Komedyen, futbolcu, televizyon starı, fark etmez; babamdan sıklıkla duyduğum bir laf vardır: “Bu adam bu paraları nasıl kazanıyor ya!” Asıl derdinin, paranın kazanılma yöntemi olduğunu sanmıyorum. Cümleyi, sitemini hissettirmek için ünlemle tonlamıştır zaten. Hani jenerasyon farkından desek, büyük ihtimalle değil. YouTube’un bir garajda kurulduğunu öğrendiğimizden beri hangimiz internetten köşe dönmenin planlarını yapmıyor ki. Söz konusu para olunca kıskançlık ve takdir kültürel bir kısırdöngümüz. Peki bu adamlar bizim dönmeyi planlamayı sürdürdüğümüz o köşeleri nasıl döndü?
Nevzat Aydın, hayatındaki dönüm noktasını, 2000 yılında Amerika’dan Türkiye’ye dönüşü olarak anlatıyor: “Hayatımda ilk defa aileme yük olduğum bir dönemdi.” Önce Anadolu lisesini, sonra da Boğaziçi Üniversitesi’ni kazandığı için, ailesinin elini cebine atmasını bir hayli erteletmeyi başarmış. Silikon Vadisi’ni görme hayaliyle yola çıkıp San Francisco Üniversitesi’nde MBA yapmaya karar verince, aile “elde avuçta ne varsa” yollamış. Hikayenin bu kısmını düşündüğünüzde, okulu bitirmesine sadece bir dönem kalmışken Türkiye’ye dönme kararının yarattığı olumsuz etkiyi anlamak daha kolay oluyor.
Zaten kendisi de, “O dönemde bu fedakarlığı yapan ben olsam ve çocuğum bir dönemi kalmışken gelip internetten yemek satacağını söylese, ‘Çek git, dalga mı geçiyorsun, saçmalama!’ derdim” diyor. Bu sene çocuk sahibi olmasınıysa hayatının en önemli olayı olarak özetliyor: “Hayatımın dönüm noktası diyemem çünkü o başka bir dünya.” Şimdi bir baba olarak aynı olay kendi başına gelse kesinlikle çocuğuyla empati kurarmış.
Bu zor kararı veren adamın çalışma odasının duvarını Nietzsche’den bir alıntı süslüyor: “Was mich nicht umbringt, macht mich stärker.” Seni öldürmeyen şey güçlü kılar diye tercüme edilen bu sözü açıklamak için, “Hata yapmamışsan hiçbir şey öğrenememişsindir” diyor.
Yazının tamamı ve çok daha fazlası GQ Türkiye Ekim sayısında ve GQ Türkiye iPad edisyonuda...