeledi, tam tersi olarak da ben de tepki vermem gereken olaylarda sessiz kalmak yerine sesimi çıkarmayı ve düşüncemi o an belirtmemin, o an aksiyon almanın önemini ondan öğrenip hayatıma geçirdim.

Hızlı ve İyimser: Anıl Altan

Benim kötü durumlarda (hastalık, acil durum vb. gibi) soğukkanlı davranmam onun da o tarz durumlarda bu davranışın kazanım olduğunu fark etmesini sağladı.

Pelin’in ikili ilişkilerinde olsun iş hayatında olsun düşünce ve hislerini kafasında politik olmadan direkt gönlünden aktığı gibi o an söylemesi, bir şeyden, birisinden hoşlanmadığı veya iyi hissettiğinde mutlu olduğunda karşıdakine bunu hemen belli etmesi bende hiç olmayan bir şeydi; şimdi hayatıma dahil oldu ve çok büyük artılarını yaşıyorum.

  • En son hangi kötü olaydan iyi bir şey çıkardın?

Senelerdir çok yakın arkadaşım diye gördüğüm, bildiğim ve kendimi filtresiz şekilde açtığım kişinin seneler sonra aslında kendi çıkarı, psikolojik destek, başarı ve maddi olarak beklentilerini karşıladığım için yakın olduğumuzu anladığım birkaç olay yaşadığımızda ve hayatımdan çıkardığımda büyük bir hayal kırıklığı yaşamıştım. Ama şimdi çevremdeki insanları kendim gibi görüp her şeyimi anlatmamamı, tüm zamanımı ve enerjimi onlara aktarmamamı, kendimin öncelik olduğumu fark etmemi sağladı.

Bir de bunları yazarken aklıma geldi; üniversite zamanında puanım İstanbul’daki üniversiteye yetmediği için şehir dışında okumuştum. Bu başta beni çok üzmüştü ve başarısız hissettirmişti ama orada aile evinden ayrılıp öğrenci evine çıkmak, hayatı başkalarıyla paylaşmak, erken yaşta evin ekonomisini anlamama, çıkan sorunları kendim halletmeme, kendi ayaklarım üzerinde durmama olanak sağlamıştı.

Hem güzel arkadaşlıklarım oldu hem de şu an evlilik sürecine çocuklu zaman da dahil olmak üzere bir sürü şey kattı. Geriye dönüp baktığımda minnettarım.

Hızlı ve İyimser: Anıl Altan

  • Biz en başından beri, güler yüzlü, şakacı, eğlenceli, naif bir insan tanıdık. Hayatımıza girdiğin ilk günlerden beri bu hiç değişmedi. Kızdığın, üzüldüğün, öfkelendiğin oluyordur elbette, nasıl yönetiyorsun ve nasıl başarıyorsun hep pozitif bir algı yaratmayı?

 

Aslında buraya sığmayacak şekilde beni derinden üzen etkileyen çok şey yaşadım... (çocukluğumda, ailemde, iş hayatımda.)

Ancak ilk yanıtımda da söylediğim gibi kötü olaylara takılıp kalmanın, çözemeyeceğimiz şeyler üzerine kafa yormanın bir yararı olmadığı gibi enerjinizi düşürüp, hayatı kaçırma, mutsuz olma gibi zararları da var.

Ölümün var olduğu kısacık ömürlerimizde benim için anlamlı olan mutlu olduğumuz kişi ve uğraşlarla zaman geçirmemiz, çevremize, bulunduğumuz ana nasıl hizmet ettiğimiz (maddi manevi birilerine elimiz değiyor, yüzlerde tebessüm yaratıyorsak anlamlı olan bu geliyor.)

Bu yüzden uzun lafın kısası kötü olaylara takılı kalmıyorum, öfkelendiğim ve sinirlendiğim olayları da o an halledebiliyorsam hallediyorum. Benim elimde değilse de başka zamana taşımanın bir anlamı olmadığında kendimi ve çevremi iyi hissettirecek şekilde yol alıyorum.

  • Yaptığın mesleğin sana göre en zor ve en keyifli tarafları neler?

En zor tarafı, çoğu meslekte olduğu gibi ekip işi ve insanlarla yapılan bir iş olması (kamera önü ve kamera arkası).

İşi yaptığınız insanlar anlaşamadığınız, zor kişiler olduğunda iş çok keyifsiz bir hal alıyor. Bir de kamera önünde olduğunuz için bu anlaşmazlıklar içinde enerjiniz yüksek olmalı, ekrana yansıtmamalısınız.

En keyifli yanı da, normal hayatta olamayacak veya isteseniz de ömrünüzün yetmeyeceği şeyleri deneyimleyip öğreniyorsun, o yerleri tecrübe ediyorsun...

Mesela benim holding yönettiğim oldu, özel birimde polis oldum, silah kullandım ya da mezun olduktan sonra tekrar öğrenci oldum. Normal hayatta yapamayacağım kötülüklere ve üzüntülere sebep oldum, motor kullanmayı öğrendim, normalde planımda olmayan şehirlere ülkelere gittim.

Bunlar keyifli yanları ve bunları yaşarken de kendini daha çok keşfedip anlıyorsun bu da başka artısı.

  • Çember’de Pelin Akil ile aynı ekipte iki komiser yardımcısısınız. Birkaç bölüm izledim ve öyle görünüyor ki dizide eşine bir defa daha âşık olacaksın. Evliliklerde de insanlar eşlerine bir defa daha âşık olabilir mi? Nasıl?

Tüm evlilikler bana göre ve gördüğüm kadarıyla âşık olarak yapılmıyor ne yazık ki.

Bir çıkar alışverişi görüyorum; güzel kadın, zengin koca ya da kendisine bir konum, sınıf katacak şekilde başlatıyorlar yolculuğu ya da evinde mutsuz olan bir an önce kurtuluş olarak tercih ediyor.

Ben herkesin evlenmeden önce belli bir süre beraber yaşaması taraftarıyım. İnsanlar birbirini tanımadan aynı eve giriyor.

Konuyu çok saptırmayayım.

Mesela çocuklardan sonra Pelin’e tekrar hayran olduğumu söyleyebilirim. Bunun gibi iyi kötü bir sürü olay yaşıyorsunuz ilişkide ve bu süreçlerde karşı tarafın daha önce şahit olmadığınız tutumları, davranışları, düşünceleri ortaya çıkıyor. Bunlar tekrardan kalbinizi hızlandırıyor, başka hissetmediğiniz duygular hissettiriyor.

Uzun bir yolculuktur ilişki. Kendimiz de karşı taraf da sürekli değişim ve gelişimde, o yüzden tekrar âşık olmak mümkün.

Hızlı ve İyimser: Anıl Altan

  • Set nasıl gidiyor, aklınız çocuklarda kalıyor mu? En çok hanginiz çocukları arayıp her şey yolunda mı diye kontrol ediyor?

İkimiz de çekimler uzun sürüyorsa çekim aralarında veya şehir dışındaysak iş sonunda görüntülü aramadan yatmayız.

İş dışında çocuklar benimleyse ya da ben dışarıdayım ve Pelin çocuklarla beraberse ikimiz de kontrol etmeyiz; biliriz yolundadır ve birbirimize çok güveniriz.

  • Kızlarınla olan ilişkin, doğdukları andan itibaren farklıydı. Eş olarak da baba olarak da ezberleri bozdun. Şüphesiz çok seven ama çocuklarına sadece uykusunda seni seviyorum diyebilen mesafeli babalar hayatları boyunca neyi kaçırıyor sence? 

Babalığın bir tek doğrusu ve tanımı yok ama bana gelen mesajlardan anlıyorum ki buna pişman olanlar çok. Biz böyle gördük babamızdan keşke çocukluğunda daha çok zaman geçirseymişiz diyen erkekler ya da benim kocam da kızları, oğullarıyla daha çok zaman geçirse diyen kadınlar hatta babam olsaydın diyenler.

Bunu komik bir yerden söylemiyorum hatta içimi cız ettiren bir olay.

Bir kız veya bir erkek keşke babam sen olsaydın diyorsa demek ki içinde ne yaşanmamışlıklar, özlemler, eksiklikler, keşke’ler var. Bu da şimdiki genç yaşına hatta ömrünün sonuna kadar sirayet edecek bir durum. Kendi kocası, kendi karısına ve çocuklarına davranışına kadar.

Benim planlı değil kızlarıma karşı sevgim, içimden dolup taşıyor, görmek istiyorum, yanlarında olmak istiyorum, sevdiğinize sevdiğinizi söylemek, göstermek, hissettirmek çok önemli.

Burada önemli olan hisseden hissettiğini hissettirmeli. Herkesin farklıdır sevgisini gösterme şekli.

Ve en önemlisi kimse de yapmış olmuş olmak için, evliliğin gerekliliği gibi düşünüp, aile ve toplum baskısı ile çocuk dünyaya getirmemeli.

  • Babalar da ağlar mı?

Babalar da ağlar, hem de nasıl ağlar. Bu da erkeği kadını olan bir durum değildir, olmamalı da.

  • Saygının daha çok korku temelinde inşa edildiği ilişkilerde çocuk kolay kolay itiraz edemez. Bu durumda şımarık da olmaz. Burada ne yanlış var diyenlere ne dersin?

Çocuk itiraz etmesin diye bir şey yapılması yaradılışlarına aykırı bir şey. İnsanların unuttuğu şey çocukların da bir birey olduğu. Dünyaya senden sonra geliyor, yaşı daha küçük ama BİREY. İtiraz eden, fikrini söyleyen, burdayım diyen bir çocuğunuz varsa ne mutlu.

Şu an anne babayı mutlu etmek için, “aferin ne uslu çocuk” diye büyüyen biri, ses çıkarmamanın ve soru sormamanın iyi olduğuna inanan bir evde büyüyen biri şu an hayatta gereken yerde sesini çıkaramayan, onay bekleyen, başkalarının ona rol biçtiği hayatı yaşayan kişiye dönüşüyor, korku temeline dayanan ilişkide, çocuk duygularını, isteklerini, arzularını içine atarak eksik büyüyor.

Ve bu ileriki hayatında da sorumluluk almamasına, cesaretsiz ve özgüvensiz olmasına sebep oluyor. Sonra da aile bundan rahatsız oluyor. Asıl farkında değil ki buna kendisi sebep oldu. Bu biraz kolaya kaçmak, anı kurtarmak ya da iletişimi hiç bilmemekten kaynaklanıyor.

Ben her şeyi onlarla anlayacakları şekilde konuşup iletişim kuruyorum, ne korkutarak, ne sesimi bebeksi yaparak. Bizim evde bebekliklerinden beri kuraldır, aman ağlamasınlar diye evden gizlice bir kez çıkmadık. Hep nereye ve ne için gideceğimizi ve geri geleceğimizi söyledik, bir şeyi anlatırken “yap işte sorma” demedik, nedenini anlattık, anlatıyoruz da. İğne olurken acımaz demedik “ben de oldum benim de acıdı” dedik ve neden gerekli olduğunu anlattık. Yanlış bir şey yaptıklarında da neden yapmaması gerektiğini sonuçlarıyla anlattık. Çocuk kafasında anlamlandırdığında kalıcı bir süreç başlıyor.

Dediğim gibi herkes çocuk sahibi olmamalı, olacak olan da önce kendini tanımalı, fark etmeli kendi eksikliklerini, mutsuzluğunu, travmalarını, bunlarla başa çıkmayı öğrenmeli ve bunları anladıktan sonra dünyaya getireceği can ile en doğru iletişimi, yaklaşımı araştırıp bir potada eritip sentezleyip anlamadan hareket etmemeli.

Kızlarına “yastık adam” olmanın hiçbir sakıncası yok yani...

  • Takipçilerin senden daha çok senin aileni ve ailendeki seni seviyor gibi geliyor bana, sence de biraz öyle mi?

Sosyal medya hesaplarım ailemden önce de vardı. Yıllardır en başından beni takip edenlere haksızlık edemem ama büyük bir çoğunluğun sizlerin dediği gibi olduğunu düşünüyorum.

  • Çok seviliyorsun. Hiç olumsuz yorumlar eleştiriler oluyor mu? Öyle durumlarda nasıl bir kalkanın var?

Elbette oluyor. Eleştirilere çok açığım eleştiri olduğunda. Ama kötü niyetle, mutsuzluk saçarak yapılan yorumlarda da o insan için inanın çok üzülüyorum. Çünkü var olmaya çalışıyor ama kendi mutsuzluğunu saçarak yapıyor bunu çünkü başka türlüsünü deneyimleyememiş, çok üzücü.

Mutsuzluğumu görmek istiyor çünkü kendisi de mutsuz. Beni inanın Anıl olarak sıfır etkiliyor ama yazdıkları şeyleri yazabilecek, buna zaman ayıracak psikolojiye ve altında yatana daha çok kafa yoruyorum.

Örneğin; “bir türlü ölmedin, o kadar da her gün beddua ediyorum, nazar da mı değmiyor” diyeni bile oldu. Bu beni kişisel etkilemiyor ama karşı taraf içler acısı bir durumda ve farkında değil maalesef.

Ama işim konusunda eleştiriye çok açığım görmediğiniz şeyleri görmenize ve geliştirmenize sebep oluyor.

Hızlı ve İyimser: Anıl Altan

  • Giyim tarzını nasıl tanımlarsın? Sette, tatilde, günlük hayatında, sporda tercih ettiğin kıyafetler çok beğeniliyor. Kombinlerini kendin mi yaparsın? Modayı hangi araçlarla takip edersin genelde?

Kendime yakışana ve beni iyi hissettirene yöneliyorum. Bir şey moda diye aslında yakıştırmadığım ve kendimle eşleştirmediğimi hayatta giymem. Hatta herkeste olmayana yönelmeye çalışırım genelde.

Sosyal medyada tarzını sevdiğim markaları, oyuncu, şarkıcı, iş adamı vs. takip ederim, tüm samimiyetimle yazıyorum şu an röportaj yapıyoruz diye değil çok eskiden beri GQ hesabını takip ederim.

  • Bir erkek dergisinde ne okumak istersin ya da okumaktan en keyif aldığın konu başlıkları neler?

Tenis, fitness, beslenme, giyim, araba, motor, seyahat. 

Bunlar dışında felsefe ve psikoloji okumayı çok severim.

  • Oyuncu olmasaydın ne yapmak isterdin?

Sıralamada ilk 10’da profesyonel tenis oyunculuğu var!

  • Çocukken arabalarla oynar mıydın?

Küçükken de araba koleksiyonum vardı. Büyük küçük demeden alabildiklerimi aldırırdım. Ve odamda bir köşem vardı, oraya dizerdim.

  • Şimdi arabalarla aran nasıl?

Arabalarla aram iyidir; kullanmayı da, modelleri ve özelliklerini takip etmeyi de severim.

  • Senin için bir arabayı cazip kılan özellikleri neler? Özellikle tercih ettiğin araba modelleri var mı?

Son bir senedir Kia’nın tamamen elektrikli otomobili EV6 ile kendimi çok özdeşleştirdim. Normalde her gün araba kullanan biri değilim... Spora giderken ya da market vs. gibi yakında halledebildiğim işleri arabasız halletmeyi tercih ederdim, ta ki EV6 ile tanışana kadar. Şimdi her şeyi, onu kullanmak için bahane ediyorum. Gerçekten kullanırken inanılmaz keyif alıyorum, arabanın spor ve şık hatları inanılmaz etkileyici. Kia’nın zıtlıkların birleşimi tasarım felsefesini yansıtan EV6 inanılmaz tamamlayıcı, hatta sizi yukarı taşıyor. Bazı arabalar vardır sadece spor dersiniz, bazıları vardır makam aracı gibi çok ciddi dersiniz, bazıları sadece şık görünüyor dersiniz. EV6 öyle bir araç ki, onunla galaya, iş toplantısına, çekime hatta spora bile gittiğinizde hepsine uyumlu ve bunu bire bir deneyimlemiş biri olarak söylüyorum ki; gözler hep üzerinizde. Tüm koşullara, tarza, yaşama uyumlu bir araç EV6. Ben de aracı kullanırken EV6’nın farklı, dikkat çekici, modern bir o kadar da sadeliğinin farkında olarak kullanıyorum. Resmen modumu yükseltiyor.

  • Uzun yol yapmayı sever misin? 

Gerçekten çok severim. Günübirlik bile hiç üşenmeden uzak bir yere giderim. Hayatın olağan akışı dışına çıkmayı, yeni şeyler deneyimlemeyi, yeni yerler görmeyi çok sevdiğimden uzun yol bunun için çok iyi bir fırsat. Durduğunuz bir yerde yeni insanlar tanıyıp iletişime geçiyorsunuz, yeni hikayelere tanık oluyorsunuz ve yolda giderken daha önce görmediğiniz şeylerle karşılaşıyorsunuz. En güzeli de doğada çok zaman geçirebiliyorsunuz.

  • Önümüzdeki ilk tatil programında ailece rotanız nereye olacak, belli mi? 

Kuzey Işıkları’nı görmek, kurtlarla ve geyiklerle zaman geçirmek, uçsuz bucaksız orman içerisinde minik bir kabinde ailecek zaman geçirmek için Lapland (Finlandiya).

  • Gücün olsa, bir değiştirmek isteyeceğin, bir durdurmak isteyeceğin, bir de var etmek isteyeceğin şey ne olurdu?

-Adaletsizliği değiştirmeyi

-Hastalıkları durdurabilmeyi

-Tüm akıl ve kalplerde vicdanı var etmeyi isterdim.

İZLE
Spot Işıkları Kuliste: Chris Appleton
İlgili Başlıklar
Daha Fazlası