Doechii, karşı konulamaz bir yükseliş içinde. Her hamlesi kariyerini daha da pekiştiriyor ve onu yeni bir seviyeye taşıyor. Doechii, sıkı çalışan gerçek bir yetenek olarak kendini kanıtlamış durumda.
Bu hafta yayımlanan yeni şarkısı “Anxiety”, sanatçının kariyerinde önemli detaylardan biri. Hayranlar Alligator Bites Never Heal’a sıkı sıkıya sarılmışken, Doechii belli ki sınırlarını zorlamaya ve yeni ses alanları keşfetmeye hazır. “Anxiety”, soul vokallerden sert rap akışlarına, duygusal tonlardan etkileyici sample kullanımına kadar pek çok unsuru bünyesinde barındırıyor. Gotye’nin 2000’lerin başına damga vuran hit parçası Somebody That I Used To Know’un funk odaklı ve bambaşka bir yorumla altyapı olarak kullanılması, parçanın çarpıcılığını artırıyor.
Sözlede ise Doechii, kırılgan bir karakter çiziyor. “Şöhreti sen al, ben sadece paramı istiyorum” gibi satırlarla bu parlak dış dünyanın altında yatan çelişkili duygulara dikkat çekiyor. “Anxiety”, Doechii’nin sadece teknik becerilerini değil, duygusal derinliğini de büyüteç altına alıyor. Şöhretin gürültüsünde kaybolmamaya çalışan bir sanatçının hikâyesi bu. Ve belli ki bu, onun için sadece bir şarkı değil; yeni bir sayfanın başlangıcı.
Miley Cyrus, merakla beklenen dokuzuncu stüdyo albümü Something Beautiful’ın çıkışına günler kala, yeni teklisi “End of the World” ile heyecanı bir adım daha ileri taşıyor. Indie pop grubu Alvvays ile yaptığı bu iş birliği, klasik pop tınılarını retro esintiler ve cesur görsel bir dünyayla harmanlayarak Cyrus’un müzikal evriminden bir kesit sunuyor. Albümün üçüncü teklisi olarak yayımlanan şarkı, daha önce çıkan “Prelude” ve albümle aynı ismi taşıyan “Something Beautiful” parçalarıyla birlikte dinleyiciye yaklaşan projenin hissiyatını hissettiriyor. “End of the World”, günümüz ruh haline adeta bir marş gibi eşlik ediyor; hedonizm, nostalji ve belirsizliğe karşı gelen bir başkaldırıyı aynı potada eritiyor.
Disco dokunuşlu enerjik ritmiyle açılan şarkı,dinleyiciyi direkt avlunun içine almayı başarıyor. Cyrus’un Alvvays’ten Molly Rankin ve Alec O’Hanley ile birlikte kaleme aldığı, prodüksiyonunda ise Shawn Everett, Michael Pollack ve Jonathan Rado’nun imzası bulunan parça, canlı yaylılar, 70’ler glam’ini anımsatan piyano akorları ve etkileyici bas çizgileriyle zamansız bir tat bırakıyor.
“Dünyanın sonu değilmiş gibi davranalım”
Malibu, McCartney ve dolu dolu yaşanmış bir hayata dair referanslarla süslenen bu parçayla Cyrus, hem eğlenceli hem dokunaklı bir deneyim sunuyor. Eğer bu şarkı albümün tonu hakkında bir fikir veriyorsa, Something Beautiful bizi hedonizmin coşkusuyla, pişmanlıktan uzak bir yaşamla ve kaosun içinde bile yaşamı kucaklayan bir yolculukla buluşturacak.
Warhaus, Kasım ayında Play It Again Sam etiketiyle yayımlanan son albümü Karaoke Moon’dan ‘Zero One Code’ parçasına çekilen video klibiyle bizi bir kez daha kendine hayran bıraktı.
‘Zero One Code’ videosu, üç farklı dünyayı gözlemleyen bir anlatım sunuyor: Bir adam yalnız penceresinden dış dünyayı gözetliyor, yayalar Brüksel’deki bir yaya geçidini geçmekte zorlanıyor ve jokeyler hipodromda doğru ritmi yakalamaya çalışıyor. Her biri kendi kurallarına göre ilerleyen bu sahneler, mistik güçlerin devreye girmesiyle beklenmedik şekilde bozuluyor. İzleyici, sistemdeki bir hataya ortak oluyor ve gerçeklik, absürde dönüşüyor. Yönetmen Michiel Venmans, bu görüntüleri Ostend’deki Wellington hipodromunun yanında yaşayan büyükanne ve büyükbabasına yaptığı bir ziyarette çektiği görüntülerle birleştirmiş. Bir gün boyunca eski bir Pentax lens kullanarak at yarışlarını filme alıp minyatür etkisi veren kareler yakalamış. Sokak sahneleriyle bir araya geldiğinde ise yeni bir gerilim ortaya çıkmış: Hız ve riskle çevrili, savunmasız ve isimsiz figürlerin hikâyesi… hem şarkı, hem görsellik kesinlikle ilginizi çekecek.
Alternatif sahnenin ilham veren isimlerinden Can Güngör, yeni teklisi “beni burda üzen bir şey var.” ile dinleyicisiyle buluştu.
Şarkının söz, beste, prodüksiyon ve miks süreçlerinin tamamı Can Güngör tarafından üstlenildi. Mastering çalışması Baran Göksu’ya, kapak tasarımı ise Merve Mehmet’e ait.
Can Güngör; Silik Düşler (2015), Sular Dar (2020) ve Canlı Akustik (2024) albümleriyle; ayrıca “Yalnız Ölmek” (2016), “Dışarda Kış” (2019) ve “Genetik” (2022) gibi teklileriyle Türkiye alternatif müzik sahnesinde kendine özgü bir yer edindi. Kendi solo üretimlerinin yanı sıra Mabel Matiz, Göksel, Melike Şahin ve Büyük Ev Ablukada gibi önemli isimlerle aranjör ve prodüktör olarak yaptığı işbirlikleriyle de dikkat çekti.
2014’ten bu yana prestijli organizasyonlarda sahne alan sanatçı; Blonde Redhead, Jose Gonzalez ve Cass McCombs gibi uluslararası isimlerin konserlerinde ön grup olarak da yer aldı.
Can Güngör, kayıtlı çalışmalarında olduğu gibi konserlerinde de dinleyenleri müzikal olarak zengin, samimi ve maceralı bir deneyime davet ediyor. Bu şarkısı da dikkate değer.
These New Puritans, uzun süredir beklenen yeni albümleri Crooked Wing’i duyurdu. Albüm, grubun altı yıl aradan sonra çıkardığı beşinci stüdyo albümü. Jack Barnett ve Bark Psychosis öncüsü Graham Sutton tarafından prodüksiyonu yapılan ve George Barnett tarafından yönetici yapımcılığı üstlenilen albüm hem sert hem de büyüleyici yapısıyla These New Puritans’ın kategori ve kuralları yıkan vizyonunu bir kez daha kanıtlıyor. Albümde Caroline Polachek ve deneyimli caz kontrbasçısı Chris Laurence gibi sürpriz konuk müzisyenler yer alıyor.
Essex’li ikiz kardeşler Jack ve George Barnett’in kurduğu These New Puritans, albümü ‘Bells’ / ‘Industrial Love Song’ adlı çift A taraflı single ile tanıtıyor. Şarkılar şu an tüm dijital platformlarda yayında.
“Industrial Love Song, bir inşaat sahasındaki iki vincin düeti” diyor Jack Barnett. “Caroline vinçlerden birini, ben diğerini seslendiriyorum. Operatörleri tarafından kontrol edildikleri için birbirlerine dokunamıyorlar, ama gün doğduğunda gölgelerinin kesişmesini umuyorlar.”
George Barnett ise ekliyor:“Bu şarkının belirli bir zaman dilimine ait olduğunu söylemek zor. Yüzlerce yıllık enstrümanlarla üretilmiş progresif bir müzik.”
Jack Barnett:“Mekanik çağdan çıkarken makinelerle ne kadar ortak yönümüz olduğunu fark ediyorsunuz. Onlar ne kadar insansa, biz de o kadar mekanik hale geliyoruz. İşte bu yüzden makinelerin gözünden bir aşk şarkısı yazmak artık o kadar da absürt gelmiyor.”
Belçikalı-Kongolu sanatçı, söz yazarı ve multidisipliner yaratıcı Lous and the Yakuza, yeni üç şarkılık EP’si No Big Deal ile müziğe dönüşünü duyurdu. Yume Entertainment tarafından Columbia Records / Sony Music France iş birliğiyle yayımlanan bu yeni proje, Lous’un müzikal özüne, sade ve içten bir anlatıma dönüşünü simgeliyor.
Lous’un kendi yönetmenliğinde çektiği çıkış şarkısı “Good to Know”un video klibi de EP ile yayına girdi. Doğallık, sadelik ve içsel denge temalarıyla harmanlanan bu video, bahar havasını yansıtan huzurlu bir atmosferde izleyiciyle sıcak bir bağ kuruyor. Ham, sade ve sahici olan bu proje; sanatçının İngilizce yazdığı ilk şarkıları da barındırıyor. Lous, hem Fransızca hem İngilizce hem de iki dilin bir arada olduğu şarkılarla duygusal ve evrensel bir anlatım sunuyor.
“‘No Big Deal’, bir ilişkinin farklı aşamalarına kısa bir yolculuk. Rock, pop ve R&B arasında gidip gelen sound’u, doğrudan ve metaforik sözleriyle, aşkı yas tutarak ama aynı zamanda kutlayarak anlatıyor ve şöyle diyor: “Bu projeyi yayımlama amacım; şarkı yazma tutkumun özüne, en sade ve organik haline dönmekti.”
Arcade Fire (Win Butler, Régine Chassagne, Jeremy Gara, Tim Kingsbury ve Richard Reed Parry), yedinci stüdyo albümleri Pink Elephant’ı 9 Mayıs 2025’te Columbia Records etiketiyle yayınlamaya hazırlanıyor. Albümün habercisi niteliğindeki ilk tekli “Year of the Snake” ise şimdi tüm dijital platformlarda yayında.Toplam 10 şarkıdan oluşan ve 42 dakikalık bu sinematik, mistik punk yolculuk; Win Butler, Régine Chassagne ve Daniel Lanois prodüktörlüğünde, New Orleans’ta Butler ve Chassagne’nin kendi stüdyosu olan Good News Recording Studio’da kaydedilmiş.
Albümün ismini aldığı “Pink Elephant” kavramı, bastırılmaya çalışılan bir düşüncenin daha da kaçınılmaz hâle gelmesini ifade eden paradoksal duruma gönderme yapıyor - oldukça da başarılı.Albümün çıkış şarkısı “Year of the Snake”, Chassagne’nin sıcak vokali ve Arcade Fire’daki ilk bas gitar performansıyla dikkat çekerken, Win Butler da şarkıda davul çalarak bir ilke imza atıyor. Şarkının adı, grubun da "yeniden doğuş" temasıyla özdeşleştirdiği 2025 Çin Takvimi'ndeki Yılan Yılı'na atıfta bulunuyor. “Year of the Snake”in görsel dünyası, grubun uzun yıllardır birlikte çalıştığı David Wilson ve video sanatçısı Mark Prendergast tarafından yaratılmış.
Pink Elephant, Arcade Fire’ın 2022 tarihli ve büyük övgü alan albümü WE’den bu yana yayımladığı ilk uzunçalar. WE; Billboard ABD Albüm Listesi’nde 1 numara, İngiltere, İrlanda ve Hollanda’da liste başı; Kanada, Belçika, Fransa, Almanya ve İsviçre’de ise ilk 5’e girmişti. Ayrıca Billboard Rock, Alternative ve Plak listelerinde de zirvedeydi. Albüm, En İyi Alternatif Albüm dalında Grammy’e aday gösterilmişti.