Eser: Eser Gündüz
Merhaba #GQGunluk,
Evdeki altıncı haftamdan bildiriyorum. Hava aşırı güzel. Balkonun kapısını açtım. İçeri mis gibi bir rüzgâr giriyor. Kanım kaynıyor. Canım çekiyor. Bir sürü şey. Bahar gözümüzün önünde geliverdi. İçerİde olmak sanırım insana en çok böyle havalarda koyuyor. Elden bir şey gelmiyor. Bir ya sabır daha çekiyorum. Balkonda bekleşen alışveriş torbalarıyla göz göze geliyoruz. Hepsi cezalı. Süre dolunca içeri alacağım. Günler böyle geçip duruyor. Yemek yap, ye, topla. (Annemi daha sık anımsıyorum ve hatta anlıyorum, tam bu noktada.) Bir şeyler karala, beğenme üstünü çiz, sonra yeniden karala. Kelimelerden asla ama asla emin olma. Peki bu günlüğü neden yazıyorum? Bilmem. Ali rica etti. Benim de hoşuma gitti. Günlük yazmayı severim. Çoğunlukla da üşenirim. Bu sefer davranayım, dedim. Dedim, al sana fırsat! Al sana ifşa! Zehri dökmek mühim, malum. Akacak mecra bulmak mühim. Bu dört duvarın içinde, bir uçtan öbürüne esip duran zihni başka ne durdurur, ne sakinleştirir? Bilmem. Online yoga dersini ektim. İçten içe bastıran bir pişmanlık duygusu. Peşinden gelen "Her şeye de yetişemem ki" ünlemi. "Biraz da hiçbir şey yapmadan sadece dur işte." Son olarak: "Yarın sabah erkenden kalkar yaparım." avuntusu. Peki. Bu çocuk üniversitede de böyleydi. Çocuk mu?
Her gün en az iki tane Zoom görüşmesi oluyor. Biraz overdose oldum, sanırım. Olsun, işler halloluyor. Birazdan Başak'la (Ah! Kosmos) görüşeceğiz. Berlin'den bağlanıyor. Birlikte yeni bir şarkı yapıyoruz, online olarak. Şarkıyı üç sene önce yazmıştık. Prodüksiyonu bu zamana kısmet oldu. Böyle müzik çalışmak ilginç. Ama oluyormuş. Birkaç arkadaşımla daha bu şekilde çalışıyoruz; Sabi, Artz, Taner… Her birinde yeni birtakım şarkılar pişiyor. Umarım bir işe yararlar. Umarım bu hayatı, yükünü, bütün bu olanları bir nebze olsun hafifletmeye yarar bu şarkılar, ne diyeyim. Bu şarkılar da olmasa... Yanmıştım.
Adaçayı tütüyor. Bill Evans'ın 70'lerden bir albümü çalıyor. Sirkeli suyla yeni silinmiş zemin ağır ağır yeniden tozlanıyor. Her şey ağır çekim gibi. Peki nasıl oluyor da gün hemencecik sona eriyor? Mesela eminim ki birazdan yine akşam olacak. Bu yavaşlığın içindeki hıza düzenli olarak şaşırıyorum. Zaman böyle geçip gidiyor. Yok hayır, nelere dikkat etmemiz gerektiğinden falan bahsetmeyeceğim. Dert de yanmayacağım. Gün boyu yeterince sayıya, veriye, mention'a, derde, dikteye maruz kalıyoruz zaten. Filtrelemek bana iyi geliyor. Ve bazı anlar, ne kadar güzel değil mi! Bunu söyleyebilirim bi' tek.
Bu da geçecek mi? Herhalde! Şarkısını bile yaptık. Fırtına elbet dinecek. Zira tabiatı böyle. Bu fırtınadan hep birlikte, 'daha iyi bir form'umuza evrilmiş olarak çıkabilmeyi ümit ediyorum. Bunu can-ı gönülden diliyorum. O zamana kadar yapılacaklar az çok belli.
Senenin ilk çileğini ve çağlasını almıştım önceki gün. Bir diş atıyorum şimdi onlara. Herkese sevgiler.
Mabel.