Rus-Amerikalı romancı Vladimir Nabokov, Mary adlı romanında fernweh kavramını oldukça güzel ve şöyle yazmıştır: “Tersine nostalji, bir başka garip diyara duyulan özlem, özellikle ilkbaharda güçlenir.”
Bazen dilimize tam olarak çeviremeyeceğimiz kelimeler, hayatımıza bambaşka yönler verecek anlamlar taşır. Tıpkı Almanca’daki ‘fernweh’ gibi. Bazıları bu kelimeyi İngilizce’deki ‘wanderlust’ ile karşılamaya çalışır. ‘Fernweh’, uzak ve bilinmeyen yerleri vurgular ve daha dokunaklı, bazen melankolik bir arzu taşır. Buna karşın, ‘wanderlust’, daha neşeli, maceracı bir çağrışımla seyahat etme ve keşfetme eylemini anlatır. Fernweh, hiç yaşanmamış deneyimler ve hissedilmemiş duygular için ruhun derinliklerinde çekilen bir acıdır. Vatan hasreti, aşina olunan şeye duyulan özlemken; fernweh, tamamen bilinmeyene duyulan özlemdir; toplumumuzun ve evimizin kısıtlayıcı sınırlarından azade bir yer. Alıp başını gitmeye, hiçbir şeyi ve hiç kimseyi tanımamaya yönelik amaçlı bir arzudur. Belki de gitmek ve bir daha dönmemektir.
Uzak yerleri görme ve keşfetme arzusu, tarih boyunca insan doğasının derinliklerinde yer alan duygulardan biri olmuştur. Çoğumuz her şeyi geride bırakarak hiç bilmediğimiz bir yere seyahat etmeyi içimizden geçiririz ancak bizi sınırlayan zorunluluklarımızla kolay kolay vedalaşamadığımızdan, genellikle bu duyguyu halının altına süpürürüz. Belki dijitalleşen dünyayla gelen yalnızlaşma, belki de her geçen gün daha da hızlanan yaşam temposundan uzaklaşarak ‘yavaşlama’ isteği, ‘bilinmeye duyulan özleme’ kulak vermenin zamanının geldiğini gösteriyor.
Tüm bunların start noktası pandemi oldu şüphesiz. Koronavirüs nedeniyle dört duvar arasında mahsur kaldık ve hiç seyahat edemediğimiz için büyük bir umutsuzluğa kapıldık. Seyahat özlemi, bize dışarı çıkıp dünyayı görmemiz ve her köşesini keşfetmemiz gerektiğini hatırlatan, gerçek bir acı yaşattı. Ve çoğumuz farkında olmadan fernweh’i deneyimledik. Bir yandan acılar içinde kıvranırken bir yandan da sınırlar açılır açılmaz yola koyulmanın ve olabildiğince uzağa gitmenin hayaliyle planlar yapmaya başladık.
Turizm dünyasının yayımladığı araştırmalar ve raporlar, tüm bunları doğrular nitelikte. Örneğin, dünyanın dört bir yanından ultra lüks seyahat acentaları ve danışmanlarının üyesi olduğu global network Virtuoso®’ya göre, 2025’le birlikte giderek daha fazla insan uzak ve keşfedilmemiş destinasyonlara yöneliyor. Ve çoğu gezgin bunu ‘tek başına’ yapmayı tercih ediyor. Böylece solo seyahatin de popülarite kazandığı 2025’te en çok tercih edilen ‘uzak’ ve ‘bilinmeyen’ destinasyonların başında Antarktika, Grönland, İzlanda ve Alaska geliyor; onları Uganda, Kosta Rika ve Butan gibi otantik ülkeler takip ediyor. Kapsamlı araştırmalarıyla tanınan Skift Research’ün 2025 raporuna göre ise insanların uzak destinasyonlara planladığı uzun seyahatlerin sayısında, 2024’e kıyasla yüzde 24’lük bir artış göze çarpıyor. Özellikle ABD’de, katılımcıların dörtte biri bu yıl evden olabildiğince uzaklaşmayı ve uzun bir kıtalararası tatile çıkmayı planladıklarını söylüyor. Küresel olarak ise uzak destinasyonlara düzenlenen, insan ruhun değiştirici ve dönüştürücü uzun seyahatler, hafta sonu kaçamakları ve road trip’lerin önüne geçerek en popüler seyahat türü olarak karşımıza çıkıyor ve böylece Skift’in raporu 2025’i “uzun kaçamaklar yılı” olarak adlandırıyor.
Söz konusu araştırmalar aynı zamanda evlerinden uzun bir süre uzaklaşmaya ve yeni yerler tanımaya karar veren insanların, bu süreçte birkaç ülkeyi birden keşfetmeye çalışmak yerine, tek bir ülkede olabildiğince uzun vakit geçirmeyi tercih ettiklerini ortaya koyuyor. Onlar için uzun yolculuklar, bulundukları ülkeyi ve kültürü daha yakından tanımak, yerel halkla hayatları, gelenekleri ve görenekleri hakkında daha derin sohbetler etmek için gerekli vakti sağlıyor. Hiçbir şey için acele etmeden, daha yavaş bir tempoda keşfetmeyi tercih eden gezginler için, bu şekilde hayat daha doğal bir şekilde akıyor ve bulundukları yerdeki günlük yaşamın otantik ritmini yakalamak daha kolay oluyor. Burada amaç yeni bilgiler edinmekten ve fiziki bir değişimden ziyade, derinlerde bir yerlerde anlamlı bir dönüşüm yakalamak; eve ‘başka biri’ olarak dönmek.
Evet, 2025 uzaklara duyulan özlemin, evden kilometrelerce ötede başka başka dünyaları tanımaya çalışırken belki de kendini tanımanın yılı... Rus-Amerikalı romancı Vladimir Nabokov, Mary adlı romanında fernweh kavramını oldukça güzel özetlemiş ve şöyle yazmıştır: “Tersine nostalji, bir başka garip diyara duyulan özlem, özellikle ilkbaharda güçlenir.” Şehre bahar gelmişken siz de fernweh’in ağrılarını ve sızılarını hissetmeye başladınız mı? Öyleyse, iyi yolculuklar...