@Getty Images @GQItalia
Bir zamanlar erkek arkadaş paylaşmak bir tür geçiş ritüeliydi. Hayır, onu başkalarıyla paylaşmak değil: sosyal medyada paylaşmak. Ama erkeklerin sevgililerini paylaşmaması bambaşka bir hikâye. O, el ele bir fotoğraf, gün batımı ve “my man” yazan bir açıklama yüklerdi, internet erirdi. Bugünse yalnızca “erkek arkadaşım” demek bile toplu bir sessizleşme yaratmaya yetiyor. Hoş geldiniz: Erkek arkadaş yorgunluğu çağındayız; aşkın bile artık kabul edilebilir içerik olmaktan çıkıp dijital unutuluşa karıştığı zamanlara.
Ama soru hâlâ geçerli: Erkekler neden erkek arkadaş yorgunluğu yaşamıyor? Ve bu tercih gerçekte ne anlatıyor? Son haftalarda viral olan Vogue makalesinin aktardığı gibi, kadınlar bugün “fazla sevgili odaklı” görünmenin utancıyla uğraşırken erkekler (belki de) hiçbir zaman böyle bir sorunla karşılaşmadı. Onlar, yani sevgilileri, bunu hiç göstermediler. Hem de bunun sebebi her zaman mahremiyet değildi.
Erkekler çevrimiçinde hep ilişkisel bir gri bölgede yaşadı. Biyografide hiçbir şey yazmaz, çift fotoğrafları yoktur, kadına ait bir el kareye girdiğinde ise o “bir arkadaş” olur.
Resmî gerekçe? “Ben özel hayatına dikkat eden bir insanım.” Gerçek gerekçe? İlişkide olmak cazibeden götürür. Bazıları buna itibar, kamu imajı, “özel hayatı işle karıştırmak istememek” gibi açıklamalar getirir. Ama dürüst olalım: Bu ölçülülüğün ardında çoğu zaman küçük bir taktik avantaj yatar. Pek çok erkek şüphenin sürmesini sever. DM’lerde “tam olarak yalan söylemeden” flört etmeye izin veren o dijital özgürlük payı. Spor salonuna giderken alyans çıkarmak kadar doğal bir şekilde söylenen “saklamıyorum, sadece çok paylaşmayı sevmiyorum” cümlesi.
Kadınlar için sevgili paylaşmak her zaman ilişkinin meşrulaştırılmasıydı. Erkekler içinse sevgiliyi gizlemek dijital bir hayatta kalma stratejisi. Bir imaj hamlesi, ama aynı zamanda bir kolaylık. Çünkü “potansiyel bekar” profili daha iyi çalışır: sosyal medyada da hayatta olduğu gibi seçenekleri açık tutmak her zaman işe yarar. Böylece bugün mahremiyetin yüzeyinin altında yeni bir dinamik beliriyor: kadın bağımsız görünmek zorunda, erkek ise ulaşılabilir.
Elbette işin duygusal yönü de var. Sevgilisini “fazla kaptırmış”, “fazla yumuşak”, “fazla romantik” görünmemek için paylaşmayan erkek. Çünkü erkeklik sözlüğünde aşk bile ölçülü gösterilmelidir. Duygu göstermek hâlâ bir sistem hatası gibi algılanır: otoriteyi, çekiciliği, o doğru mesafeyi zayıflatan bir şey. Her şeyin performans olduğu bir ortamda sevgi göstermek bile yersiz görünebilir. Ama mahcubiyet ile kurnazlık arasındaki çizgi incedir. Ve sonuç hep aynıdır: görünmez sevgili. Oradadır ama görünmez. Mimari render’lardaki mobilya gibidir: ima edilir, asla yaşanmaz.
Neyse ki herkes böyle davranmıyor. Gen Z – en azından bir kısmı – kuralları değiştiriyor.
Partnerini bir ganimet değil bir suç ortağı gibi paylaşan, ironiyle, tatlılıkla, spontane şekilde paylaşan genç erkekler. “O benim” değil, “biz birlikte aptalı oynuyoruz.” Ve erkek hassasiyetinin hâlâ bir tür sapkınlık gibi görüldüğü bir dünyada bu başlı başına devrim niteliğinde. Bugün sevgi göstermek neredeyse politik bir eylem. Stratejik mesafe kültürüne küçük bir isyan—ve belki de çevrimiçi erkekliğin yeni bir biçimi.
Belki mesele paylaşmak ya da paylaşmamak değil, duygusal dürüstlük. Gerçekten mahremiyetini koruyanlar var bir de sadece belirsizliğin cazibesinden vazgeçmek istemeyenler. Saygıdan paylaşmayanlar var, kapıyı aralık bırakmak için paylaşmayanlar da. Sonunda önemli olan görüntü değil niyet: saklanmanın sebebi utangaçlık mı yoksa çıkar mı? Ve bu bilindiği sürece sorun yok. Çünkü sonunda gerçek erkek arkadaş yorgunluğu Instagram’daki mutlu çiftleri görmek değil; âşık olmanın bir şey eksilttiği değil, bir şey eklediği gerçeğini hâlâ inkâr etmektir.
BU İÇERİK İLK OLARAK GQ ITALIA WEB SİTESİNDE YAYINLANMIŞTIR.