8 Adımda ‘Siz’den ‘Sen’e Nasıl Geçilir: Resmiyetten Kurtulma Rehberiniz
Hayat Rehberi

8 Adımda ‘Siz’den ‘Sen’e Nasıl Geçilir: Resmiyetten Kurtulma Rehberiniz

Bir türlü 'Siz'den 'Sen'e geçemediğim (ve belki de geçmek istemediğim) 8 yakınımla ilişkilerde ‘Siz’ den ‘Sen’e nasıl geçileceğini konuştum

Sizin de başınıza gelmiştir. O kişiyle ‘Siz’ diye konuşmaya başlamışsınızdır ama sonra ona çok ısınmışsınızdır. Artık karşınızda çok sevdiğiniz ve yakın hissettiğiniz birisi duruyordur ama o kişiye hitabınız ‘Sen’ e geçememiştir. Belki de siz de ‘Siz’li konuşmanın saygı kodu olarak öğretildiği bir ortamda büyüdüğünüzden. Veya gerçekten bunun bazı kişiler için bir usul olduğundan. Veya siz de bunun böyle olması gerektiğine inandığınızdan. Ama bir yandan da o kişiye çok saygı duysanız da, 'Siz' demek o kişiye hissettiğiniz yakınlığa ihanet etmiyor mu sanki? Veya saygı gerçekten ‘Bey’, ‘Hanım’ ve ‘Siz’ ile mi geliyor?

‘Sen’ hissettiğim ama hala ‘siz’ dediğim 8 kişiye sordum. İşte 8 Adımda ‘Siz’den ‘Sen’e geçiş rehberiniz:

 

1)”Siz, bey, hanım”, saygı ile ne kadar orantılıdır?

 

Bahar Kerimoğlu: Genellikle bunun bir öğreti olduğuna inanıyorum. Saygı da sevgi de kazanılan, tanıdıkça edinilen şeyler bence. Babandır say, büyüdüğündür elini öp gibi kavramları, dayatmaca saygı yüklemeleri olarak görüyorum. İçten ve samimi değil, ‘usulen’ buluyorum.

 

Arzu Demirer: Sosyal yaşamda ve iş ortamında protokol gereği; üstlere, yaşça büyüklere, resmi görüşme yapılan kişilere daima “siz” diye hitap edilmesi gerektiğine inanıyorum. Bu hitap şekli direkt olarak saygıyı ve nezaketi çağrıştırıyor.  Bazı yaratıcı mesleklerde bu durum daha esnek olabiliyor.

 

Güneş Güner: Mesafe yaratmakla saygı duymayı aynı teraziye koyamam hiç. Bu üç kelime de mesafe yaratmaktan öteye gidemiyor.

 

Metin Gürsoy: Hemen hemen hiçbir orantısı yok. Çünkü saygı kodu olarak öğretilmiş bir şey olarak gorüyorum. Elbette bunu saygı göstergesi olarak kalpten ve samimi bir şekilde yapanlar da vardır ama genelde zorunlu hissedildiği için böyle hitap ediliyor.

 

Zerrin Ersü: Yaşça büyük, samimi olunmamış kişilerle ilişki kurarken ve bazı resmi iletişim kanallarında kullanılması saygı ifade eder.

 

Alanor Olalı: Bence orantı sıfırdır. 'Siz' “xyz Bey” ya da “xyz Hanım” deyip arkadan olmayacak laflar ederler.

 

Matthew Brian: (Tabii onunla İngilizce konuştuğum ve ona 'You' dediğim için ‘siz’ mi ‘sen’ mi dediğim dışarıdan belli değil ama ben içeriden ‘siz’ diyorum). Tabii İngilizce’de bu durum farklı ama aynı konu Fransızca konuşurken de var. Fransızca’da sadece ismini söyleyip yanına bey bayan demeden de ‘siz’li konuşuyorsun. Ben bu detayın altını çizmek istiyorum. Bu bize bir şeyler söylüyor bence.

 

2)’Siz’den ‘Sen’e geçmenin doğru zamanı ne zamandır?

 

Bahar Kerimoğlu: Tanımadığımız bir kişiyle ilk başta kurulan siz, benim açımdan bir mesafe koyar araya. Bunu tercih ederim çünkü bazen bu mesafeyi korumak isterim, kendime yakınlaştırmak istemem ve sen’e hiç geçmem. Bazen de tanıdıkça gerçekten saygı ve hayranlık duymaya başlarım, genellikle de yaşça benden büyüklerse o zaman siz’i sahiplenirim ve en samimi yerden, karşımdakini yüceltir bi yerden siz’i kullanırım. Yaşıtlarım veya benden küçüklerle ise tanıştıkça, seversem ve sayarsam aradaki mesafeyi kaldırmak için, karşı tarafa bana yakınlaşması için alan açmak istersem, giderek kalbime yakınlaştırır ve sen’e geçerim.

 

Arzu Demirer: İlişkilerde her şeyden önce içtenlik ve saygı olması gerekiyor. Bu durum zaman içinde yerini samimi duygulara ve “sen”’e bırakacaktır.

 

Güneş Güner: Samimi olduğun kişilere de saygı duyduğumuzu hatırlamakta fayda var. Sen’i saygıyla kullanabilenin siz’e giriş kısmında ne derece ihtiyacı olabilir ki ? Bana sorarsan 21. yy. saygı sever sen’lerle dolu olacak.

 

Metin Gürsoy: Bence rakı masasında veya hoş bir sohbetin tam ortasında. Bunun zamanı yok aslında. Sen diye hitap edecek kadar yakın ve samimi hissedince cesareti fazla olan taraf atağa geçmeli..

 

Zerrin Ersü: Karşılıklı iki tarafın bunu hissettiği zaman, duruma göre kendiliğinden yada karşı taraftan onay alarak..

 

Alanor Olalı: Doğru zaman, kişinin içinden geldiği zamandır. Zorla olmaz.

 

Matthew Brian: Bu çok bilinmeyenli bir denklem, sen,-  veya siz mi demeliyim - bu konuda nerede duruyorsun, karşıdaki insan bu konuya nasıl yaklaşıyor, hassasiyetleri neler bunları tahlil etmek lazım. Doğru zaman diye de bir şey yok bence. Bu iki kişinin hissedeceği veya konuşarak karar vereceği bir an.

 

3)’Siz’den ‘sen’e nasıl geçilir?

 

Bahar Kerimoğlu: Yüzeysel bir ilişkiden, sahici derin bir iletişime geçince veya geçmek isteyince, iki taraf için de yeteri kadar güvenli ve samimi bir iletişim yakalanmışsa sen’e geçilebilir. Ama çok sevdiğim, kendimi çok yakın hissettiğim, bazı büyüklerimle sen’e geçmeden sizde kaldığım, onları biraz mesafede tuttuğum durumlar benim için de söz konusu. Genellikle sevgi alışverişinin yanı sıra, bilgi birikim eğitim tecrübe olarak beslendiğim, yücelttiğim kişilerde durum böyle sanırım.

 

Arzu Demirer: Özellikle iş hayatında uzun dönemli işbirlikleri bir dönem sonra arkadaşlığa dönüyor.  “siz”den “sen”e geçme konusunu da yine karşılıklı nezaket kuralları çerçevesinde birlikte karar verilebilir.

 

Güneş Güner:Yeni tanıştığın kişinin izni ile tez zamanlı sen olması çift taraflı sahicilik. Bana  siz ya da hanım dendiği an itibarı ile karşımdakini sen’e davet ediyorum :)

 

Metin Gürsoy: Hiç düşünmeden ve karşı tarafın da samimiyetinden emin olunca ilk adımı atan taraf olup sen’e geçilebilir.

 

Zerrin Ersü: “Aramızdaki bu resmi formaliteyi kaldıralım”mı diye karşı tarafa teklif ederek geçiş yapılabilir.  Bazı ilişkilerde bu, süreç içinde kendiliğinden olur..

 

Alanor Olalı: Bazen çok kolay doğal olarak geçilir, bazen de bir türlü mümkün olmaz. Zorlamamak lazım.

 

Matthew Brian: İlişkinizde bu konu sizi düşündürüyorsa bu kişi ile belli bir seviyede olan bir ilişkiniz vardır büyük ihimalle, dolayısıyla da bu size bu kişi ile bu konuyu konuşma şansını vermeli bence. İletişimde açıklık en güzel şey. Burada romantik bir ilişkiden bahsetmiyoruz, dolayısıyla doğal dönüşüm anı gelmiyorsa ‘o anın büyüsünü bozmamak’ ve o anı beklemeye gerek yok. Saygı çerçeversinde bir sohbet bunun yoludur bence. 

 ---

Meltem Cumbul'un 3 soruya birlikte verdiği cevap: Franz Kafka’nın Milena Jesenska’ya, iki seneye yayılan mektuplaşmaları boyunca yazdığı; aşk, özlem ve kavuşamamanın verdiği çaresizlikle dolu satırları dünya edebiyat tarihinin kıymetli parçalarından. Franz Kafka Milena’ya Mektuplar’ın bir çevirisi de Almanca aslından çeviri yapan Hüseyin Salihoğlu’na ait. Çevirmen ‘Okura Bilgi’ kısmında şöyle der:’Kafka’nın Milena’ya hitap şekli dikkat çekicidir, örneğin 22. mektuba kadar Siz diye hitap ederken 22. mektupta birdenbiren Sen diye hitap etmeye başlar, ancak 127. mektupta tekrar Siz diye hitap şeklini 133. mektupta Sen haline çevirir, 134. mektupta yine Siz demeye başlar. ‘

Milena’nın olmayan mektupları Bülent Yıldız tarafından Kafka’nın ona yazdıklarından hareketle hiç okuyamadığımız satırları yazıldı. Ben ‘Sevgili Milena’ tiyatro oyunu’nda neden Sen? neden Siz? cevapları mevcut. Eğer dil Türkçe olsaydı da Sen’ler Siz, Siz’ler Sen olabilirdi. İngilizce için böyle bir durum söz konusu değil mesela.

Sevgili Milena Hanım diye başlayan mektuplar ‘Kafka’nın aşık olduğu kadın ‘ izlenimi veriyor. Kitabı okumanızı tavsiye ederim.

---

Bitirmeden önce iki şey: bu içerik de bana yardımcı olamadı, bu değerli insanların çoğu uzun zamandır bana bunu söylese de veya bu içeriği hazırlarken attıkları mesajlarda tekrar 'Can niye Sen demiyorsun' yazsalar da. Bazen nasıl başlarsan öyle gidiyor.

Bu içerik fikri bir GQ toplantısında Nehir Şahinoğlu, Ali Tufan Koç’a, Ali Bey deyip, Tufan da ona 'Nehir, ne Bey’i' dediğinde ve hep beraber gülümsediğimizde aklıma gelmişti ama Nehir biraz haklı, yukarıdaki yorumların hepsine katılsam da bazen nasıl başlarsan öyle gidiyor. Ve benim için mesela, bu durum o insanlara duyduğum saygı ile orantılı.

E peki yeni tanıştığım insanlara neden sen demeye çalışıyorum bugün? Veya o zaman sen dediklerime saygı duymuyor muyum? Yalan söylemeyeceğim yeni tanıştığım birisiyle 'Sen' diye başlayınca konuşmaya hala bir içim gidiyor. Veya hemen 'Siz' diye başlıyorum. Duruma, kişiye ve ana göre değişiyor sanırım. Ama bunlardan daha önemli bir şey var. His her zamanki gibi kelimelerin önüne geçiyor. Kendinizden pay biçin, size 'Siz' demiş 'Sen' demiş çok fark etmiyor, hitap ederken kullandığınız sözcükler kalbinizdeki hissi çoğu zaman geçemiyor. Romantik ilişkilerde hitap konusuna girmeden burada durayım.

Bir de içeriğin adında da geçtiği üzere - 8 Adım demiştik- adım dediğimizde adımların illa birbirini takip etmesi gerekmiyor öyle değil mi? Sadece birer adım olmaları yeterli. Sen onları nasıl birbiri arkasına koyarsan.

 

Kapak Fotoğrafı: Wally Fong

 

İlgili Başlıklar
Daha Fazlası