İlişkilerde Yeni Dönem: Başkasına Göre Değil, Kafamıza Göre
İlişkiler

İlişkilerde Yeni Dönem: Başkasına Göre Değil, Kafamıza Göre

X, Y, Z kuşağı teorilerinin hepsi geride kaldı. Bildiğimiz tüm ilişki tanımları sırayla yeni çağa yenik düşüyor. Partner bul, evlen, çocuk yap ve yaşlan rotası "Sonsuz Aşk" reklamlarıyla birlikte sona erdi. Yeni bir döneme giriyoruz. Hazır mısınız?

Tüm Kuşakların Üstünde Yeni Bir Kuşak

Kısa bir hatırlatma! Sanki hep varmış gibi görünse de aslında "Kuşak Teorisi" dediğimiz konu sadece 40’lı yaşlarında. William Strauss ve Neil Howe tarafından 80’lerde yazılmaya başlanıp 1991’de kitaplaştırılan "Gen Teorisi"ne göre, kuşaklar her 20-25 yılda bir politik, ekonomik ve sosyal açılardan değişime uğrar ve her nesil başka özellikler gösterir. Şu ana kadar savaşların mazlumları Sessiz Kuşak (1928-45), barış döneminin çocuk üreticileri Baby Boomers (1946-64), insan hakları mücadelelerinin kuşağı X (1965-80), internetin ilk çocukları Y ya da Milenyaller (1981-96) ve şu ana kadar en çok üniversite mezunu ebeveyne sahip, dijital dünya öncesine hiç tanıklık etmemiş, global dünyanın çocukları Z kuşağı (1997–2012) olmak üzere beş kuşak tanımı yapıldı. Dikkat ettiyseniz bir yerde bitti. Peki ya sonra?

Uzun Eğitim, Yoğun Kariyer ve Ortak Endişeler

Artık zamansız bir noktaya gidiyoruz. Anketlerde en çok öne çıkan şey cevapların giderek birbirine yaklaşması. Pew Research Center araştırmasına göre, şu anda insanların en büyük gündemi kariyer ve gelecek. En büyük korkuları da işsiz kalmak. Onu sağlık problemleri ve doğal kaynakların tükeneceği endişesi takip ediyor. Hatta uzmanlar buna Eko-Anksiyete adını vermişler bile. Bu anketi hemen internet öncesi dönemde yapsalardı muhtemelen en büyük korkulardan biri aşk acısı olurdu. En çok partner bulunan yerler arkadaşlık uygulamaları, okul ve iş yeri. İnsanların evlenmeden önce edinmek istedikleri en önemli şey: Ekonomik özgürlük. O zamana kadar kimse evlenme niyetinde değil. Böyle olunca insanın aklına, "artık kimse ilişki istemiyor. Herkes takılmak istiyor" gibi bir yargı gelebilir. Aksine insanlar giderek daha çok uzun ve güvenebileceği bir ilişki arıyor. Bunda pandeminin etkisi büyük tabii. Hayatımıza ISO-Mate diye bir kavram girdi. "İzolasyon arkadaşı arıyorum. İlgililerin dikkatine!" Arkadaşlık uygulamalarında bile insanlar birlikte kapanabileceği, sevişmekten ve "takılmaktan" farklı şeyler paylaşabileceği kişiler arıyorlar. Eğer bu yoksa, "usta ben hiç bulaşmayayım şimdi yarın işim gücüm var" diyerek konudan uzaklaşıyorlar. Artık sağa, sola hızlı hızlı çekip eşleştiğimiz herkesle konumda buluşup ertesi gün görüşmediğimiz dünya geride kaldı. "Çok kısa sürdü be" diyenler olabilir. Suç benim değil, pandemiyle birlikte gelen toplu tiksinme duygusu, tuvalet kâğıdı tüketimini hızlandırırken, insan tüketimini de azalttı. Her şeye ve herkese dokunmak istediğimiz dönemler geride kaldı. Artık en azından eşleştiğimiz kişinin biyografisinde yazanı okuyoruz. Bu da bir şey...

Evlenmek Bitti, Yeni Moda "Ev"lenmek

Giderek geç yaşlara taşınan, çoktan 26’nın üzerine çıkmış olan ortalama evlilik yaşı, uzay boşluğunda kaybolmaya doğru gidiyor. Arkadaşlık uygulamaları üzerinde yapılmış ve The Knot’ta yayınlanmış araştırmaya göre insanların büyük çoğunluğu evlenmeden önce ilişkinin tutarlılığına bakıyor. İnsanların yüzde 41’i partnerlerini arkadaşlık uygulamalarından bulduğunu söylüyorlar. Yani arkadaş referansıyla tanışmak, "haydi artık uzun zamandır birliktesiniz evlenin, yolda birbirinizi tanırsınız" dönemi çoktan suyunu çekti; "yaşın geldi, evlen artık" da çekmek üzere... Belirli bir yaşa geldikten sonra evlenmek isteyenlerinse karşısındaki en büyük engel, ekonomik zorluklar. "Evlenmek istiyoruz ama para yok" konusu tüm dünyada gündemde. Bu yüzden, sade düğünleri giderek daha çok göreceğiz gibi görünüyor. Nitekim insanlar yavaş yavaş evlilik konseptini de aynı evde yaşamak ve hayatı paylaşmak tabanına çekmeye başlıyorlar. Yine ekonomik durumun etkilerini görüyoruz tabii. İnsanlar tek başına bir evi döndüremeyeceğini ama aynı zamanda ailesiyle de yaşamak istemediklerini söylüyorlar. Bu yüzden evlenmeden önce "ev"lenmek günümüzün en yaygın davranışlarından biri. Hatta bazı hukuk sistemleri bile evlenmeden birlikte yaşayan çiftleri koruma altına aldı. "Unmarried partner" gibi bir sürü yeni ilişki tanımı ortaya çıktı. Artık belirli bir süre birlikte yaşayan ya da aynı evi tutarken, "Biz evli olmayan çiftiz" kontratı yapan kişiler evli gibi hukuk ve yasalar tarafından korunuyorlar. Çocuğun reşit olana kadarki beşeri ve finansal sorumlulukları da yine çift evli olsa da, olmasa da anne ve babaya, ortak derecede ait oluyor. Özetle evlenmek, çocuk istemenin, birlikte yaşamanın bir ön koşulu olmaktan çıktı. İnsanlar evliliğin sorumluluklarını artık gereksiz buluyorlar. İlişkinin şekline değil de içeriğine, sürecine odaklanıyorlar.

Reklamlar Bitti, Film Başlıyor

Ben odaklı ama narsist olmayan yeni bir gen hakim. Pew Research Center’in tüm nesilleri kapsayan araştırmasına göre, özellikle 2000 sonrası doğan kuşaklar itibariyle kendi ülkesini diğer ülkelerden üstün görme eğilimi dramatik şekilde azalıyor. Evet, giderek ilişkide "ben" odaklı düşünme biçimi yaygınlaşsa da öte yandan egosantrik ve etnosantrik eğilimler globalleşen dünyayla birlikte geride kalıyor gibi görünüyor. Yani ilişkilerde artık "davul dengi dengine" dönemi de bitti. Arkadaşlık uygulamalarında yapılan ankette katılımcıların yüzde 89’u yabancı biriyle ilişki yaşamanın problem olmadığını söylemiş. Yani sınırlar da kalktı. Şimdi diyeceksiniz ki "kuşaklar bitti, evlenmek bitti, o bitti, bu bitti, peki geriye ne kaldı?" Aslında geriye gerçek olanlar kalıyor. Paylaşılan ortak hedefler, ortak değerler, ten uyumu gibi, asıl olması gerekenler kalıyor. Kaliteli bir ilişkiye giden ne varsa, o kalıyor. Detaylar, şekiller, reklamlar aradan çıkıyor, asıl filmin kendisi başlıyor. "Elalem ne der? Elini çabuk tut yalnız kalırsın! Ama bize yakışan budur" yerine, "Ben ne istiyorum?" dönemi geliyor. Virüsler, ekonomik güçlükler bir araya gelince her Orta Çağ sonunda Rönesans gelmesi gibi insanlar da kendi aydınlanmalarını yaşıyorlar galiba. Başkasının onayına ihtiyaç duymadan, zamanın ruhundan bağımsız bir ilişki arıyoruz. Arayan bulur. Kolay mı? Hayır. Mümkün mü? Tavşan deliğinden yeterince içeri girersen evet. Yeter ki, gerçek kaliteyi arayan bir gözün, herkesten önce kendi hislerini dinleyen bir kulağın, ne istediğini açıkça söyleyecek bir dilin olsun.

Bu yazı GQ MOTY 2021 Özel Sayısı'nda yayınlanmıştır. 

 

İLİŞKİNİZ DEVAM EDERKEN BAŞKA BİRİNDEN HOŞLANIYORSANIZ NE YAPABİLİRSİNİZ? 

 İlişkideyken Crush

İLGİLİ İÇERİKLER İlişkiler ISO-Mate
İlgili Başlıklar
Daha Fazlası