Bize biraz kendinden bahsedebilir misin? Şu an hayatının nasıl bir dönemindesin?
Geçmiş ile günümüzü kıyaslayacak olursam, artık 27 yaşındayım ve hayatımın çok daha olgun bir dönemindeyim diyebilirim aslında. Aynaya baktığımda, ne istediğini daha iyi bilen, ayakları yere daha sağlam basan, daha sabırlı, daha kabullenen ve hayatı biraz daha öğrenmiş bir Emre görüyorum şu sıralar.
Kendini üç kelime ile tanımlamanı istesek?
Meraklı, prensipli, çalışkan.
Mesleğinle ilgili seni en çok heyecanlandıran şey ne? Neye tutkulusun?
Ben galiba en çok başkası olabilme alanını seviyorum. Mesela şu an Orhan Gazi’nin hayatını canlandırıyorum. Bu benim için inanılmaz bir deneyim ve aşırı heyecanlandığım bir karakter. Tarihte bu kadar önemli bir ismi benim canlandırıyor olmamı düşündükçe bile heyecanlanıyorum.
Bir projede seni çeken, heyecanlandıran, bu işte kesinlikle yer almak isterim dedirten özellik ne olur?
Tabii ki karakterin kendisi önemli bir etken ama bunun yanında sadece benim oynadığım veya tek bir karakterin değil, hikayenin içinde olan her karakterin hikayesinin gerçekten bir derinliğinin olması beni çok heyecanlandırır ve o tarz işler beni çok daha fazla etkiler.
En büyük hayalin ne? Kendine hedefler koyar mısın, sıradaki hedefini bizimle paylaşır mısın?
Kariyerimle ilgili en büyük hedefim her zaman elimden gelenin en iyisini yapmak oldu. Bizim meslekte her şey çok çabuk değiştiği için, çok büyük hedefler koymak bana çok doğru gelmiyor açıkçası. Sizin dışınızda bunu etkileyen işler, olumlu veya olumsuz gitmesini sağlayan bir sürü dış etken de var. O yüzden ben iyi çalışır ve elimden geleni yaparsam başarılı olabileceğimi biliyorum. İleride dönüp baktığımda da pişmanlık yaşamamak için çabalamamışım, çalışmamışım dememek benim için en iyi hedeflerden biri aslında.
Oyuncu olmasaydın ne yapmak isterdin? Futbolla ilgileniyormuşsun, spor kariyeri senin için hiç gündemde oldu mu?
Küçük yaşlarda, uzun bir dönem futbol oynadım. O yaşlarda çoğu erkek çocuğunun hayaliydi zaten futbolcu olmak. Sonrasında lise yıllarıma geldiğimde oyunculukla tanıştım ve rotamı o yöne doğru çevirdim. O yüzden ciddi bir şekilde futbol kariyeri gündemimde olmadı.
Şu aralar neler izlemekten, okumaktan ve dinlemekten keyif alıyorsun?
Uzunca bir süredir içinde olduğum projeden dolayı çok fazla dönem dizisi ve filmi izlemeye başladım. Dönemi daha iyi anlamak ve hissetmek için sürekli makaleler okuyorum. İzlediğim ve okuduğum şeylerin şu andaki işimle de bağlantılı olması ayrı bir keyif veriyor aslında.
Emre’nin yaratıcılığını neler besler, ilhamını nereden alır?
Yaratıcılığımı en çok besleyen şeylerin başında yalnızlık geliyor sanırım. Senaryo okumayı ve sahne çalışmayı en çok yalnızken severim.
Modayı takip ediyor musun? Günlük giyiminde nelere dikkat edersin? Fikir aldığın birileri var mı?
Benim her zaman önceliğim rahat olmak. Tabii ki bunu yaparken de uyuma ve yakışmasına dikkat ediyorum. Özel bir davete, törene ya da bir etkinliğe gideceksem profesyonel çalışma arkadaşlarım ve Hatemoğlu styling ekibinden yardım alıyorum. Aslında bu konuda şanslıyım. İkinci senesini yaşadığımız Hatemoğlu marka işbirliği benim bu konuya daha çok ilgi göstermemi sağladı. Hatemoğlu’nun styling ekibi iki senedir benim için çok özenli koleksiyonlar hazırlıyor. Rahat şıklık konusunda ben de markaya ilham oldum sanırım.
Takım elbise seçerken olmazsa olmazların neler? Kendi tarzını klasik giyimle nasıl buluşturuyorsun?
Hem yaşım hem hayat tarzım nedeniyle çok takım elbise erkeği olmadığımı düşünürdüm. Hatemoğlu marka işbirliği ile klasik giyimin, rahat şıklığın en önemli unsuru olduğunu fark ettim. Takım elbisede dar kesimler yerine rahat kesimlerden yanayım. Kumaş kalitesi yine önceliklerimden biri. Özellikle Hatemoğlu’nun yeni koleksiyonu Performance Suit tam benlik… Hafif olması, buruşmaması, eşofman hissi ile istediğim konforu sağlıyor.
Emre Bey’in centilmenlik tanımı nedir?
Sadece bir insana ve bir cinsiyete karşı değil, her canlıya karşı hoşgörülü ve saygılı olabilmek bence asıl centilmenlik. Bu seneki Hatemoğlu reklam kampanyamızın ana fikri de bu. Benim felsefesini çok benimsediğim bir kampanya oldu. Centilmenlik içinden gelen, doğal olan her şey aslında. Günümüzün centilmeni artık kalıplardan, erkek olmakla ilgili toplumsal dayatmalardan kurtulmalı diye düşünüyorum.
Sence centilmenlik günümüzde nereye evriliyor? 21. yüzyılda centilmenliği nasıl ölçeriz?
Centilmenlik, günümüzde ekstra bir değer görmeye başladı bence. Aslında bu, insanın normalinde olması gereken bir şey. İnsanlar olarak eskiye göre birbirimize olan saygımızın ve hoşgörümüzün azaldığını düşünüyorum. Biz Hatemoğlu kampanyasında “Yeni nesil centilmenlik” diye bir kavram ortaya koyduk. Ve özellikle toplumun erkek olmakla ilgili yüklediği etiketleri yeni hayat şartlarımıza uygun olarak evirdik. 21. yüzyılın yeni nesil centilmenleri hem kendi içlerinde hem karşı cinse karşı doğal ve içten olacaklar. Hayatlarını yaşayacaklar, her şeyden önemlisi mutlu olacak ve mutlu edecekler diye düşünüyorum.
İkili dinamiklerde dengeler artık çok hızlı değişiyor. Sen bu değişimi nasıl yorumlarsın? Geçmişten günümüze baktığında kendini hangi döneme daha yakın hissediyorsun?
Ben aslında geçmişe veya günümüze değil, insanlığa daha yakın hissediyorum.