50’li Yaşlarda Ünlü Olmak Daha mı İyi?
Argüman

50’li Yaşlarda Ünlü Olmak Daha mı İyi?

Walton Goggins’ten Colman Domingo’ya, Pedro Pascal’a kadar onlarca yıl emek verdikten sonra bir anda büyük şöhrete kavuşan aktörlerin altın çağını yaşıyoruz—ve belki de en çok eğlenenler onlar.

Kısa süre önce Pedro Pascal’ın bir videosu viral oldu. Onun için bu çok olağan bir şey ama bu kez bir sinema salonunda yüksek sesle, “Ben tembel, 50 yaşında, burjuva bir kalta--m,” dediği duyuldu. “Burjuva kal--k” kısmı şüphesiz en komik bölümdü. Ama asıl dikkat çeken söz “50 yaşında” olmasıydı.

Evet, Pascal 50 yaşında—ve bunu Sally O’Malley’i andıran bir coşkuyla kucaklıyor. O artık 50’sinde! Tekme atacak, esneyecek, tembel bir burjuva kaltak olacak ve The Last of Us kapanış partisinde ışıklı bir çubuğu yalıyor gibi yapacak. Üstelik hiç olmadığı kadar görünür—ve yalnız da değil. Pascal, hayatının ilerleyen döneminde ünlenen ve bu yeni şöhretlerini daha genç meslektaşlarından daha keyifli yaşayan bir aktör grubunun parçası. (Bu grubun en gençlerinden biri olan) Pascal’a, 55 yaşında iki kez Oscar adayı olan ve kırmızı halıda ikon hâline gelen Colman Domingo eşlik ediyor. 53 yaşındaki Walton Goggins ise The White Lotus’un üçüncü sezonuyla arzunun odağı hâline gelmiş durumda ve gittiği her yerde eğlence saçıyor. Kısacası, yeni yeni ünlenen 50’li yaşlardaki erkek yıldızların altın çağını yaşıyoruz: patlama yapan şöhretin baskılarından uzak, sektöre keyif dolu bir enerjiyle yaklaşıyorlar—ve bu da izleyiciler için çok sevindirici.

Şöhreti onlar, Timothée Chalamet ya da Austin Butler gibi 24 yaşında patlayan isimlerden farklı yaşıyorlar. Hatta belki daha da iyi. (Kadınlar içinse durum farklı; Hollywood hâlâ cinsiyet konusunda gerici ve erkeklere ilerleyen yaşlarda ünlenmeleri için çok daha fazla fırsat tanıyor.)

Pascal, Domingo ve Goggins şöhrete gelirken kendilerini zaten bulmuşlardı; bu da kamuya yansıyan kişiliklerinin tam anlamıyla oturmuş olduğu anlamına geliyor. Uzun vadeli destek sistemlerine sahipler. Kimlik arayışı içinde değiller, kişisel zevklerini yeni yeni keşfetmiyorlar ya da yanlış çevrelerle göz önünde takılmıyorlar. Sadece eğleniyorlar.
Ve biz izleyiciler için: Onları izlemek harika.

Neden? Öncelikle, sanki bu başarıyı hak etmiş gibiler. Bu üç isim de önce oyunculuk dünyasının arka saflarında yıllarca emek verdi. Uzun süre başrol değil, çalışan aktörlerdi—televizyon ve sinemada sürekli rol alan ama isimleri pek bilinmeyen tipler. Yani aslında eğlence sektöründe de sıradan bir kariyer yolunu izlediler: çok çalış, sonunda karşılığını al. Şöhretleri ise işin üstüne konmuş bir krema gibi.

Mesela Goggins. İlk büyük rolünü Justified dizisinde aldığında neredeyse 40 yaşındaydı ve yükselişi yavaş ama istikrarlı oldu. Adını bilenler onu seviyordu; çoğuysa sadece yüzünü ve kendine özgü Güney aksanını hatırlıyordu.
“Bence insanlar benimle ne yapacaklarını tam bilemediler,” dedi Goggins bu yıl GQ’ya verdiği bir röportajda. “Ben Brad Pitt değilim. Asla Brad Pitt olmayacağım. Ama ben Walton Goggins’im, ve çok az kişi benim çizgime uyuyor.”

Pascal da onlarca yıldır bu işin içinde. 1990’larda Buffy the Vampire Slayer gibi yapımlarda minicik rollerde görülebiliyordu. Game of Thrones’la dikkat çekmeye başladığı söylenebilir ama bugün 50’sine basarken bambaşka bir şöhret düzleminde. Bu yaz üç büyük filmde birden yer alıyor: Marvel süper kahramanı Reed Richards’ı oynadığı gişe devi The Fantastic Four: The First Steps, Ari Aster’ın COVID-western filmi Eddington ve Celine Song’un romantik komedisi Materialists (ikisi de A24 yapımı).

Domingo ise yıllarca Broadway’de parladı ama sinema ve TV’de işler daha zordu. (Aslında: Goggins ve Domingo’nun potansiyelini erken görenlerden biri Steven Spielberg’tü; ikisine de 2012’deki Lincoln filminde küçük roller vermişti.) Sadece dört yıl önce Domingo, Euphoria ve Fear the Walking Dead’de sahneyi çalan ama A-list ünlü kategorisine girmemiş bir oyuncuydu.
The New Yorker’a geçiş sürecinin kademeli hissettirdiğini söyledi: “34 yıldır çalışıyorum ve her zaman kendi yolumu açtım. Eski ajanlarımdan biri bana, ‘Sen başrol fiziğine sahip bir karakter oyuncususun; sektörün senin aslında ikisi birden olduğunu anlaması biraz zaman alacak,’ demişti. Ben hep başrol olabileceğime inandım ama karakter oyuncusu olmak çok zorlayıcı—ve ben genelde keşif sürecinde mutluluk buluyorum.”

Onların bu mutluluğu bulaşıcı. Bunun büyük kısmı da deneysel ve çok övülen tarz anlayışlarına yansıyor. Mesela Met Gala’dan önce dolaşan bir tweet: “Üç şey kesin: ölüm, vergiler ve Colman Domingo’nun yine kusursuz giyinmiş olması.” Domingo gerçekten de Valentino’yla damga vurdu. Goggins ise Thom Browne imzalı eteğiyle dramatik hareketler yapmayı bırakmadı (Speedo sahnesi de cabası).

Pascal ise kaslarını sergileyen üstler ve diz boyu deri çizmelerle birlikte modaya kendi görüşlerini de katıyor. Fantastic Four tanıtımında uluslararası bayraklarla kaplı bir Bode gömlek giydi. Stilisti Julie Ragolia Instagram’da şöyle yazdı: “Dünya batıyorsa, biz de ona sarılacağız.” Ayrıca Marvel’s Thunderbolts galasına “Protect the Dolls” yazılı bir tişörtle katıldı; trans haklarını dünyanın en büyük sahnelerinden birinde destekledi.

Cesaretlerinin yanı sıra espri anlayışları da kritik. Goggins’in Saturday Night Live monoloğu bunun kanıtıydı. Arkadaşlarının ona 53 yaşında seks sembolü olmanın nasıl bir şey olduğunu sorduklarını anlattı. “Dürüst olmam gerekirse, harika hissettiriyor,” dediğinde seyirciler çığlık attı. Ama sonra duraksayıp, “En azından Google’a adımı yazıp haberlerde saç çizgimin açıldığını ve gözlerimin fırlak olduğunu okuyana kadar,” diye devam etti.

20’lerinde bir yıldızın internetin kusurlarına dair yorumları bu kadar rahat yapabildiğini hayal etmek zor. İşte bu da Goggins’i çekici kılıyor. Hem işlerinde hem kamera dışında oyunbaz, özgüvenli ve keyifli bir tavırları var. İster The Righteous Gemstones’ta Baby Billy olarak şarkılar söylerken, ister Pascal’ın Materialists filmindeki ’90’lar romantik komedi estetiğine tam anlamıyla kendini kaptırırken olsun… Hepsi tutkularının peşinden gitme özgüvenine sahip. Domingo’nun Broadway dışında sahnelenen Nat King Cole müzikali bunun örneklerinden. Daha dramatik rollerdeyse yılların deneyimi ve ağırlığı sayesinde performansları gerçekçi ve yaşanmış hissi veriyor.

En çok da, bu adamların hepsi gayet iyi dost olunacak tipler gibi görünüyor. Bu yıl Cannes Film Festivali’nde Pascal’ı izlerken bunu hissettim. Fransız Rivierası’nda Ari Aster’ın çılgın filmi Eddington’ı tanıtıyordu ama işi eğlenceyle kusursuzca harmanlıyor gibiydi. Kaslı kollarıyla Harrison Ford’un ikonik pozunu hatırlattı. Alexander Skarsgård’ın “deri baba” film galasına katılıp ona öpücük kondurdu. 50’sinde yeni şöhretin tüm keyfini çıkarıyordu ve tıpkı Goggins ve Domingo gibi, bu hayat ona çok yakışıyordu.

BU İÇERİK İLK OLARAK GQ US WEB SİTESİNDE YAYINLANMIŞTIR.

İZLE
Denge 2025 Kapak Yıldızı Hakan Kurtaş
İLGİLİ İÇERİKLER
İlgili Başlıklar
Daha Fazlası