Önemli bir sayı 10, futbolda bu forma numarasına sahip olmak kolay iş değil; onu muhafaza etmek de. GQ Türkiye’nin 10. yılı vesilesiyle bir araya getirdiğimiz 10 numaraların adı futbolla ilginiz olmasa bile mutlaka kulağınıza çalınmıştır. Bu yazı tam olarak bunun nedenlerine ışık tutuyor.
Gheorghe Hagi
“Hagi, Hagi, Hagi, Hagi, Hagi...” Yer, Viyana, sene 1999, Galatasaray Rapid Wien deplasmanında. Hagi topu yarı sahaya gelmeden alıyor. 10 numaralı formasıyla tüm sahayı geçiyor. Rapid Wien kalecisinin üzerinden aşırttığı top ağlarla buluşuyor. Futbol spikeri Ercan Taner defalarca “Hagi, Hagi, Hagi, Hagi...” diye bağırıyor. Romanya milli takımıyla unutulmaz başarılara imza atan, daha önce Real Madrid ve Barcelona gibi devlerin formasını giyen Hagi için kariyerinin zirvesi Galatasaray. 1996-2000 yılları arasında üst üst dört kez şampiyon olan UEFA Kupası’nı müzesine götüren efsane Galatasaray takımının 10 numarası Hagi. Aradan 21 yıl geçmesine rağmen hiç kimse 10’u unutamıyor.
Diego Armando Maradona
Gelmiş geçmiş en yetenekli, en sansasyonel, en eğlenceli 10 numara... “Tanrı’nın eli”nin sahibi; O bir Arjantinli ve Napoli’li, Diego Armando Maradona. 1986 Dünya Kupası’nda yedi maçta, beş gol ve beş asistle ülkesini şampiyonluğa taşıyan Maradona, futbol hayatı boyunca ve sonrasında hep tartışmasız bir figür oldu. İngiltere ile oynanan çeyrek final maçında elle attığı golü “Tanrı’nın eli” olarak tanımlaması tam Maradona’lık bir davranıştı. Dünyanın en büyük kulüplerinden Barcelona’da mutlu olamamasının ardından, transfer olduğu Napoli’yi hem ligde, hem Avrupa’da zirveye taşıdı. Hem de neredeyse tek başına, Juventus, Inter, Milan, Roma gibi devlere karşı başardı bunu. Napoli’ye iki kez Seri A’yı, bir kez UEFA kupasını kazandıran Arjantinli artık “şehrin azizi”ydi. Kanında uyuşturucu maddeye rastlandığı için futboldan men edilen Maradona için en güzel sözleri müzisyen Manu Chao yazacaktı:“Eğer Maradona olsaydım, tam da onun gibi yaşardım. Eğer Maradona olsaydım, herhangi bir belanın karşısında asla şaşmazdım yolumdan.”
Alex De Souza
Fenerbahçe formasıyla 340 maç, 171 gol, 146 asist... Brezilyalı, heykeli dikilecek adamdı, dikildi de. Asistleri, frikikleri, çalımlarıyla efsaneye dönüşen Alex de Souza, heykelin açılışında gözyaşlarını tutamayacaktı. “Doktor” lakaplı Alex de Souza, sekiz yıl boyunca taşıdığı sarı lacivertli formayla üç şampiyonluk kazandı. Süper Lig’de iki kez gol kralı oldu. Alex de Souza, Süper Lig’deki başarısının yanında Fenerbahçe’yi Şampiyonlar Ligi’nde çeyrek finale taşıyan ekibin en önemli yıldızıydı. 2007/2008 sezonundaki sarı lacivertlilerin “altın kadrosu” çeyrek finale erişirken Alex, Pirlo, Ronaldinho gibi yıldızları geride bırakarak Şampiyonlar Ligi’nde altı asistle asist kralı olacaktı. Brezilyalı teknik direktör Zico önderliğindeki ekibin oynadığı sambavari futbol, hala akıllardan çıkmıyor. Alex, oynadığı dönemde rakip takımların kabusu olsa da, centilmenliğiyle herkesin saygısını kazandı.
Metin Oktay
Uğruna şarkılar, tezahüratlar bestelenen, filmler çekilen “Taçsız Kral”... Metin Oktay, bu topraklarda en çok iz bırakan 10 numaraların belki de ilki. Sarı kırmızı parçalı formada sağ elini kalbinin üzerindeki armaya götürerek verdiği pozu kim unutabilir? Tam altı kez gol kralı olan Metin Oktay, Galatasaray’ı üç kez şampiyonluğa taşıdı. Fenerbahçe maçında ağları deldi. İlklerin futbolcusuydu Oktay; 1956’da Dinamo Bükreş’e attığı gol, Türk takımlarının Avrupa kupalarında attığı ilk goldü. 1962’de Polonia Bytom maçında attığı üç golle, Avrupa kupalarında hat-trick yapan ilk Türk futbolcu oldu. Kariyeri boyunca sadece bir kez kırmızı kart gördü Oktay; hep centilmenliğiyle hatırlanacak olan “Taçsız Kral”... 1969 yılında Galatasaray’ın Fenerbahçe ile oynadığı maçla futbola veda etti. Maçın son 10 dakikasında bir başka efsane Can Bartu ile formalarını değiştiler, maçın kalan dakikalarında rakip takımın formalarını giydiler. Futbol yazarı İslam Çupi, Metin Oktay’ın jübilesinin ardından şu satırları yazdı: “Beyler bundan sonra bilet almak için birbirinizi boşuna çiğnemeyin. Çünkü burada artık futbol oynanmayacak...”
Ronaldinho
Bir 10 numaradan ne beklenir? Estetik çalımlar, harika frikikler, akıl almaz asistler ve spektaküler goller... Hepsi onda vardı. Ama Ronaldinho bununla yetinmedi. Barcelona ile iki İspanya Ligi, bir Şampiyonlar Ligi, Brezilya ile de bir Dünya Kupası kazandı. Brezilyalı yıldız kariyerinde izleyicileri mest eden futbolu yanında, en büyük kupalara da erişti. O futbol oynarken doğmamış olanlar bile YouTube’da onu izliyor.
Jay Jay Okocha
“Okocha, Ronaldinho kadar yetenekliydi. Afrikalı olduğu için tanınmadı ve takdir görmedi. Kariyeri boyunca uluslararası ödüllere aday gösterilmedi.” Bu sözler Afrika futbolunun en büyük değerlerinden Samuel Eto’o’ya ait. Almanya’da Frankfurt formasıyla ve 1996 Atlanta Olimpiyatları’nda altın madalya alan Nijerya formasıyla parlayan Okocha’yı transfer etmek büyük işti. Ali Şen başkanlığındaki Fenerbahçe, Nijeryalı yıldızı Türkiye’ye getirdi. Kusursuz tekniği, frikikleri ve gösterişli futboluyla gönüllerde taht kurdu. İki sezonda 63 maçta 30 gol atan Okocha, Türk vatandaşlığına geçti. “Muhammet Yavuz” ismini aldı ancak Okocha’nın ismi artık Avrupa’nın en büyük kulüpleriyle anılıyordu. Nijeryalı yıldız 1998 yazında Paris St-Germain’e transfer oldu. Aradan yıllar geçti. Fenerbahçe bir başka 10 numara, Mesut Özil’i transfer etti. Özil imzayı atar atmaz paylaştığı tweet’inde onu andı: “Bundan yaklaşık 20-25 sene kadar önce Gelsenkirchen sokaklarında sırtında 10 numara Jay Jay Okocha yazılı Fenerbahçe forması ile futbol topunun peşinde aşkla koşan göçmen bir Türk çocuğuyken bugün çok şükür ki uzun yıllardır hayalini kurduğum bu formayı giyebilmek bana nasip oldu.”
Zinedine Zidane
“Futbol basit bir oyundur. Zor olan onu basit oynamaktır.” Hollandalı futbol efsanesi Johan Cruyff’un bu sözü Zidane’ı çok iyi anlatıyor. Aralarında 1998 yılında Dünya Kupası’nı kazanan efsane Fransa kadrosu ve Real Madrid’in Ronaldo’lu, Beckham’lı, Figo’lu kadrosu da olmak üzere... Oynadığı her takımın saha içi lideriydi Cezayir asıllı Fransız. Juventus’ta 21, Real Madrid’de 5, Fransa milli takımında 10 numaralı formaları giydi. Ama oyunu hep 10’du. O, en kritik maçlarda sahneye çıkmayı seven bir yıldız. “Marsilya ruleti” denilen kendi etrafında dönüşü ve kusursuz top hakimiyetiyle bir semboldü. 77 milyon Euro bonservis bedeliyle, zamanın en pahalı transferini yapan Zidane, 1998, 2000 ve 2003 yıllarında FIFA Yılın Futbolcusu ödülünü aldı. Futbol kariyerinin son maçı onunki kadar hatırlanan başka futbolcu yok. 2006 Dünya Kupası’nda Fransa’yı finale taşıdı. Finalde çok şık bir penaltı atan Zidane, maçın son anlarında kariyeri boyunca hakim olduğu sinirlerini serbest bıraktı. İtalyan defans oyuncusu Materazzi’ye kafa attığı an, bir heykelle ölümsüzleşecekti ve unutulmazlar arasında girecekti.
Lionel Messi
“Dünya tarihinin gelmiş geçmiş oyuncusu...” Milyonlarca kişiye göre böyle. Arjantinli yıldız olağanüstü bir kariyerin sonlarında artık. 17 yıllık Barcelona kariyerinde 778 maçta 672 gol, 266 asist... 10 İspanya Ligi, dört Şampiyonlar Ligi şampiyonluğunda önemli rol oynadı; yılın futbolcusuna verilen Ballon d’or, “Altın Top” ödülünün yedi kez sahibi oldu. Bu, kariyeri boyunca kıyaslandığı Portekiz Cristiano Ronaldo’dan iki kez fazla. Bireysel istatistiklerde Ronaldo’nun önünde olan Messi, hiç kuşkusuz futbola ve hayatlarımıza apayrı bir lezzet kattı. Gelmiş geçmiş en iyi pas, frikik, top sürme uzmanı olarak tanınan Arjantinli, nesillerce hatırlanacak.