Aşağıdaki yazı, Venedik Film Festivali’nde prömiyerini yapan Jay Kelly hakkında ufak tefek sürprizbozanlar (spoiler) içermektedir.
Adam Sandler’ın ne kadar geniş bir oyunculuk yelpazesine sahip olduğunu hep biliyorduk. Happy Madison komedileri, sakar yetişkin çocukları oynayarak sinemaları ve Netflix listelerini doldurma yeteneğini fazlasıyla kanıtladı. Ancak arada bir oyuncu bambaşka bir rotaya sapıyor: Punch-Drunk Love’daki aşık tuvalet pompası satıcısı, The Meyerowitz Stories’de aşırı korumacı baba, Uncut Gems’de yüksek bahisli bir kumarbaz… Sandman kalıplarını kırdığında izlemek heyecan verici oluyor. Ve Jay Kelly ile Sandler, en sade performanslarından birini sunuyor. Bu aynı zamanda kariyerinin en güçlü işlerinden biri.
Yönetmen Noah Baumbach, Sandler’dan olağanüstü performanslar çıkarma konusunda özellikle başarılı görünüyor. The Meyerowitz Stories’de Sandler, zaman zaman patlamaya yatkın tatlı bir babayı canlandırıyordu; tek suçu sorunlu ailesinin ateş hattında kalmaktı. Jay Kelly’de de benzer bir dinginlik seviyesinde. Sandler, filmin adını taşıyan film yıldızının uzun süredir menajeri olan Ron karakterini oynuyor. George Clooney’nin hayat verdiği Jay Kelly, her gittiği yerde dikkatleri üzerine çeken karizmatik bir mıknatıs. Ancak aile sevgisini hep bir sonraki film projesinin peşinde koşmaya tercih ediyor. Yalnız ama hiçbir zaman tek başına değil; çevresinde onu birer uysal akbaba gibi saran bir ekiple yaşıyor.
Jay için şöhreti, gerçek sevgi ve ilişkiler kurma yeteneğini engelliyor. Baumbach ve Emily Mortimer’ın incelikli senaryosu onu aklamıyor; zaman zaman girilen geri dönüşlerde, ünlü olmadan çok önce de hırsının bencilliğini nasıl beslediğini görüyoruz. Ancak şimdiki şöhreti, en kötü yönlerini iyice büyütmüş durumda. Ron bunun içini görebildiğini düşünüyor. Fedakârlığı sınır tanımıyor; çoğu zaman karısı (Greta Gerwig) ve çocuklarıyla geçireceği zamanı feda ederek Jay’in imdadına koşuyor. Jay’in çevresindeki herkesin itirazına rağmen Ron, onların gerçek arkadaş olduklarını iddia ediyor. Yıllardır birbirlerini tanıdıklarını, hatta Jay’in kızının doğum gününe geldiğini söylüyor. Ancak Jay’in hiçbir zaman onu aynı şekilde davet etmediğini duyduğunda, ilişkilerinin tek yönlü olduğunu fark ediyor. Ne kadar yakınlaşmaya çalışırsa çalışsın, aslında arkadaş değil; yalnızca bir oyuncu ve maaş çeklerinden yüzde 15’ini alan menajeri.
Sandler’ın etkileyici performansının güzelliği, Ron’un neşesinin ve iyimserliğinin nasıl yavaş yavaş ondan çekilip gittiğini gösterebilmesinde. Başlarda Ron, Jay’e “köpek yavrusu” diye hitap eden, stresi asla gülümsemesinin ardına geçirmeyen coşkulu bir karakter. Ama bir sahnede Liz’e (Laura Dern) Jay yüzünden evlenme teklifini batırdığını itiraf ettiğinde kalp burkan bir kırılma yaşıyoruz. Patronunun yörüngesinde olmak bile yıkıcı bir etki yaratıyor. Ron, ilişkilerinin gerçeğini kavradığında Jay öylesine bitkin görünüyor ki sanki vücudundan tüm sıcaklık çekilmiş gibi. Film zaman zaman fazlasıyla duygusallığa yaslansa da Sandler’ın içtenliği sahiciliğini koruyor. Eğer George Clooney Jay Kelly’nin yıldızıysa, Adam Sandler kesinlikle filmin atan kalbi.
Daha da heyecan verici olan ise Jay Kelly’nin Sandler’ın Oscar’a en yakın şansı olması. A24, Uncut Gems için ona adaylık kazandıramamıştı; Jay Kelly ise Akademi seçmenleri için çok daha erişilebilir bir yapım. Her ne kadar Oscar tahminleri kusursuz göstergeler olmasa da eleştirmenlerin öngörülerinde Sandler’ın adı şimdiden güçlü bir şekilde yer alıyor. Ve artık yüksek sesle söylemenin zamanı geldi: En güvenilir ve en çok yönlü oyuncularımızdan biri olan Adam Sandler, Oscar’a çoktan layık. Eğer Happy Gilmore 2’nin vizyona girdiği bir yılda ödülü kazanırsa, bu zafer daha da tatlı olacaktır.
BU İÇERİK İLK OLARAK BRITISH GQ WEB SİTESİNDE YAYINLANMIŞTIR.