Seni hiç tanımayan biri önce hangi özelliğini fark etsin istersin?
Çalışkanlık ve disiplinli olmakla anılmak beni çok mutlu eder. Ayrıca hayatımdaki insanlarla beraber bir şey yapabilmek/başarabilmek bambaşka bir mutluluk ve tatmin veriyor. Bunun beni tanımlayan şeylerden biri olmasını isterim. Beraber büyüyebilmek (her anlamda) güzel ve huzurlu hissettiren bir durum. Aslında amaçladığım şey de o. Yürüdüğüm yolda beraber olduğum ya da yolumun kesiştiği insanları hayatımda tutabilmek, birbirimizi büyütmek, geliştirmek ve beraber daha güzel yerlerde olmayı, daha güzel başarıları paylaşmayı/kutlamayı hayal ediyorum. Sorunun başına dönersek de çalışmak ve bunu disiplinli bir şekilde sürdürebilmek tabii ki en önemli koşullardan biri oluyor. Çalışırken iyi hissetmem ve rahat oyun verebilmem işimin temel unsurlarından biri. Bu sebeple tanıştığım günden beri Lacoste İç Giyim koleksiyonuna yakından bir ilgim var, şimdi de bu koleksiyonun yüzü olmak oldukça heyecan verici.
GQ HYPE çekimleri boyunca rahat ve hareketli görünüyorsun, bu çekim hikayesini kendi açından kelimelere döker misin?
İstanbul’un sanıyorum ki en soğuk günlerinden birinde gerçekleşti çekimimiz. Galiba havanın soğukluğu bizi üşüdüğümüz ortak bir noktada buluşturup hızla daha sıcak ve samimi hale getirdi. Sürekli yok yok üşümüyorum diye ortalıkta ikonik timsahlı Lacoste Underwear giymiş hareketli ve de konforlu yarı çıplak dolaşan bir Ulvi vardı mesela…
Gençlik dizisi şöhreti önyargısını kırmak için hangi performansın seni anlatır?
Tozluyaka’ya baktığımızda bir gençlik dizisi olarak görünmesinin ötesinde takip ettiğimiz bir cinayet hikayesi izledik. Bu durum ister istemez dizinin türünü ve yarattığı izleyici kitlesini de başka bir yere götürüyor. Aynı zamanda oynadığım Berk karakteri hikayenin kötü çocuğu olarak görülse de ilerleyen süreçte Berk’in hikayede konumlanmasının sebebi olan travmalarını tanıdık. Bu da öncelikle benim karakterle empati kurmamı tetikleyen bir durum olup eğer doğru aktarabildiysem seyircinin de kötü karakter olarak düşündüğümüz Berk ile zaman zaman empati kurmasına sebep oldu. Ben de benim için çok değerli olan bu karakterin hikayesini elimden geldiğince en doğru şekilde aktarmaya çalıştım. Tozluyaka ile bu önyargıyı kıramadığım ihtimal için de pek çok farklı örnek sunabilirim ilgilenenlere; Televizyondaki ilk deneyimim olan Benim Adım Melek Dizisi benim için bambaşka bir yolculuktu. Bir bağımsız sinema örneği olan İçimdeki Kahraman filminde süper kahraman olduğuna inanan ama süper gücünü henüz keşfedememiş Kahraman isimli karakterin süper gücünü bulmasına yardım eden ve ona tek inanan karakter olan Çağdaş karakterini canlandırıyordum.
Çok daha geriye gidersek; benim için çok değerli olan ve festivallerden güzel ödüllerle dönmüş olan Ah Bir Ataş Ver, Kimi Sevsem Çıkmazı filmlerini de örnek verebilirim.
Hem set hem günlük hayat derken hep hareket halinde gibisin giydiklerinde rahatlık nerede başlıyor nerede bitiyor?
Ben genellikle spor ve sade giyinmeyi tercih ediyorum. Ufak detaylara fazlasıyla takılıp sadece çorabımı değiştirmek için bile eve geri döndüğümü biliyorum o yüzden çabasız şıklık içerisinde kaliteli uyumlu ve güzel parçaları birlestirmeyi seviyorum. Bu parçalar içinde iç giyim de mühim. Galiba rahat hareket edebiliyor olmak, ve işlevsel giyinmek şıklığı benim için beraberinde getiriyor. Lacoste iç giyim koleksiyonu bu anlamda spor giyim ve şıklığı konforla sunduğu için benim için tarzımın tamamlayıcısı oluyor.
Kariyerinle ilgili hedefler belirliyor musun yoksa günün getirdikleriyle mutlu musun?
Çok sevdiğim bir söz var; “Eğer bir şeyi iyi planlarsan acele etmene gerek yok.” diye. Aslında ben biraz bunu esas alıyorum. Ben elimden geleni yaptıktan sonra zaten günün getirdiklerine göre ileriye dönük planlar sürekli revize oluyor. Bir şeyler iyi gittiğinde daha çok tedirgin oluyorum hatta, bir sonraki adımı doğru kurabildim mi ya da hazır mıyım diye. Hedeflediğimiz şeylere hazır olmanın çok önemli olduğunu düşünüyorum çünkü dönüp baktığımızda şans diye adlandırdığımız pek çok şeyin arkasında aslında çok ciddi bir hazırlık süreci oluyor. Hazır olmadığımızda ise bunlar sadece kaçan fırsatlar olarak kalıyor.
Kahramanlar mı, anti kahramanlar mı sana daha çok ilham verir?
Bu sorunun aslında çok basmakalıp bir cevabı var; o da anti kahramanlar. Ama bir yandan karakterin ve hikayenin yapısı bunun için çok belirleyici oluyor. Çünkü genellikle “kahraman” olarak adlandırdığımız karakter oyun alanı açısından oyuncuya çok daha dar bir alan verebilirken aynı şey katmanlanamayan anti kahramanda da söz konusu olabilir.
Anti kahramanlar doğru kurulduğu zaman seyirciye başka bakış sunabildiği için bence çok etkili. Öyle ki o karakter doğru kurulup aktarıldığında seyirci empati dahi kurmak istemeyeceği bir karaktere kendini üzülürken hatta ağlarken bulabiliyor.
Kahramanlar tiyatro/sinema/edebiyat tarihinde hep doğru ilkelerin ve erdemlerin temsilcisi olup siyah ve beyaz kadar net ayrımları olan karakterler oluyor. Ama anti kahramanlara baktığımızda her şeyin çok daha gri olduğunu görebiliyoruz. Bu bence yaşadığımız hayatın en önemli öğretilerinden biri. Çünkü bu durum bizi pek çok konuda sadece buzdağının görünen kısmı ile peşin hüküm vermemize engel olup çok daha anlayışlı olmaya sevk edebiliyor. Ben de bunun çok değerli olduğunu düşünüyorum.
2023’te başarmak istediğin ne var?
Çok net bir istediğim ve hedefim var. Bu aynı zamanda yıllardır kendime söyleyip başaramadığım bir şey. Burada da söyleyeyim de iyice bunu bu yıl yapmak zorunda kalayım. Enstrüman çalmak istiyorum. Bu tarafım fazlasıyla zayıf. Geçtiğimiz yıllar önceliğimde başka hedefler vardı ama bu sene artık sıra Ulvi’nin müzikle biraz haşır neşir olmasında. Umuyorum 2024’e enstrüman çala çala giriyor olurum, bu sırada da bu röportajda söylenen bu sözü hatırlarım ve size de teşekkür ediyor olurum.
Sosyal medya ile mesafeli olduğunu düşünüyorum yanılıyor da olabilirim fakat bu neslin şöhretlerinde dijital yansıma çok şey demekken sınırlarını nasıl çiziyorsun?
Sosyal medyadaki hesaplarımız gerek söylediklerimizle gerek görselimizle ister istemez dijital personalarımız haline geldi. Ben aslında sosyal medya hesaplarımı daha çok arkadaşlarıma komik şeyler atmak için kullanan biriydim (hala da en çok böyle kullanıyorum). Tabii ki yaptığımız meslek itibariyle burayı göz ardı edemeyeceğimizi artık net bir şekilde biliyoruz. Eskisine oranla artık çok daha aktif olarak kullandığımı söyleyebilirim ama hala bazı durumlarda kendi samimiyetimi sorgulayıp kendimi durduğum oluyor. Çünkü ister istemez beğenilmenin sayıyla ölçüldüğü ve başarının etkileşim oranı olduğu sanal bir dünya orası. Bütün bu koşulları düşündüğümüzde aktif olurken kendime olan samimiyetimi kaybetmemek ve kaygılarımın o mecralarda kontrol edemediğim/edemeyeceğim hırslara dönüşmesini engellemeye çalışıyorum. Biraz da özel hayatımın bana özel kalmasına uğraşıyorum.